Abdurrahman İRAZ
Akgündüz Hoca ile sefer
En son yazımızı okuyanlar hatırlayacaklardır. Yazı dizisinin 3.sünde Hatay ve Gaziantep'teki Suriyelilerin çadır kamplarını ve orada yapılan nur hizmetini anlatıyorken “bir sonraki yazıda devam edelim inşallah” deyip bırakmıştık. Fakat hemen bir gün sonra gelişen hadiseler yazı yazmamızı biraz geciktirdi. Şimdi eğer yeni gelişmeleri yazarsam hem size yeni hizmet haberlerini vermiş olacağım hem de daha önce yazmayı düşündüğüm konuyu, aktörleri farklı fakat muhtevası daha geniş olarak aktarmış olacağımı düşündüğüm için yeni gelişmelerden başlıyoruz inşallah.
Gaziantep'ten beni arayan kahraman ağabey “Prof. Dr. Ahmet Akgündüz hocanın Gaziantep’e gelip buradaki hizmetleri ve ihtiyaçları görmesi lazım. Yardımına ihtiyaç var” deyince, ben de soluğu Osmanlı Araştırmaları Vakfı'nda aldım. Sabah biraz erkence bir saatte çaldığım vakfın kapısını, “ev hali kiyafetiyle” Akgündüz hoca açtı. Meğer kendine çay molası vermişken ben de kapıyı çalmışım. Hoş-beşten sonra sebeb-i ziyaretimi anlattım. Akgündüz hoca,
-"Mümkün değil kardeşim, gördüğün gibi ben evime bile gidemiyorum. Bediüzzaman'ın hayatını belgesel olarak yazmaktayım ve 1. cildini bitirdim. Yayın hazırlığı içindeyim. Ben Üstadın hayatını bitirmeden, hiç bir etkinliğe katılmayı düşünmüyorum. Gördüğün gibi uzun zamandır vakıfta yatıyor, vakıfta çalışıyorum. Evime gidip-gelirken harcayacağım 3 saat benim için hayati önemde. Hatay’dan da aradılar gidemiyeceğimi söyledim.
-Ama hocam orada nurları onlara anlatmanızı bekleyen binlerce insan var, size bu konuda ihtiyaç var
-Abdurrahman kardeş lütfen ısrar etme benim bu çalışmam sıradan bir hayat hikayesi değil. TBMM’den, içişleri ve daha birçok kurumdan alınan, binlerce resmi belge ile desteklenen bir belgesel hayat hikayesidir. İlmi bir çalışmadır benim için hayatımın en önemli eseri olacaktır. Onun için kusura bakma.
-Hocam ben sizin bu söylediklerinizi tamamıyla anladım. Buna rağmen mutlaka geleceksiniz diyorum. Ne zaman gidelim?
Sevgili Risale Haber okuyucuları, 17-18 Haziran için "tamam" dedirttik ama şimdi bütün detayları yazarsam bu köşe yetmez. Fakat hocamın haklı olduğu çok taraf var. Çünkü hocamın yüksek miktarda şekeri var, ünsilin ilacını kullanıyor. Kendi ifadesiyle “Rabbim şekeri, kolestrolu ve benzeri bütün güzellikleri bana bol bol verdi Hamdolsun.” Hal böyle olunca benim yorumum şu ki Akgündüz hoca hayattayken ve yapabiliyorken bu eseri bu önemli eseri tamamlamaya çalışıyor.
Vakıftan çıktım 5 dakika geçmedi Hatay'dan aradılar. “Ağabey Hatay'da ayın 16'sında medrese açılışı var Abdullah Yeğin ağabey ve Kırkıncı hocam katılacaklar. Akgündüz hocayı o gün getirebilir misiniz? Biz aradık gelemeyeceğini söyledi" dedi.
Bunun üzerine tekrar Akgündüz hocayı aradım ona ayın 16'sında gideceğimizi ve 3 gün kalacağımızı söyleyince “Abdurrahman kardeş battı balık yan gider sen beni su-istimal ediyorsun” dedi ama ben buna razıydım.
16 Haziran Pazar günü Hatay havaalanına inince Fırıncı ağabeyin, ihsan Atasoy hocayla uçağa yetişmeye çalıştıklarını gördük. Meğer biribirlerinden bağımsız iki tane medrese açılışı varmış ve Fırıncı ağabey de birinin açılışına gelmişti.
-Hocam üzülmek mi lazım sevinmek mi. İki tane medrese açılışı aynı güne denk gelmiş.
-Sevinelim kardeşim bu nur cemaatinin büyüdüğünü gösteriyor. Bu Risale-i Nurun daha çok insan tarafından okunduğunu gösteriyor. Bu nurlarla daha fazla insanın imanının kurtulduğunu gösteriyor. Sevinelim. Ve inşallah iki medresenin de açılışına gidelim sevinip dua edelim.
Nur çeşmesi medresesine vardığımızda saat 11.30'u gösteriyordu. Abdullah Yeğin ağabey ve Kırkıncı hocam yanyana oturuyorlardı. Biz içeriye girdikten hemen sonra mikrofonu Akgündüz hocaya verdiler. Hocam 45 dakikalık güzel bir ders yaptı. Namaz ve yemekten sonra Akgündüz hoca yorulmuş ve istirahata çekilmişti. Biz de Abdullah Yeğin ağabey ve nur çeşmesi vakıfları ile beraber Sözler apartmanına açılışı tebrike gittik. İstanbul'dan gelen vakıflar vardı. Hoş ve tatlı bir sohbetten sonra Nur Çeşmesine geri döndüğümüzde Akgündüz hocayı 50-60 kişilik bir kalabalığa Arapça ders yaparken gördük. Yaklaşık 1,5 saat süren dersten sonra bizi Hatay'ın en büyük düğün salonuna götürdüler. Oradada “Şuurlu Toplum ve Müsbet Hareket” başlıklı bir saat süren Türkçe bir konferans verdi. Konferans bitince Gaziantep’e yola çıktık. Otel odasına girdiğimizde saat gecenin 12 sini gösteriyordu.
Ertesi gün vakıf kardeşler sabah 7'de bizi otelden aldılar. Hulusi Yahyagil apartmanına gittiğimizde kapıda bizi kahraman ağabeyle birlikte fıkıh usulü profösörü Suriyeli Muhammed Faiz Eved hoca karşıladı. Tanışma faslında iki ilim ehlinin sohbeti doyumsuz bir haz veriyordu. Bir müddet sonra büyük salona alt kata inince yaklaşık 60 kişilik Suriyeli kardeşlerimizin bizi beklediğini gördük. Bu zatların hepsi kamplarda Suriye halkı üzerinde nüfuzlu insanlarmış. Akgündüz hoca bir saat civarında Arapça bir konuşma yaptı. Hepsi çok memnundu ve “burada sizden anladığımızı kamplarda kendi vatandaşlarımıza anlatacağız” diye ifadede bulundular. Toplantı bitiminde kahvaltı için Mehmet Akıncıoğlu kardeşimizin evine gittik. Kırkıncı hocam, Şahinbey belediye başkanı Mehmet Tahmazoğlu, Mehmet Kaya ağabey ve kentin bir çok ileri gelen zevatı bizi bekliyordu. Kahvaltı ile beraber latif bir sohbet ve Kırkıncı hocamdan bazı hoş hatıralar dinledik. Uzun süre oturamazdık zira öğlen namazında Karkamış kampında Akgündüz hoca bir konuşma yapacak Risale-i Nur’u anlatacaktı.
Devam edeceğiz inşallah NURLAR İÇİNDE KALINIZ.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.