Allah’ı bırakıp yalvarmakta olduğunuz şeyler, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin!
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Ahkaf Sûresi 1-4. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
[Mekke devrinde nâzil olmuştur, 35 âyettir.]
1-Hâ, Mîm.
2-Bu Kitâb’ın indirilmesi, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) Allah tarafındandır.
3-(Biz) gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunanları, ancak hak ile (yerli yerinde) ve belirli bir ecel ile yarattık. İnkâr edenler ise, korkutuldukları şeyden (kıyâmetten) yüz çeviricidirler.
4-De ki: “Söyleyin bana! Allah’ı bırakıp (kendisine) yalvarmakta olduğunuz şeyler, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin! Yoksa, onların göklerde bir ortaklığı mı var? (*) Eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, bana bundan (Kur’ân’dan) önce (indirilmiş) bir kitab veya ilimden bir eser (küçük bir alâmet olsun) getirin!”
(*)“Bir memlekette iki pâdişah, bir vilâyette iki vâli, bir nâhiyede iki müdür, hattâ bir mahallede iki muhtar bulunamaz. Eğer bulunsa herc ü merc (karmakarışık) olur, ihtilâl başlar, intizam bozulur. Mâdem hâkimiyetin bir gölgesi, âciz ve muâvenete (yardımlaşmaya) muhtaç olan insanlarda bu derece müdâhale-i gayrı (başkasının karışmasını) ve iştirâki (ortaklığı) reddedip, kabûl etmez. Elbette aczden münezzeh (uzak olan) bir Kadîr-i Mutlak’ta (sonsuz kudret sâhibi bir Zât’ta), rubûbiyet (herşeyin Rabbi, terbiye edicisi olmak) sûretindeki hâkimiyet, hiçbir cihetle iştirâki ve müdâhale-i gayrı kabûl etmez. Belki gāyet şiddetle reddeder ve şirki (Allah’a ortak koşmayı) tevehhüm (bâtıl bir şekilde zan) ve i‘tikād edenleri (inananları) gāyet hiddetle dergâhından tard eder (kovar).” (Şuâ‘lar, 2. Şuâ‘, 15)