Hadsiz çokluk ve ucuzluğun ehemmiyetsizliği ve kıymetsizliği netice verdiği bir hakikat iken, yeryüzünde hadsiz bir şekilde bütün nebatat, ağaçlar ve sebze ve meyveler habbe ve taneleri nihayet derecede pahallı kıymettar bir keyfiyette ve paha biçilmez ve taklit edilmez sanatta yaratan Allah’tır.

Yeryüzünde hadsiz bol ve ucuzluk içinde ki masnuatı, hadsiz kıymettar ve değerli,
Hadsiz karışık ve karışmış mevcudatı, harika bir ayrıştırma ile karıştırmadan,
Hadsiz uzaklık içerisinde ki mevcudatı hadsiz bir birlik ve benzeyişlik içinde,
Hadsiz kolay ve çabuk olarak yaratmakla beraber son derece ölçülü ve israfsız olarak, Had ve hesaba gelmez nihayetsiz mahlûkatı son derece güzel sanatla,

Yeryüzünde hadsiz nihayetsiz çok süratli ve kesretli faaliyetle beraber mutlak intizam, mevzuniyetle iş gören, mu’ciznüma zıt faaliyetleri kudretiyle cemeden;
Kadir-i Mutlak, Hâkim-i Mutlak, Rahim-i Mutlak, Vacib-ül Vücut, Ferd-i Samet Vahid-i Ehat ve bütün güzel isimler kendisinin olan Allah’tır.

Ey biçare cahil ve bu gözümüz önündeki bu hakikatlere göz yuman ve kafası basmayan gafil,
Bu zıt faaliyetleri bir araya cemetmeyi ne ile izah edersin.?
Bu nihayetsiz harika ve mucize vaziyetleri ne ile izah edersin?
Bu hadsiz derecede harika olan ve ne münferiden ne toplu olarak taklidi mümkün olmayan acip sanatları neye isnat edebilirsin.?

Bu hadsiz harika işlere, intizamdan, nizamdan, mizandan muvazeneden, maharetten ve sanattan, biri birinden ayırmaktan tefrik etmekten, birlikten beraberlikten, biri birine benzetmekten, İlimden hikmetten, kıymetten kıymettarlıktan, iktisattan bereketten ilgisi olmayan tabiat, esbab ve tesadüfün karışması hadsiz muhal ve imkânsız değil mi?
Semadaki yıldızları haşmet azamet, hikmet ve intizam dairesinde yaratarak teshir ile adeta onları manidar hareketle konuşturarak varlığını ihsas eden Allah’tır.
Zemin kafasını dağ, bağ, ova ve bahçelerini ağza benzeterek , muciznüma  belağatlı ve fesahatli ve cezaletli nebatat ve ağaç, yaprak çiçek, meyve ve tohumları dilleri ve  kelimelerini söyleterek hadsiz hikmet ve hadsiz cemalini gösteren Allah’tır.

Yeryüzündeki bütün hayvan ve hayvancıkları, kuş ve kuşçuk ve böcekleri manidar kelimeler yapıp nutka getirerek onları hadsiz harika ve nihayetsiz harikaları taşıyan vücut, aza, cihazat ve duyguları kelimeleri ile adeta aşikâre onları konuşturarak sanatının dakikliğini, Rububiyetteki kusursuzluğunu şuur ehline ve aklı başındakilere gösteren Allah’tır.

Her bir çiçeği bir ağza ,sümbülünü dile,,ölçülü ve harika tohumlarını  kelimelere benzeterek harika mizanlı ve intizamlı işlerle  ilmini, garip nakışlarla maharet-i sanatını, güzel renkler ve kokular ile de kendisini sevdirmek ve tanıttırmak ve kemal sıfatlarının  tecellileriyle,mevcudatı böyle manidar konuşturup kendisini ifade etmek ve zişuura bildirmek  isteyen Allah’tır.

Kendisini tanıttırmak isteyen Sani’in, bir çiçekteki bin manidar nakşını gördükten sonra bütün yeryüzündeki bağ ve ovalarındaki biri birinden güzel ve her birisinde onlar ayrı güzel ve maharet-i sanatlar bulunan hadsiz çiçeklerin manidar söyleyişlerini anlasan dinlesen ne derece kuvvetli bir şekilde O Ezel Ebed Sultanı Nakkaş-ı Zülcelalin varlığını ve birliğini ilan ettiklerini anlar ve bu Nakkaş Allah’tır dersin.

Bahar mevsiminde kışın ölmüş ağaçları canlandırarak, kerem eliyle yapraklarını yeşillendirerek, çiçeklerini ölçülü olarak açarak, meyvelerini ilminin ve rahmetinin düsturlarıyla büyüterek, çekirdeklerine ağacın yaratılış özetini programlayarak o ağaç kelimesinde bin dil ile kendisini tanıttıran Allah’tır.
Her bir ağacı, bir kaside-i kader ve belağatlı bir şiire benzeterek, Sani’lerini ve yaratıcılarını över ve tanıtır şekilde yaratan Allah’tır.
 
Her şey bu kadar açıkken böyle bir Zatı nasıl inkar edersiniz?