Şam, Said Nursi’den ne istedi?

Yolculukla geçen bir günün ardında akşam sonrası Şam’a varıyoruz. Yemek yiyip,etrafı kolaçan ettikten sonra,gecenin soğuk kışında azıcık üşümenin tazyikiyle yorgunuz. Gecenin 22 suları. İnsanlar rahat ve şehir hala ayakta. Tadı hala dimağımda bir Türk kahvesi içiyoruz. Servis çok düzgün. Şam oteline yakın bir mevkideyiz. Otele gelmeden son yorgunluğu bir çay molası ile tamamlarken,sükunet ve hoşsohbet kahve ortamı şarkın hissiyatına bir tercüman gibiydi.Derken  kendimizi otele atıyoruz.

Geç uyuyup erken kalktığımızda,uyumak istemeyen bir heyecanın çekici duygusuyla kendimizi sokakta ve Emeviye camisine giderken buluyoruz.
İlk taksiye binip,Şam’ın en tenha ve en sakin bir kış soğuğunun sabahında etrafı seyrederek Emeviye camisine gidiyoruz. Yakup beyin tabiriyle “Yaşlı şehir” bizi karşılıyor. Her anlamda yenilenmeye ihtiyacı var.

Cami cemaatinin dağıldığı, ışığın ilk huzmeleriyle canlanmış ve camiye girmeden gördüğümüz kuşlar,daha doğrusu güvercinler kafilesi,beni çocukluğumun şehri,gençliğimin okulu Urfa’ya götürüyor bir anda. Beraberlik,ikramda bütünlük,ani hareket ve dinamizm,hafiflik ve kanat çırpmanın uçuş aktifliği ve tekrar dönüşün ahengini resimleyen mübarek kuşlar…
Caminin dış kapısından girip avluya objektifimizi tuttuğumuzda,büyük ve dikdörtgen bir avlunun muhteşem ve tarihin hafızasını bize sunan heybeti ve ihtarı bizi hem okşadı hem uyardı.

Caminin içine girdiğimizde, Hutbe-i Şamiye’nin mesajını,mesajın öncesi İslam tarihini ve sonrasına, günümüze uzanan 100 yıllık süreci algılayabileceğim bir an,bir heyecan ve odaklanma arıyorum.
Daha doğru bir itirafla,mahcup ve ürkek,bir o kadarda merakla anlamaya çalışıyorum. Deyimi daha samimi kurarsam,öğrenmeye çalışıyorum…
***
Bu noktada Muhterem Badıllı ağabeyin Mufassal Tarihçe-i Hayat’ından bazı anektotlarla devam etmek istiyorum.
Bediüzzaman Said Nursi, 1910 yılının güz sonrası,muhtemelen Ekim sonu Şam’a gelir.
Bu yolculuk,İstanbul dönüşü Van’a gelen Bediüzzaman’ın,Van’dan sonra Bitlis üzerinden  birkaç gün Diyarbakır’da Cemil Paşagil de kalmasıyla devam eder.
Diyarbakır’da Türkçü Ziya Gökalp’le münazara ettiği ve ilzam ettiği de söylenir.
Sonra Urfa’ya geçer. Urfa mebusu Siverekli Ali efendi(ağa)nın evinde misafir kalır.Urfa’daki medreseleri ve ulemayı ziyaret eder. Yakın köy ve kazalara gidip gelir. Bu arada Urfa Yusuf Paşa camiinin eyvanında,bir sandalyede oturmuş,önünde bir masa,halka,yaklaşık bir buçuk saat süren bir konferans verir.(Mufassal T.H.,Cilt 1,S.337,A.Badıllı)

Urfa’dan sonra Birecik üzerinden Gaziantep-Kilis-Halep-Şam güzergahında seyahatine devam ettiği söylenmektedir.
Bediüzzaman’ın bu yolculuğunun sonraki durağı Hacc’dır. Hacca gitmek üzere Van’dan çıkmıştır.Çok sevdiği ve hürmet ettiği Nurşinli Hazret Muhammed Ziyauddin ile Hacc’da buluşmak niyetindedir.Ancak kısmet olmayınca Nurşinli Hazreti Şam’da Hacc dönüşü karşılamıştır.
Şam’da Salihiye mahallesi Kasyon dağı eteğinde medfun bulunan Mevlana Halid hazretlerinin türbesi civarında  bir mekanda kalmış.
Şam’a, ikinci meşrutiyet’in İstanbul’da oluşan hürriyet-i şer’iye fikrinin devamında gelir. Öncesinde Van-Bitlis-Diyarbakır-Urfa-Gaziantep hattını müşahede eder ve irşatta bulunur.
Urfa Suruç’ta,köylülerle sohbetinde  “ağaların cebindeki akıllara”hitap eder.
Hürriyet hareketlerinin meşru zeminini her dem anlatır,istibdattan kurtulmanın çarelerini arar.
***
Emeviye camisinde,hutbenin irad edildiği 100 yıl öncesinin düşünce atlasında, Risale-i Nur’un koordinatlarını bulmaya çalışıyorum.
İstanbul-Van-Bitlis-Diyarbakır-Urfa-Gaziantep-Halep-Şam ve planlanan Hac.
Her ilin ayrı bir temsili,ayrı bir değer haritası ve kardeşlik mayasında,birlik ruhunda ayrı bir mana ve temsili olan bölgeler.
2. meşrutiyet sonrası,İslam alemi,Osmanlı,Türk-Arap-Kürt coğrafyasında fikri bir inkişaf ve gidişatın habercisi bir seyahat.
İstanbul,dersaadettir ve Osmanlı’nın mukadderatını temsil etmektedir.
Van-Bitlis-Diyarbakır,Medrezetüzzehra’nın kampus alanıdır. İlk etapta doğunun,sonra Osmanlının ve İslam dünyasının fen ve din ilimlerinin mezc edileceği bir laburatuardır.

Diyarbakır-Urfa- Gaziantep ise,Manevi ve maddi terakkinin  sembolleridir. Kaderin 1910’dan 60 yıl sonra resmedeceği GAP projesinin gelişme aksıdır,yani ağırlık merkezi Urfa olan,doğusunda Diyarbakır,batısında Gaziantep,güneyinde Suriye olan,nurun merkezi bir iklim.
Şam ise, İslam aleminin merkezi,Emevilerin 14 halife ile temsil edildikleri bir mirasın,Hazreti Hasandan devralınan ve yarım kalmış halifeliğinin devamı manasında üstada/Risale-i Nur’a tevdi edilmiş bir merasim anı veya …

Üstadın Şam’dan sonra tekrar  İstanbul’a  dönüşü var ki,bu noktada 360 derecenin,yani poligonun,inkişaf dairesinin başlangıç ve bitişinin birbirinn beslediği bir bütünlük arz etmektedir.
Padişahla katıldığı Kosova ziyareti ve üniversite temeli ise,Rumeli bostanındaki medfun medeniyetin dirilişi tercümesidir. Balkanlardaki evlad-ı fatihanın Avrupa’daki İslam sancaktarlıklarının dönüş merasimidir.
Osmanlı Avrupa’ya hamileyken,Avrupa de İslam’a hamileydi.
Balkanlara Osmanlı eliyle uzanan İslam ile Endülüs’e giden Emevilerin ilim ve kültür inşası,Avrupa’yı Asya’dan ve Afrika’dan saran iki kol,iki kardeş ve ikiz ruhtur.

Sıra Türkistan’ı,Arabistan’ı,İran’ı,Hindistan’ı ve Anadolu’yu birleştirerek  yüksek ruhu verecek Kur’an eczanesinin hayat-ı içtimaiye ve siyasiye medresesinden ders vermeye gelmişti.
İlginçtir,Emeviye camisi,ilk zamanlar  Hıristiyanlarla Müslümanların aynı kapıdan girip,ayrı ayrı kullandıkları bir mabet.
Sanki İslam Birliği ile Avrupa Birliği’nin müspet cephede buluşmuş hali.
700 yıl öncesinde,aynı mekanda ibadet edebilen ve Yahudilere iltifat etmeyen hafıza,neden bu gün yer kürede ortaklıklar arayamasın?
Üstadın bilahare(1918)Siyaset-i Aliye-i İslamiye dediği Haccın hikmet bahsinde ve Avrupa terakkisi bağlamında zikrettiği hususların özeti Emeviye camisindeki evrensel deklarasyon olan hutbenin manasında saklıdır.

Ve İslam Komutanı Selahaddin-i Eyyubi.. Kudüsü feth eden ihlas ve şecaat timsali. Yahudilere karşı,diğer iki dinin yakınlaştığı bir komuta dönemi.
O gün maddi kılıçlarla fethedilen Kudüs,bu gün manevi kılıçlarla fethedilmeyi bekliyor.
Acaba,Emevi camisi maddi kılıçların komutanından,manevi kılıç komutanına bir manevi devir merasimi mi?
İnsanlığa ve İslam’a musallah ahir zaman fitnesi ve ifsat komitesi Deccal ve Süfyan ordularına karşı,Yahudiliğini mesnet yapmış inkara karşı,muvaffakiyetin komutası,acaba manevi kılıçların gölgesinde tefekkür ve marifetle,Risale-i Nurla olmayacak mı?
Şam üleması,hangi müşkülleri için Hutbe istedi Bediüzzaman’dan?
İşte Emeviye camisi ve  çevresi. İçerde Hazreti Yahya’nın kabri. Yakınında Selahaddin-i Eyyubi kabri. Yanında Türk şehitliği. Az ilerde Hazreti Hüseyinin kızı Hazreti Rukiyenin kabri. İranlıların itina ile baktıkları ve yaptırdıkları bir nurani mekan.
Daha ilerisi Muhidin-i Arabi. Osmanlı Padişahı..Bilal-i Habeşi.
Arap-Türk-Kürt-İran kardeşliği.
Ve Şam- Şerif’in iklimlendirdiği mana dünyası.

2010 şubatında,İslam coğrafyası,ülkemiz ve Dünya,bu eksende yüzyıl önce hutbeyle dünya kamuoyuna açıklanmış deklarasyonun yüzüncü yılına gireceği bir ay sonrasına,Mart 2010’a ne kadarda erken hazırlanmış.
İşte Emeviye Camisine bu duygu ve düşüncelerle bakıyorum.

Ve Hutbe-i Şamiye..
Neden Şam?
Neden Şam’da ulemaya hutbe?
On bin kişilik bir cemaat ne demek?
Keyfiyetle meşgul olan Üstad,neden kemiyeti de nazara verme ihtiyacı duyuyor?
Bu hutbe başka yerde verilemez miydi?
Neden Emeviye camisi?
Şam,Emeviye camisi,Arap uleması,hutbe ve Bediüzzaman.
Konu : İslam dünyasının problemleri,içinde bulunduğu temel hastalıkların teşhisi ve çözüm yolları.
Buranın kaderi,tarihi,İslami,siyasi ve sosyal farkı nedir?
Bu arka planı bildiğimizde veya anladığımızda,Hutbe-i Şamiye’nin mana ve ruhu itibariyle  derinliği ve kuşatıcılığı ile alakalı idrakimize yeni ufuklar açılacak mı?
Cehaletimin cesaretiyle,her soru ve kelimenin  kendi içinde mana ummanına davetiye çıkaracağı bu mekanda ve bu çekim merkezinde kendimi kendimde buldum.
Camide gidip geldim.
Cami içindeki Hazreti Yahya’nın kabri başında Fatiha okurken,duama vesile bulurken,bir nebi huzurunda,bir huşunun sabah demindeydim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum