Anarşiyi mahsul veren sebepler

Anarşiyi mahsul veren sebepler

Günlük Risale-i Nur dersi…

 

Bismillahirrahmanirrahim

Ye'cüc ve Me'cüc hâdisâtının icmali Kur'ân'da olduğu gibi, rivayette bir kısım tafsilât var. Ve o tafsilât ise, Kur'ân'ın muhkematından olan icmali gibi muhkem değil, belki bir derece müteşabih sayılır. Onlar tevil isterler. Belki râvîlerin içtihadları karışmasıyla, tabir isterler.

Evet, (Gaybı yalnız Allah bilir) bunun bir tevili şudur ki: Kur'ân'ın lisan-i semâvîsinde "Ye'cüc" ve "Me'cüc" namı verilen Mançur ve Moğol kabileleri, eski zamanda Çin-i Maçin'den bir kısım başka kabileleri beraber alarak kaç defa Asya ve Avrupa'yı hercümerc ettikleri gibi, gelecek zamanlarda dahi dünyayı zîr ü zeber edeceklerine işaret ve kinayedir. Hattâ şimdi de komünistlik içindeki anarşistin ehemmiyetli efradı onlardandır.

Evet, ihtilâl-i Fransevîde hürriyetperverlik tohumuyla ve aşılamasıyla sosyalistlik türedi, tevellüd etti. Ve sosyalistlik ise bir kısım mukaddesatı tahrip ettiğinden, aşıladığı fikir, bilâhare bolşevikliğe inkılâp etti. Ve bolşeviklik dahi çok mukaddesat-ı ahlâkiye ve kalbiye ve insaniyeyi bozduğundan, elbette, ektikleri tohumlar hiçbir kayıt ve hürmet tanımayan anarşistlik mahsulünü verecek. Çünkü kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa, akıl ve zekâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir; daha siyasetle idare edilmez. Ve anarşistlik fikrinin tam yeri ise, hem mazlum kalabalıklı, hem medeniyette ve hâkimiyette geri kalan çapulcu kabileler olacak. Ve o şeraite muvafık insanlar ise, Çin-i Maçin'de kırk günlük bir mesafede yapılan ve Acaib-i Seb'a-i âlemden birisi bulunan Sedd-i Çinînin binasına sebebiyet veren Mançur ve Moğol ve bir kısım Kırgız kabileleridir ki, Kur'ân'ın mücmel haberini tefsir eden Zât-ı Ahmediye (Aleyhissalâtü Vesselâm) mucizâne ve muhakkikane haber vermiş. (Şualar sh. 508)

Aziz, sıddık kardeşlerim,
Acaba ortalıkta en ziyade zararlı biz ve Nurlar mıdır ki, her muharrir serbest yazıyor ve her sınıf müdahalesiz toplanma yapıyor? Halbuki din terbiyesi olmasa, Müslümanlarda istibdad-ı mutlak ve rüşvet-i mutlakadan başka çare olamaz. Çünkü, nasıl bir Müslüman, şimdiye kadar hakikî Yahudi ve Nasranî olmaz, belki dinsiz olur, bütün bütün bozulur. Öyle de, bir Müslüman bolşevik olamaz. Belki anarşist olur, daha istibdad-ı mutlaktan başka idare edilmez. Biz Nur talebeleri hem idareye, hem âsâyişe, hem vatan ve milletin saadetine çalışıyoruz. Karşımızdaki dinsiz anarşist ve millet ve vatan düşmanlarıdır. Hükûmet için bize ilişmek değil, tam himaye ve yardım etmek elzemdir. (Şualar sh. 443)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:

MUHARRİR : Yazar. Yazı yazan araştırmacı.
İSTİBDÂD-I MUTLAK : Tam ve sınırsız bir baskı, mutlak diktatörlük, istibdat rejimi.
RÜŞVET-İ MUTLAKA : Kayıtsız şartsız rüşvet, çıkar gözetmeksizin hiçbir iş yapmama.
ÂSÂYİŞ : Emniyet, güvenlik.
ELZEM : En lüzumlu.
YE`CÜC VE ME`CÜC : Kur`ân`da bahsi geçen ve kısa boylu olacakları, ortalığı fitne, fesat ve anarşiye boğacakları bildirilen bir kavmin ismi.
İCMÂLÎ : Kısaca, toplu olarak, tafsilâtsız.
RİVÂYET : Peygamberimizden işittiklerini veya Sahabeden duyduklarını, birisinin başkasına anlatması.
TAFSİLÂT : Açıklamalar, etraflı bilgiler, izahlar.
MÜTEŞÂBİH : Birbirine benzeyenler; mânâsı açık olmayan âyet ve hadîs. Kur`ân`ın ve hadislerin mecâzî mânâya gelen ifâdeleri.
TEVİL : Bir fikir veya sözden bir başka mânâ çıkarmak; anlaşılması zor olan âyet ve hadîslerde ne kast edildiğini ve ince mânâları bildirme.
RÂVİ : Rivâyet eden, nakleden.
İÇTİHÂD : Anlayış, kanaat; dinî bir meseleyi kitap ve sünnet gibi kaynaklardan çıkarmak için gayret gösterme.
HERC Ü MERC : Darmadağın, allak bullak, karmakarışık.
KİNÂYE : Dolayısıyla dokunaklı söz, maksadı dolayısıyla anlatan söz,
TEVELLÜD : Doğma, doğum, doğmuşluk
MUKADDESÂT-I DİNİYE : Dînen kudsî ve kusursuz sayılan şeyler.
ÇAPÛLCU : Düşman toprağına atla hücum edip yağma eden. Akıncı, yağmacı.
ŞERÂİT : Şartlar.
MÜCMEL : Kısa, öz, muhtasar, sözü az mânâsı çok.
MU`CİZE : Benzerini yapmaktan insanların âciz kaldığı şey.
MUHAKKİKÁNE : Hakikati araştıran kimseye yakışır surette.