Melike KAYA
Asrın Pedagogu Bediüzzaman Said Nursi
Risale-i Nur Külliyatı'nda çocuk gelişimi-eğitimi ve terbiye metodları
ÇOCUKLA İLETİŞİM
Evet, yüksek bir insan, bir çocukla konuştuğu zaman çocukların şivesiyle konuşursa, çocuğun zihnini okşamış olur. Çocuğun fehmi, onun çat-pat söylediği sözler ile ünsiyet peyda eder; söylediklerini dinler ve anlar. Aksi halde, o insan ile o çocuk arasında bir malûmat alış-verişi olamaz. (Risale-i Nur-İşârât-ül İ'caz/175)
Nasıl ki bir çocukla konuşan, kendisini çocuklaştırır ve çocuklar gibi çat-pat ederek konuşur ki, çocuk anlayabilsin... (Risale-i Nur-İşârât-ül İ'caz/128)
ÇOCUĞA DEĞER VERMEK
Bir çocukla konuşup söz anlatmak, bir feylesofla konuşmaktan aşağı değildir. (Risale-i Nur-İşârât-ül İ'caz/176)
ÇOCUKLARIN MİZACI
Nev-i beşerin hemen yarısını teşkil eden çocuklar, yalnız cennet fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilirler. Ve gayet zaif ve nazik vücutlarında bir kuvve-i mâneviye bulabilirler. Ve herşeyden çabuk ağlayan gayet mukavemetsiz mîzac-ı ruhlarında, o cennet ile bir ümit bulup mesrurâne yaşayabilirler. (Risale-i Nur-Şualar/177)
ÇOCUĞUN EĞİTİMİ
Risale-i Nur'un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta, mâsum çocuklardır. Çünkü bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Âdeta gayr-i müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhassa, peder ve validesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve validesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi belâ olur. Âhirette de onlara şefaatçi değil, belki dâvacı olur. Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız! (Risale-i Nur-Emirdağ Lâhikası 1/43)
Çocuklarımıza okşayarak, sevgiyle diyoruz ki: "Evlâdım! Risale-i Nur seni hem dünyada, hem âhirette mes'ud, bahtiyar edecek en büyük ve en hakikî bir din kitabıdır, îman dersleridir. Okumaktan mahrum kalırsan, îman derslerini şimdi alamazsan; hem dünyada, hem âhirette bedbaht olursun, perişan kalırsın." diyerek ve Risale-i Nur hakkında yazılmış olan mektupları, destanları, kasideleri, şiirleri okuyarak, okutarak Risale-i Nur'un sevgisini kalblerine, büyüklüğünü ruhlarına yerleştirmekte devam edeceğiz. Dualarınız sayesinde Risale-i Nur'un dersleriyle inşâallah evlâdlarımız İslâmiyet'e, hem bize, hem milletimize hayırlı, dindar gençler olarak yetişirler. (Risale-i Nur-Hanımlar Rehberi/125)
ÇOCUĞA ŞEFKATİN ÖLÇÜSÜ
Dördüncü tâife ki, çocuklardır. Bunlar, hamiyet-i milliyeden merhamet isterler, şefkat beklerler. Bunlar da, zaaf ve acz ve iktidarsızlık noktasında; merhametkâr, kudretli bir Hâlık'ı bilmekle ruhları inbisat edebilir, istîdadları mes'ûdâne inkişaf edebilir. İleride, dünyadaki müthiş ehval ve ahvâle karşı gelebilecek bir tevekkül-ü îmanî ve teslim-i İslâmî telkinatiyle o mâsumlar hayata müştakane bakabilirler. Acaba, alâkaları pek az olduğu terakkiyat-ı medeniye dersleri ve onların kuvve-i mâneviyesini kıracak ve ruhlarını söndürecek, nursuz sırf maddî, felsefî düsturların tâliminde midir? Eğer insan bir cesed-i hayvânîden ibaret olsaydı ve kafasında akıl olmasaydı; belki bu mâsum çocukları muvakkaten eğlendirecek terbiye-i medeniye tâbir ettiğiniz ve terbiye-i milliye süsü verdiğiniz bu frengî usûl, onlara çocukcasına bir oyuncak olarak, dünyevî bir menfaatı verebilirdi. Mâdemki o mâsumlar hayatın dağdağalarına atılacaklar, mâdemki insandırlar; elbette küçük kalblerinde çok uzun arzuları olacak ve küçük kafalarında, büyük maksatlar tevellüd edecek. Mâdem hakikat böyledir; onlara şefkatin muktezası, gayet derecede fakr ve aczinde, gayet kuvvetli bir nokta-i istinadı ve tükenmez bir nokta-i istimdadı; kalblerinde îmân-ı billâh ve îmân-ı bilâhiret suretiyle yerleştirmek lâzımdır. Onlara şefkat ve merhamet bununla olur. (Risale-i Nur-Mektubat/458)
ÇOCUĞUN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİ
Çocukların talimi; ya cebr ile, ya hevesatlarını okşamak ile olur. (Risale-i Nur-Asâr-ı Bedîiyye/360)
ÇOCUĞA ŞEFKATİN SU-İ İSTİMALİ
Evet, bir vâlide, veledini tehlikeden kurtarmak için, hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlâs ile vazife-i fıtriyesi itibariyle kendini evlâdına kurban etmesi gösteriyor ki: Hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile; hem hayat-ı dünyeviyesini, hem hayat-ı ebediyesini onunla kurtarabilir. Fakat bazı fena cereyanlarla o kuvvetli ve kıymettar seciye inkişaf etmez. Veyahut su-i istîmal edilir. Yüzer nümûnelerinden bir küçük nümûnesi şudur:
O şefkatli vâlide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. "Oğlum paşa olsun." diye bütün malını verir; Hâfız Mektebinden alır, Avrupa'ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak o mâsum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvacı ediyor. O çocuk, "Niçin benim îmânımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?" diye şekva edecek. Dünyada da terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için; vâlidesinin hârika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyle mukabele edemez, belki de çok kusur eder. (Risale-i Nur-Lem'alar/227)
Evet, bu hakikî ihlâs ile hakikî bir fedakârlık taşıyan vâlidelik şefkati sû-i istîmal edilip, mâsum çocuğunun elmas hazinesi hükmünde olan âhiretini düşünmeyerek, muvakkat, fâni şişeler hükmünde olan dünyaya, o çocuğun mâsum yüzünü çevirmek ve bu şekilde ona şefkat göstermek, o şefkati sû-i istîmal etmektir. (Risale-i Nur-Lem'alar/228)
0-2 YAŞ BEBEKLİK DÖNEMİNDE EĞİTİM
Evet insanın en birinci üstadı ve te'sirli muallimi onun validesidir. Bu münasebetle ben kendi şahsımda kat'î ve daima hissettiğim bu mânayı beyan ediyorum:
Ben bu seksen sene ömrümde seksen bin zatlardan ders aldığım halde kasem ediyorum ki: En esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi merhum vâlidemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki; o dersler fıtratımda, âdetâ maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini, aynen görüyorum. Demek bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma, merhum vâlidemin ders ve telkinatını şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum. (Risale-i Nur-Lem'alar/228)
ÇOCUĞUN AKIL SEVİYESİNE İNMEK
İşte bu Elmas, Cevher, Nur'un ikinci kerâmetini isbat ile, üç yaşından sekiz yaşına kadar akrabâlarım ve evlâdım, bu Elmas, Cevher, Nurlar için fedâkârâne ve bu yolda hayatlarını hiç düşünmeden fedâ edeceklerini isbat ederim. Çünkü bu Elmas, Cevher, Nur'u okurken, hepsi başıma toplandı. Onları sevdim ve birer çay verdim; bu Elmas, Cevher, Nur'u okumaya devam ettim. Hepsi birden, "Bu nedir? Bu yazı nasıl yazıdır?" sordular. Ben de dedim: "Bu, Elmas, Cevher, Nur'dur" diye bunlara okumaya başladım.
Onuncu Sözü okurken saatler geçmiş. Çocuklar, merakından, anlayamadıkları zaman hemen bendenize soruyorlardı. Ben de bu Elmas, Cevher, Nur'u onların anlayabileceği şekilde izah ederken, çocukların renkleri, renk renk oluyordu ve güzelleşiyordu
Suallerinde "Nur hangisi, Cevher hangisi ve Elmas hangisi?" diye sorduklarında, "Evet, Nur, bunu okumaktır. Bak, sizde bir güzellik meydana geldi." Onlar da birbirinin yüzüne baktılar ve tasdik ettiler. "Ya Elmas nedir?" "Bu Sözleri yazmaktır. O zaman, yani, yazdığınız zaman sizin yazılarınız elmas gibi kıymetli olur." Tasdik ettiler. "Ya Cevher nedir?" "İşte o da, bu kitaptan aldığınız îmândır." Hepsi birden şehadet getirdiler. (Risale-i Nur-Lem'alar/316)
ÇOCUĞUN ŞEFKAT İHTİYACI
İnsan nevindeki vâlidelerin vazifeleri bir derece devam eder. Çünkü, insanlarda, zaaf ve acz îtibariyle, dâima bir nevi çocukluk var. Her vakit de şefkate muhtaçtır. (Risale-i Nur-Mesnevi-i Nuriye/157)
EV OKULU - HOMESCHOOLİNG
"Herbir adam eğer hanesinde dört-beş çoluk çocuğu bulunsa kendi hanesini bir küçük Medrese-i Nuriye'ye çevirsin. Eğer yoksa, yalnız ise, çok alâkadar komşularından üç-dört zât birleşsin ve bu hey'et bulundukları haneyi küçük bir Medrese-i Nuriye ittihaz etsin. Hiç olmazsa işleri ve vazifeleri olmadığı vakitlerde, beş-on dakika dahi olsa Risale-i Nur'u okumak veya dinlemek veya yazmak cihetiyle bir miktar meşgul olsalar, hakikî talebe-i ulûmun sevaplarına ve şereflerine mazhar oldukları gibi, İhlâs Risalesi'nde yazılan beş nevi ibadete de mazhar olurlar. Hakikî ilim talebeleri gibi, onların maişetlerini temin hususundaki âdi muameleleri de bir nevi ibadet hükmüne geçebilir" diye kalbe ihtar edildi... Ben de kardeşlerime beyan ediyorum... (Risale-i Nur-Emirdağ Lâhikası 2/107)
GELİŞİM DÖNEMİNE GÖRE ÖĞRENME FAALİYETİ
İptidaî derslerde izah az olur. (Risale-i Nur-Tarihçe-i Hayat/440)
Elifba okumayan çocuğa felsefe-i tabiiye dersi verilmez. (Risale-i Nur-Tarihçe-i Hayat/66)
Şer'an yedi yaşına gelen bir çocuğa namaz gibi farzlara peder ve valideleri onları alıştırmak için, teşvikkârâne emretmek ve on yaşına girse, şiddetle namaz kıldırmak ve alıştırmak şeriatta var. (Risale-i Nur-Emirdağ Lâhikası 2/69)
Hem meleklere imanın saadet-i dünyeviyeye medar cüz'î bir nümunesi şudur ki: İlmihâlden iman dersini alan bir mâsum çocuğun, yanında ağlayan ve mâsum bir kardeşinin vefatı için vâveylâ eden diğer bir çocuğa: "Ağlama şükreyle, senin kardeşin meleklerle beraber cennete gitti. Orada gezer, bizden daha iyi keyfedecek, melekler gibi uçacak, her yeri seyredebilir." deyip, feryat edenin ağlamasını tebessüme ve sevince çevirmesidir. (Risale-i Nur-Şualar/255)
ÇOCUĞA MODEL OLMAK
Lisan-ı hal, lisan-ı kalden daha kuvvetli ve tesirli konuşuyor. (Risale-i Nur-Şualar/311)
HAKİKİ EVLAT
Eğer hakikî şefkat sû-i istîmal edilmeyerek bîçare veledini haps-i ebedî olan Cehennemden ve îdam-ı ebedî olan dalâlet içinde ölmekten kurtarmaya o şefkat sırrı ile çalışsa; o veledin bütün ettiği hasenatının bir misli vâlidesinin defter-i âmâline geçeceğinden, vâlidesinin vefatından sonra her vakit hasenatları ile ruhuna nurlar yetiştirdiği gibi, hirette de değil dâvacı olmak, bütün ruh u cânı ile şefaatçı olup, ebedî hayatta ona mübarek bir evlât olur.
Mübarek ve bahtiyar Bedreddin'in başından öperim. O, Kur'ân'ı okudukça bana dua etsin. Öyle mâsumun duası inşaallah hakkımızda makbuldür. Onun vâlidesi olan âhiret hemşireme ayrıca dua ediyorum. Bedreddin gibi bir evlâd sahibesi olduğundan tebrike şâyandır. Bedreddin'in okuduğu herbir harf-i Kur'ân'ın, on sevabdan tut tâ bine kadar uhrevî meyveleri vardır. Hem vâlidesinin defter-i a'mâline, hem hoca ve Üstadının defter-i a'mâline dahi o sevaplar kaydolunur. (Risale-i Nur-Barla Lâhikası/351)
ÇOCUKLARIN İMAN HAKİKATLERİNDEN ALDIĞI ZEVK
Risale-i Nurda öyle bir mânevî zevk ve câzibedar bir nur var ki; mekteplerde çocukları okumağa şevkle sevketmek için icad ettikleri her nevi eğlence ve teşviklere galebe edecek bir lezzet, bir sürur, bir şevk, Risale-i Nur veriyor ki; çocuklar böyle hareket ediyorlar. (Risale-i Nur-Emirdağ Lâhikası 1/67)
“Ben bunların okunmasını çok seviyorum. Dayım bize bunları okuyordu. O okurken ben başka bir hâlet kesb ediyordum" diye validesine söylüyor. (Risale-i Nur-Lem'alar/315)
BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN ÇOCUKLARA HİTABEN YAZDIĞI MEKTUBU
Aziz, Mâsum Evlâdlarım!
Kur'ân'ı öğrenmek için ders almağa çalışıyorsunuz. Sizin bildiğiniz yeni harfde noksanlar olduğu için, mümkün oldukça yeni harfden okunmamak lâzım gelir.
Hem, Kur'ân'ı okumanın faidesi, yalnız hâfız olmak ve dünyada onunla bir makam kazanmak, bir maaş almak değil; belki herbir harfi, hiç olmazsa on hayrından tâ yüze, tâ binlere kadar cennet meyvelerini, âhiret faidelerini vermesini düşünüp ve ebedî hayatın rahatını ve saadetini te'min etmek niyetiyle okumak lâzımdır.
Evet, mekteplerde, dünya maişeti, ya rütbeleri için fenleri ders okumak, bu kısacık dünyevî hayatta derecesi, faidesi bir ise, ebedî hayatta Kur'ân ve Kur'ân'ın kudsî kelimelerini ve nurlu ve îmanî mânalarını öğrenmek binler derece daha kıymetlidir. Onlar şişe hükmünde, bunlar elmas hükmündedir.
Hem, peder ve validenize hakikî ve faideli evlâdlar olabilirsiniz. Siz, mâdem mâsumsunuz daha günahınız yok; böyle kudsî bir niyetle okusanız, sizleri Risale-i Nur'un mâsum şâkirdleri içinde kabul edip umum şâkirdlerin dualarına hissedar olursunuz ve nurlu ve mübarek talebeler olursunuz. (Risale-i Nur-Emirdağ Lâhikası 1/249)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.