Hülya YAKUT
‘Ayten çay yap’
Komşumuzla kahve muhabbetindeyiz. Henüz yeni tanıştığımızdan birbirimiz hakkında fazla bilgimiz yok.Onun için havadan sudan konuşuyoruz.
Söz döndü dolaştı salonun köşesindeki kafeste tatlı tatlı şakıyan muhabbet kuşuna geldi.Komşum konuşup konuşmadığını sorunca henüz konuşmadığını söylemem üzerine:
‘Bizimki konuşuyor hatta Ayten çay yap diyor’ demez mi? Şaşırıp kaldım doğrusu… Başlamış konuşmaya… Aman Allah’ım evde en çok ne diyorsak hangi ismi ya da cümleyi fazla kullanıyorsak aynısı bizim Paşa’nın dilinde…
Eşimle durup düşündük..
Bir kuş bile kendisine dikte edilenleri öğrenebiliyor.
Bazı cümleleri duya duya artık onları tekrar edebiliyor…
O halde biz gençlerimize kızmalı mıyız? Onların beğenmediğimiz hal ve davranışlarına söylenmekte ne kadar haklıyız?
Şimdi bir an düşünelim:
Evdeki küçücük çocuk, yetişmesi esnasında güzel ahlak, tatlı dil, doğru söz, lâtif ifadeler duyarsa… Farzı, sünneti, helali haramı, eğriyi doğruyu, adaleti sevgiyi tanırsa elbette bu minval üzere yetişmeyecek midir?
Bakınız Bediüzzaman küçük yaşta eğitim ve telkinat hakkında neler demiş:
‘…sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini,aynen görüyorum,demek bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma,merhum validemin ders ve telkinatını şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm,büyük hakikatler içinde,birer çekirdek-i esasiye müşahade ediyorum…’
Dilde, dinde, sanatta, edebiyatta genç neyle ve nasıl yetişirse, nelerin içinde harmanlanırsa alacağı şekil de öyle adlandırılacaktır.
Kendi kültürü içinde, imani ve ahlaki atmosferi soluya soluya kendiyle ve özüyle barışık olabilir. Yoksa yabancılaşma kaçınılmaz olacaktır.
Dede efendiyi… Itriyi… Aşık Veyseli… bilmezse dım-tıs denilen müziklere saracaktır.
Yunusu… Mevlanayı… Bediüzzamanı… tanımazsa başka manevi tatmin yolları arayacaktır…
Bulamadığı zaman sosyal ve itikadi sarsıntılar yaşama ihtimali kuvvetle muhtemeldir.
Kendilerine aydın denilen cahillerin cirit attığı yazılı ve sosyal medyada her an bir taarruza maruz kalan birinin bundan etkilenmemesi mümkün mü?
İşte bu tehlikeyi bertaraf etmenin ilk adımı ailedir.
Doğduğu andan itibaren bir çocuğa yapılan telkinler,duydukları ve gördükleri onun ileriki hayatını belirleyecektir.
Her insanın psikolojik,sosyolojik,fizyolojik ihtiyaçları vardır.Bu ihtiyaçlar onu fitraten tatmin etmezse ,oluşan boşlukları başka şeylerle doldurma yoluna gidecektir.
Anarşinin,kavganın,serkeşliğin temelinde idealizmden uzaklık,ahlaki değerlerden kopukluk yatmaktadır.
Bu boşluklar dinle,ilimle,ahlakla,gayeyle,müsbet hedefle doldurulmazsa sonuç maalesef can sıkıcı olacaktır.
Küçücük bir kuş bile ne öğretirsen onu almakta ve bize geri sunmakta ise…
Yeryüzünün halifesi makamına layık bulunan insan için de bu gereklidir.Kuşlardan farkımız düşünen muhakeme eden şuurlu yaratıklar olmamız.işte bundan dolayıdır ki,Cennet gibi mükafat,Cehennem gibi ceza bizleri bekliyor.
Akşam yemekten sonra,mutfağı toparlayan eşine;’Ayten çay yap’ diye seslenen evin beyinin sesini ve sözünü taklit eden bir kuştan elbette ki daha zeki olan çocuklarımıza öğretebileceğimiz çok şey var…
Şikayet ettiğimiz çocuklarımıza kızmak mı,yoksa kendimizi sorgulamak mı?
Bilmem ifade edebildim mi?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.