Baharın Tevhid Nağmeleri

M. Burak Tunay

Ankara'nın dingin ve mütevazı iklimi içinde, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri'nin müderrisi olduğu dergâhın avlusu, baharın ilk müjdecisi olan erguvan ağaçlarının pembe çiçekleriyle süslenmişti. Güneşin altın rengi ışıkları, taş döşeli avluyu ısıtırken, etrafında toplanmış olan dervişler, büyük bir merak içinde onu dinlemeye hazırlanıyorlardı.

Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri, her zamanki gibi vakur ve mütebessim bir sima ile sedirde oturuyordu. Gözleri, baharın canlandırdığı her bir detayı tefekkürle meşguldü. Bir süre sessiz kaldıktan sonra, çektiği besmeleyle hamdini izhar edip salavat-ı şerife getirmesinin ardından sözüne başladı:

"Ey dostlarım, canlarım! Bakın şu etrafınıza, kışın soğuk ve haşin çehresinin ardından, Rahman'ın lütfuyla tabiat nasıl da yeniden dirilip canlanıyor. Toprak altında yeşeren her bir filiz, göğe doğru uzanan her bir dal, rengârenk çiçekler açan her bir ağaç, bize Rabbimizin isimlerinin sonsuz nakışlarını gösteren bir kaside gibi değil mi? Her yeni günün şen şakrak tevhid nağmelerini mahlûkatın dilinden sonsuz merhametiyle bize nasıl da gösteriyor."

Dervişler, Hazretin her kelimesini can kulağıyla dinliyor istifadeye çalışıyorlardı. Bazılarının gözleri, avludaki çiçeklere takılmış, bazılarınınki ise Hazretin mütebessim nurlu yüzünde geziniyordu.

Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri sözlerine devam etti: "İşte tıpkı bu bahar gibi, insan kalbi de kışa benzeyen gafletten sıyrılamaz ve tevhid nurundan uzak kalırsa soğuyup katılaşabilir, dünya telaşının tozuyla kirlenebilir. Ancak, ilahi bir nefesle, bir tefekkür yağmuruyla, bir zikir güneşiyle o kalp yeniden yeniye canlanır, yeşerir ve en güzel meyveleri vermeye başlar. Nasıl ki bu toprak, bağrında nice tohumu saklıyorsa, insan kalbi de nice güzellikleri, nice marifetleri barındırır. Unutulmamalıdır ki nur ve zulmet aynı kalpte barınamaz. Hangisi galip gelse o hükmünü icra eder."

Hazret, avludaki bir kelebeği işaret ederek, "Şu nazenin kelebeğe bakın. Bir zamanlar cansız bir tırtılken, şimdi rengârenk kanatlarıyla hürriyete kanat çırpıyor. İşte hakiki iman da böyledir. İnsanı dünya zincirlerinden kurtarır, ona dünyada cenneti kazandırdığı gibi manevi bir kanat bahşeder ve onu ebediyet semalarına doğru yükseltir."

Bir derviş, merakla sordu: "Efendim, bu baharın bize öğrettiği başka sırlar var mıdır?"

Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri tebessüm etti: "Elbette vardır ey talib. Bakın şu ağaçlara. Kışın tüm yapraklarını dökmüşlerdi, sanki ölmüş gibiydiler. Ama şimdi, yeniden yeniye manidar nakışlarla yeşerdiler, çiçek açtılar, meyve vermeye hazırlanıyorlar. Bu bize, her zorluğun ardından bir kolaylığın, her kışın ardından bir baharın geleceğini hatırlattığı gibi, şu fani hayattan sonra da bir ebediyetin varlığını ihsas ediyor."

"Bununla birlikte," diye devam etti Hazret, "bu bahar, bir uyanış, tazelik ve yenilenme mevsimidir. Nasıl ki tabiat eski libasını (elbiselerini) çıkarıp yenilerini giyiniyor, bizler de kalbimizi kötü huylardan arındırmalı, nefsimizin kirlerinden istiğfar ile ve tevhid üzere kalarak temizlenmeli ve manevi hayatımıza taze bir bismillah demeliyiz. Tıpkı baharın tazeleyici rüzgârı gibi, zikir ve tefekkür de ruhumuzu tazeler, bize yeni bir şevk ve heyecan verir."

Sohbetin sonunda, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri ellerini semaya açarak dua etti: "Allah'ım, kalplerimizi yeniden yeniye diriliş ruhuyla her bahar gibi canlandır, imanımızı taze fidanlar gibi yeşert ve bizi rızana uygun gayrette ameller işlemeye muvaffak eyle."

Dervişler de hep bir ağızdan "Âmin" dediler. O gün, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri'nin baharın gelişi üzerine yaptığı bu anlamlı sohbet, dervişlerin kalplerinde derin izler bıraktı. Onlar da tabiatın bu yeniden doğuşundan ilham alarak, kendi iç dünyalarında bir bahar temizliği yapmaya, ruhlarını tevhid nurunun güzellikleriyle donatmaya karar verdiler. Ve o günden sonra, her bahar geldiğinde, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri'nin o anlamlı sözlerini hatırlayarak, manevi yolculuklarında daha bir gayret içinde oldular.

Hikâyeden hareketle “O (Allah) yarattığı her şeyi güzel yaptı (güzel yarattı).[1]” ayetinin göstermesiyle yaratılış yönüyle her şeyin güzel olduğunu bilmeli ve her şeyde güzel olan kısma odaklanmalıyız. Çünkü Kûn fe yekûn emrine mazhar olarak yaratılan her şey ya bizzat güzeldir ya da neticeleri itibariyle güzeldir. Bazen kendimize bakan yönlerini değerlendirerek çirkin zannetsek bile yaratılışta aslında bir çirkinliğin olmadığını, kışın o hazin çehresi altında nice baharın tebessümünün saklandığını görerek yaratılış gayemize uygun bir şahitlik yapabilmeliyiz. Zira “zahmetsiz, rahmet olmaz.” hakikati sırrınca; Nasıl ki çekirdek toprağa giriyor ve o sıkıntılı toprak perdesi altında nice şeylere sabredip her baharda yeniden yeniye dirilip, uyanıp, filizlenerek, her haliyle “Bismillah” diyorsa bizler de: “La ilahe illallah ile imanınızı tazeleyiniz[2]” hadisi sırrınca okuduğumuz ayetlerin cisim gömleğinin yansıması olan bahar bahçesinde, kâinat kitabını da tefekkür ederek imanımızı tazelemeliyiz. Günahların verdiği soğuklukla hakikatten uzaklaşan zihin ve kalbimizi tevhid nurlarıyla aydınlatmalı ve ısıtmalıyız. Her kıştan sonra baharın gelmesi gibi gönül dünyamızda da maruz kaldığımız her günahın ardından istiğfar ile arınmalı ve tevhid nurlarıyla dirilen gönlümüze manevi baharın gelmesine vesile olacak gayrette olmalıyız.

[1] (Secde, 32/7)

[2] (Müsned, II, 359; et-Terğib ve’t-Terhib, II, 415)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.