Barla ve Kastamonu Yılları sergisine gittiniz mi?

Barla ve Kastamonu Yılları sergisine gittiniz mi? Gitmediyseniz bugün son gün

O gün kalbim “gitme” diyor, ama aklım mantıklı düşünüyor kalbime rağmen  “mutlaka gitmelisin, orada o muhteşem manzarayı görmelisin” diyordu. İç dünyamda müthiş bir tartışma vardı. Nefsim de kalbime destek veriyor, mücadelede aklımın mağlup olmasını istiyordu.

Ama bu mücadeleyi aklım kazandı. Vücudum aklın dediğini yaptı, nihayet biraz endişeli, biraz tedirgin biraz da mahzun bir psikoloji ile yola koyuldum. Kalbimin gerekçeleri vardı. Orada karşılaşacağım manzarayı aşağı yukarı tahmin ediyordu.  Yaşanmış acı dolu bir dramla karşılaşacaktım. Yapılan işkencelerin verilen eza ve cefanın belgelerini görecektim.  İçim bir daha ağlayacak gözlerim yaşla dolacak ruhum derinden sarsılacaktı.
Nitekim öylede oldu. Oraya vardığımda gördüğüm ilk levha çile dolu bir hayatın mahzun gözlerle bakan keskin bir bakışın, ruhlara kadar inen sıcaklığın, mana dolu ifadesini içeriyordu.

Tüm sergiyi dolaştığımda belgelerin çoğu birbirine benziyordu. Daha doğrusu ilk gördüğüm belgeye benziyordu. Özellikle “Barla Sıddıkları” bölümündekiler, yakıcı birer ateş gibiydi. O “ben acele ettim kışta geldim sizler cennetasa bir baharda geleceksiniz” demişti.  Bu sergide bunu açık ve net bir şekilde görebiliyordum.  Cümle içinde geçen “kış” ne demekti,  “cennetasa bir bahar” ne anlama geliyordu mücessem bir tablo ile, kışın fırtınalarının resmedildiği bir tablo ile bizzat görerek yaşıyordum.

Risale-i Nurların telifi, çoğaltılması, insanlara ulaştırılması ve nihayet kitap haline getirilerek insanlığa sunuluşunun acip, garip, bir o kadar da hüzün dolu hikayesi ile karşı karşıyaydım.

Teksir Makinesi dile gelse neler söylerdi bilemiyorum ama lisanı hal ile çok şey söylediği açıktı. Teksir makinesi ve onun önündeki sandukada onun sayesinde hazırlanmış Risale-i Nur eserleri hayli orijinal bir görüntü sergiliyorlardı. O nedenle de Müellif ona “bin kalemli Nurcu” ismini vermişti. Belki de bu hizmeti sayesinde cennette tekrar teşhir edilecek şöhreti ebede kadar devam edecektir. Nitekim bu sergi gösteriyor ki, kıyamete kadar bu dünyada yaşamayı garantilemiş. Risale-i Nurların takipçileri oldukça bu makine ilgi görecek ve en özel yerlerde muhafaza edilerek müzelerin vazgeçilmez bir parçası olacaktır.

Barla yılları ayrı bir tablo idi baştan sona çile ve ızdırabın bir ifadesi idi. Ama “Barla Sıddıkları”nı yetiştirmişti. Risale-i Nur Külliyatının mühim kısmının yazılmasına vesile olmuştu. O açıdan bakınca acımak yerine binler tebrik etmek gerektiğini söylemek daha mantıklı.

Özetle “Size katiyen ve çok emarelerle ve kat i kanaatimle beyan ediyorum ki, gelecek yakın bir zamanda, bu vatan, bu millet ve bu memleketteki hükumet, alem-i İslama ve dünyaya karşı gayet şiddetle Risale-i Nur gibi eserlere muhtaç olacak; mevcudiyetini, haysiyetini, şerefini, mefahir-i tarihiyesini onun ibrazıyla gösterecektir.” (Emirdağ L. Sh. 69)  Sözünün gerçek olacağının arifesinde bu manzara hayli dikkat çekici idi.

Sergide teşhir edilen eserlerin hepsi orijinaldi. Üstadın kendi elleri ile yazdığı eserleri görmek çok manidardı. Bir iki levha vardı ki, asıl iftihar edilmesi gereken tablo onlardı. Eskişehir Maznunları tablosunda hapiste yatanların tam listesi vardı. Denizli Maznunlarında da Denizli hapsinde yatanların iftihar listesi yer alıyordu. Bunların içinde biri vardı ki, bahse konu olduğunda herkesi gülerek ağlatmış bir isimdi, bu kişi  “Ramazan isminde bir köylü” idi. Bu köylü “Ramazan’a dairdir” bahsinden hareketle yakalanıp hapsedilmiş bir maznunun ismiydi. Buna benzer çokça ağlatıp güldüren manzaralar burada teşhir edilmişti.

Sergiyi dolaştıktan sonra aklım kalbime ve duygularıma “iyi ki geldim” demiş, kalbim de “evet iyi ki geldim, gelmeseydim içimde bir ukde olarak kalacak ve böyle güzel bir sergiyi ihmalden dolayı daha fazla üzülmeme neden olacaktı” diye cevap vermişti.

Bu tür sergiler devam etmeli ve her Nur talebesi bu sergileri gezip kendi hayat hikâyesi ile bir kıyaslama yapmalı, bugün gelinen noktada kendi emeğinin miktarını ölçmeli, bu yemekte bir tutam tuzumuzun olup olmadığına bakmalı. O fedakârlara yetişilmeyeceğinin de hikmetini görmeli ve bilmeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum