Mehmet ARSLAN
Bediüzzaman Said Nursi’nin irşad medodu
Bediüzzaman irşad ve tebliği, Kur’an’ı esas alarak yapıyor. Mukayeseli olarak nazara veriyor. Yüksek hakikatleri temsillerle akla yaklaştırıyor. Neticeyi göstererek etkili oluyor. Nefisler susturulup, dizginler akıl ve kalbin eline veriliyor.
İman ve küfür muvazenelerinde, bilhassa küçük sözlerde sağ ve sol olmak üzere iki yol ve bu yollarda giden yolcuların durumları nazara veriliyor. Sağ yolda giden yolcu tevekkül eden, vazifesini tam yapan, imanlı insanın; sol yolda giden ise inançsız, ibadetsiz, her türlü sefaheti işleyen insanın hem dünya hem de ahiretteki saadet ve meşakkatlerini ortaya koyuyor.
Bu mukayese veya temsillerden bilhassa sekizinci söz çok etkileyicidir.
Bu sözü tercümelerden okuyup Müslüman olan yabancı ilim adamları var. Bu vesile ile iman edip doğru yolu buluyorlar.
Adı geçen sözde veya başka yerlerdeki benzer temsillerde; inanan ve inanmayan, tevekkül eden ve etmeyen, ibadete dikkat eden ve ibadet etmeyen her iki sınıftaki insanların yaşadıkları yer aynı, doğup büyüdükleri, nefes alıp verdikleri, yiyip içtikleri, istifade ettikleri maddi imkan ve şartları aynı olmalarına rağmen, birisi hem dünyada hem de ahirette işkence, azap ve ceza görürken, diğeri ise hem dünyada hem de ahirette mutlu, huzurlu oluyor ve aynı zamanda mükafat görüyor. Bu sözdeki temsil ve hakikati kısaca özetlersek;
Sahrada yürürken aslanın hücumuna maruz kalınca korkusundan kaçıp bir kuyuya atlayan ve kuyunun ortasında bir ağaca tutunan iki kişi nazara veriliyor.
Bunlardan serseri ve ahlaksız olanın nazarında, hayatı temsil eden ağacı, gece ve gündüz olan iki fare kemiriyor. Her gün ejderha ağzı olan kabre düşmeğe doğru giderken, arslan gibi Azrail de kuyunun başında beklediğini ve onu parçalayacağını düşünürken, duvardaki ısırıcı mahlukattan da dehşet alıyor. Her şey ve her hadise kendisine yabancı, mikroptan zelzeleye kadar her şey düşman telakki ediyor.
Bütün bu dehşet verici şeylerden kalbi ağlarken, o hiç bir şey yokmuş gibi ağacın başındaki meyvelerden yemeye başlıyor. Zehirli ve haram olanlarına da aldırmadan almaktan çekinmiyor.
Kötü düşüncesiyle, hadiseleri ve mevcudatı yanlış telaki etmesiyle devamlı azap çeker. Ne ölüyor, ne de yaşıyor.
Diğer mübarek ve akıllı olanı ise, her şeyin iyi tarafına bakıyor, kötü şeylerle akıl, kalb ve midesini bozmuyor. Hayatından lezzet alıyor. Kuyunun başında bekleyen, Azrail olarak temsil edilen arslanı musahhar bir at, hayat ağacının kökünü kemiren siyah ve beyaz fare olan gece ve gündüz istifadesi için yaratılan hizmetçi, ejderha ağzı gibi görünen kabir ise ebedi saadete götüren bir kapı olarak görür. Duvardaki ısırıcı mahlukat ise Allah’ın yarattığı sevimli varlıklar olarak telakki eder.
Hayatı kendisine zehir yapan o bedbahta karşı o hayatından lezzet alır.
Akıllı ve her şeyin iyi tarafına bakan, onu gönderen Rabbinin emrine itaat eden zat dünyada huzurlu olduğu gibi; ahirette de ebedi saadetle mükafatlandırılacaktır.
Diğer sersem olan ise yaratanı bilmediği, hadiseleri de başıboş, herşeyi kendisine düşman olarak anladığından dünya hayatı, azap, sıkıntı, işkenceli olduğu gibi, serseriliğinin cezası olarak da ebedi alemde cehennem azabına düçar olacaktır.
Risale-i Nur’lardaki iman-küfür muvazeneleri, istifadeye sunulan ve hakikatlerin anlaşılmasına vesile olan temsiller; Kur’an’daki ölçüler ve temsiller gibidir. Bir ni’met olarak bu dehşetli asrın insanlarına sunulmuştur. Cenab-ı Hak istifade etmeyi nasib etsin. Amin.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.