Bediüzzaman tüm topluma hitab etmiş

Bediüzzaman tüm topluma hitab etmiş

Gaziantep Bediüzzaman Platformu tarafından “Bediüzzaman ve Toplum” konulu panel düzenlendi…

Haber ve Fotoğraflar: Hakan Bayraklılar

Bediüzzaman'ı Anma ve Anlama Platformu bünyesinde Cihan Eğitim, Kültür ve Araştırma Derneği tarafından düzenlenen “Bediüzzaman ve Toplum” konulu panel, Şahinbey Konferans Salonunda, Halep müftüsü Muhammed Said, Yazar Zafer Zengin, İlahiyatçı-Yazar İdris Tüzün, İrfan Mektebi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni A.Cihangir İşbilir tarafından icra edildi.  Takdimin ardından Kur’an Tilaveti okundu. Açılış konuşmasını CihanDer Başkanı Uğur Taşdemir yaptı ve panelistler sahneye davet edildi.

Panelin hazırlanmasında tüm emeği geçenlere teşekkür ederek sözlerine başlayan panel yöneticisi Zengin, büyük şahsiyetleri bir panelde anlatmayı, okyanusu bir kaba sığdırmaya benzediğini belirterek Bediüzzaman’dan aldıkları “Bir şey bütünüyle elde edilemese de, bütünüyle de terk edilmez” dersine binaen o kabın içindeki sudan okyanusa işaret edeceklerini söyledi.

Bediüzzaman Hz.lerinin bugüne kadar gelmiş İslam âlimlerinden biri olduğunu fakat onun diğer alimlerden farklı olduğunu belirten Zengin, ilmi ve manevi şahsiyeti, ortaya koyduğu eserlerinin onu farklı kıldığına değinerek panelde Bediüzzaman Hz.lerinin yapmış olduğu hizmeti, manevi şahsiyetini ve toplumda vücuda getirdiği etkinin anlatılacağını belirterek sözü İrfan Mektebi Dergisi Yazarı İdris Tüzün’e bıraktı.

gaziantep_panel_haberici.jpg

Cenab-ı Hakk’ın Peygamber efendimizden sonra dinine sahip olacak alimler gönderdiğini, alimlerin bu dine sahip çıktığını, dini tahrip etmeye çalışanlara karşı dinin muhafaza edilmesinde rol aldıklarını belirten Tüzün, bu alimler içerisinde dini yenilemek ve tazelemek için gönderilen müceddidlerin ayrı bir yeri olduğunu, bu alimlerin bid’atları ve küfürleri izale etmede, toplumda Kur’an’ı ve sünneti ikame etmede ve yaygınlaştırmada rol aldığını aktardı.

“20. yüzyılda materyalist ve pozitivist zihniyete sahip batı medeniyetinin İslam milletlerinin içerisinde de yaygınlaşmasıyla, İslam ümmeti içerisinde küfür, bid’atler ve günahlar yaygınlaştı.” diyen Tüzün, Bediüzzaman’ın küfür, bid’at ve günahlara karşı mücadelesinde başarılı olması onun müceddid olduğunu gösterdiğini belirtti.

Bediüzzaman’ın müceddid olduğuna delil altı madde sıralayan Tüzün, bunları şöyle sıraladı;
1.İman konusu üzerine durması. Materyalist, pozitivist felsefeye karşı yazdığı imanı hakikatlerle küfr-ü mutlakı dirilmeyecek bir surette öldürmesi.

2.İrşad faaliyetinde fevkalade başarı göstermesi. Risale-i Nur’la ölümden sonra değil, daha dünyadayken iman ve ibadetlerde manevi bir cennet, küfür ve günahlarda manevi bir cehennem olduğunu ispat etmesi. Bediüzzaman ve talebelerinin girmiş olduğu hapishanelerde hırsızları, ahlaksızları ve katilleri ıslah etmesinin buna en güzel örnek teşkil etmesi.

3.İslama karşı yapılan itirazları çürüterek, onları susturması.

4.Yediden yetmişe herkese hitap etmesi.

5.Toplum hayatındaki bütün sosyal gruplara karşı fikir beyan etmesi. (Tasavvuf, Tarikat, Milliyetçilik, Alevilik, Vehhabilik, Sosyalizm ve Kapitalizm, Materyalizm ve Pozitivizm vb.)

6.Bediüzzaman’ın şahsi kişiliği. İlmi cihette zamanındaki en büyük alim özelliğine sahip olması, bir sayfayı bir okumada ezberleyecek kabiliyette olması, fenni ve dini tüm sorulara cevap verecek kabiliyette olması. Kimseden zekat ve hediye almaması ve bir sepet dolusu eşyadan başka bir şeye sahip olmaması. Takvası ve ihlasıyla tavizsiz islama hizmet etmesi.

gaziantep_panel_haberici-(1).jpg

Tüzün, “Allah, bizleri bu asrın müceddidi olan Üstad Bediüzzaman’dan ve aynı zamanda başka alimlerden de istifade etmeyi nasip eylesin.” diyerek sözlerini tamamladı.

Tüzün’ün Bediüzzaman’ın müceddidliği üzerine durması üzerine, Panel yöneticisi Zafer Zengin,  “Bu zamanda tüm alemi islamda en büyük hastalıklardan bir tanesi olan ahlak-ı noktadaki çöküşü Bediüzzaman Hz.leri Risale-i Nur yoluyla tedavi edip, haramlarda, gayr-i meşru yaşantılarda cehennem azabını andıran manevi elim elemler bulunduğu, daha kişi ahrete gitmeden cehenneme girmeden o manevi azabı dünyada tattığını ispat etmesidir. Bu cihetle Risale-i Nur’a talebe olanlarda ve istifade edenlerde, ahlak noktasında ciddi bir düzelme, haramlara ve günahlara karşı içtinapta ciddi bir hassasiyet görülmektedir. Demek ki teşhis doğru, tedavi cevap veriyor. Bu teşhis ve tedaviden tüm insanlık aleminin nasipdar olmasını temenni ediyoruz.” diyerek sözü Risale-i Nur’dan aldığı dersi aktarması için Suriye Fetva Kurulu üyesi ve Halep Şafii mezhebi müftüsü Muhammed Said Hocaya bıraktı.

Konuşmasını Arapça gerçekleştiren Muhammed Said, tercüman eşliğinde dinleyicilere hitap etti. Daha önce de bir toplantı için Türkiye’ye geldiğini, tekrar böyle bir toplantıda bulunmaktan mutlu olduğunu ve büyük bir sevinç içinde olduğunu belirten Said, konuşmasında Bediüzzaman’ın terbiye ediciliği, terbiye ederken kullandığı metot ve terbiye ettiği toplum olmak üzere üç kısas üzerinde duracağını belirtti.

Kur’an-ı Kerimde “Kuranı öğretmekte, onu okumakta ve onun üzerinde düşünmekte Allah’a tabi olan rabbaniler olun.”  buyurmasına işaret ederek, Bediüzzaman’ın bu noktada tam bir rabbani alim olduğunu vurgulayarak onun Kuran ahlakıyla ahlaklandığını, bütün fiili ve sözleriyle insanları Cenab-ı Hakka götürdüğünü, merhamet ve şefkatte öne çıktığını, Cenab-ı Hakkın yarattığı her şeyde tefekkürü ziyade ettiğini, her türlü maddi çıkar ve kaygıdan uzak durduğunu ve Peygamber (a.s.m)’in metodunu hep takip ettiğini belirtti.

Bir eğitim metodunun tam olması için İslam, iman ve ihsan esaslarının tam olması gerektiğini, bu metotlardan ihsan esasının tüm esasların ana gayesi olduğunu vurgulayarak Bediüzzaman’ın ihsan esasını elde ettiğini tüm hayatıyla ortaya koyduğunu, fani şeylerden yüzünü çevirerek “Madem ben cismen faniyim, bu fanilerden bana ne fayda gelebilir. Madem ben acizim, bu acizlerden ne bekleyebilirim. Benim dertlerime çare olacak bir Baki-i Sermedi, bir Kadir-i Ezeli lazım” dediğini ve eski Said’den yeni Said’e çıkarak tarikat ile hakikatin ikisini birden kendisinde topladığını belirtti.

Bediüzzaman’ın Yeni Said’e inkılabı zamanında ehl-i tarikat gibi gözlerini kapayarak değil, İmamı Rabbani, İmam Gazali gibi kalp, ruh ve akıl gözleri açık bir şekilde o makamlarda hep gezdigini ve talebelerini de bu doğrultuda terbiye ettiğini belirten Muhammed Said, üstadın eğitim metodunun ilk adımını dünyadan ahirete doğru olduğuna, bunu da maddi hastalığa yakalanmış birisinin bu hastalık sebebiyle ahireti hatırlayabileceğini belirtmesiyle gösterdiğini vurguladı.

Muhammed Said, Bediüzzaman’ın toplumun genç, ihtiyar, kadın, çocuk gibi fertlerine, onların istidatlarına ve özelliklerine göre hitap ettiğini; onların bu doğrultuda hal, hareket ve durumlarını Allah’ın emri doğrultusunda şekillendirmesi gerektiği üzerinde durduğunu vurguladı.

Muhammed Said, Risale-i Nur’un terbiye etmekte ortaya koyduğu metodları şu şekilde sıraladı;

1.Cemaate davet etmesi ve kişiyi tek başına durmaktan uzaklaştırması.
2.Nefsin ittihamı ve ondan asla razı olmaması.
3.Nefsin manevi hastalıklarını terbiye etmesi ve ona ilaçlar sunması.
4.Amaçtan asla sapmaması.
5.Yepyeni tebliğ yolları araması ve oluşturması.
6.Kemiyete değil keyfiyete önem vermesi.
7.Maddi manevi hiçbir beklenti içinde olmayıp Allah rızası güderek, haddi ve sınırı aşmaması.

Muhammed Said, “Cenab-ı Hak bize bu güzel metotları, yöntemleri ulaştıran üstad hz.lerinden ebediyen razı olsun ve onun bu güzel metodundan istifade etmeyi nasip eylesin.” diyerek sözlerine son verdi.

Son panelist olarak İrfan Mektebi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Genel Koordinatörü A.Cihangir İşbilir, Risale-i Nur’un meyvelerinden, onun yetiştirmiş olduğu talebelerden ve onların hayatlarından bir takım kesitler aktarmak üzere söz aldı.

Bediüzzaman Hz.lerinin ortaya koymuş olduğu davanın ve eserlerin kıymetini idrak etmek için bu eserlerden istifadenin arttırılması gerektiğini ve bu hizmetin hangi sıkıntıları, engelleri aşarak bugünlere nasıl geldiğinin iyi bilinmesi gerektiğini vurgulayan İşbilir, bu doğrultuda hareket sonucunda bu nimetin kıymetinin daha iyi anlaşılacağını belirtti.

“Beşer zulmeder, kader adalet eder” sözünden yola çıkarak onun imani hizmetine mani olmak için kuş uçmaz, kervan geçmez bir yer olan Barla’ya gönderdiklerini fakat tüm dünyayı aydınlatacak nurun oradan çıkacağını bilemedikleri belirten İşbilir, Cenab-ı Hakk’ın inayeti ve ihsanıyla Risale-i Nur’un bugünlere nur saçtığını vurguladı.

Barla kahramanlarından kesitler sunan İşbilir, Risale-i Nur talebelerinin ne tür sıkıntılar içinde hizmet ettiklerini aktararak nasıl hizmet edildiğini ve dava adamı nasıl olunur sorularının cevaplarını lahikaları okuyarak görüleceğini belirtti.

İşbilir, organizasyonu gerçekleştiren ve emeği geçen herkese teşekkürlerini arz ederek konuşmasını sonlandırdı.

Program sonunda panelistlere, Bediüzzaman’ı Anma ve Anlama Platformu tarafından plaket takdim edildi.

www.RisaleHaber.com