Bediüzzaman ve Türkçe

Bir düşüncesiz münekkid, “Bediüzzaman Said Nursi Türkçülük mü yaptı” diyerek beni eleştiriyor. İki satırlık eleştiri için en az yirmi sayfa mukabele yapmak lazım. Çünkü çapsız bir cümlenin, derinliği olmayan bir yorumun huzur bozmaktan başka bir niyeti yok.

Bediüzzaman Said Nursi, “dil din bir ise millet birdir” diyor. Din konusundaki çalışmaları ortada. Batı felsefesi ve ilminin, ateizm ve nihilizmin tesirlerini yok etmek için edebiyat kalıplarını kullanarak eserler kaleme almış. Sair müfessirler gibi ayet ayet periyodik ve sıraya göre tefsir yazmamış. Allah, ahiret, nübüvvet, adalet ve ibadet konuları üzerinde durmuş. Klasik tefsir lisanını değil edebiyatın ifade kalıplarını kullanmış. Mensur şiir yazmış, mesnevi kaleme almış, roman kalıpları ile eserler vermiş. Ama dil konusundaki yaptıklarını talebelerinin bilmesi kolay değil, çünkü onun Türk dilinde yaptıkları 1900’lerin başından Kastamonu’ya kadar gelen kırk yıllık süreyi içine alır. Bediüzzaman‘dan önce Türk dili ta Tanzimattan beri sürekli değişmeye uğramış. Birçok edib ve yazar dilin nasıl olması lazım geldiği konusunda hem teorik hem de pratik, uygulamaya dönük eserler vermişler.

Bediüzzaman dil konusunda yaptıklarını teorik olarak anlatmamış. Yani “ben Türkçeye şu özelliği kazandırmak için çabaladım” demiyor. Çünkü bu tarz onun duruşuna göre değil o anlayana göre yapmış hem de çok şey yapmış. Böyle yapsaydı doğu ve güneydoğudaki halklar belki de fikir değiştirir başka yerde yer alırlardı. Onlar Bediüzzaman‘ı böyle tanımasınlar, tanıdıkları gibi tanısınlar, onlara bunu anlatmak zor, hatta Nur talebelerine anlatmak zor.

Tanzimattan itibaren Şinasi, Namık Kemal, Ahmet Vefik Paşa, Mithat Efendi ta son dönemlerde Ziya Gökalp’e kadar dil sürekli farklı algılandı ve çeşitli teoriler öne sürüldü. Bediüzzaman “ben  şunu yaptım, onlar şunu yaptı” demiyor. Tahminen yetmiş beş yıl sürekli dilini toplumdaki Türkçe’de yapılan değişmelere göre denetledi ve sadeleştirdi. 

Muhakemat lisanı ile Ayetül Kübra lisanı bir değil. Neden? Çünkü Ankara’da yeni hükümet üyeleri gören, o günkü dili gözlemleyen, ikinci Meşrutiyet başında İstanbul’da bulunan, o gün konuşulan dili bilen, hapis yıllarında yine mahkemeler kanalıyla dili denetleyen, yani dil ile uğraşan bir kişi. Dilini, dili bozanlara ve onun Osmanlı Türkçesi kalıbını bozmaya çalışan ve bozanlara karşı sabit ve değişmez bir dil kullanmış. Sözler’deki dil Türklerin, herkesin kullanacağı bir dil. Hem sade, hem zengin, hem görsel ve daha çok özelliği var. 

Türkçe’deki yüz elli yıllık değişmeleri bilen bir insan tahrib edilen dili tamir etti ve ona sabit bir kullanım kılıfı hazırladı. Bediüzzaman'ın yaptığını ünlü Türk dili uzmanları ve yazarları yapamadılar. Eserler verdiler ama bugün onlar kimsenin elinde yok ama Bediüzzaman’ın eserleri ve Türkçesi ortada. Çünkü dini koruyan bir insan dili korumalıydı, bu yüzden dildeki bozulmanın milleti bozacağını bildiği için bu muhataralı konuyu dili koruyarak en ideal olanı yaptı ve örnekledi. 

Şimdi o Türkçülük mü yaptı sen söyle sayın münekkid! Türkçülerin yapmadığını yaptı ama ismini sen koy. Bu konu bilgi ve gözleme dayanır, bizimkilerin bunları bilmediğini söylemek bir şey halletmez ama Bediüzzaman ne yaptığını biliyor, yapıyor ve yaptı. Çok daha flaş sözler söylerim ama birilerinin kursağı dar, söyleyip sinir bozuyor ne yapayım. Bu dar görüşlülük yüzünden zaman zaman huzursuzum.

Hazreti Mevlana bir gün bakırcılar çarşısında dolaşırken Selahattin Zerkup kazan döğmektedir. Çok ahenkli tak tak tak tak… Hemen büyük adam dönmeye başlar çarşının ortasında semaa kalkar. Galiba o ta Türkçülük mü yaptı sayın münekkid? Annem bütün ömür boyu gazeller, ilahiler, mevlid okudu. Fuzuliden, Nailiden, Şeyyat Hamza’dan onları yaparken Türkçülük mü yaptı?

Bediüzzaman ile vurmak zor şeydir onu lekelemektir, onun için delilli ispatlı eleştiri yolu kullanmalı eğer bilmiyorsak susmalıyız. Bediüzzaman ne yaptığını biliyor ama söylemiyor. Anlayan anlasın, çünkü bu kadar farklı kültür grubunu bir arada tutan insan hepsini tatmin eden bir dil kullanmalı yoksa yalnız kalır, şimdilik bu kadar.

Onun dili kullanmadaki esnekliği büyük bir araştırma gerektirir. Çok üdeba belli sınıflara hitap eder, o ise farklı gruplara tek hitap ile yaklaşır ve hepsini tatmin eder, bu da onun özel üslubu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
13 Yorum