Bediüzzaman'a yaraşır bir 'sanatın sihirli eli'

Bediüzzaman'a yaraşır bir 'sanatın sihirli eli'

Arefe günü akşam ailece adı geçen filme gittik, Bediüzzaman ve davasından bahseden filimler

Prof. Dr. Himmet Uç'un yazısı:

Allah’ın Sadık Kulu, Barla

Arefe günü akşam ailece adı geçen filme gittik, Bediüzzaman ve davasından bahseden filimler dizisine yeni katılan bir seyir örneğini  kemali hassasiyet ve merakla seyretmeye giderken neler bulacağım , dünyamı nasıl bir etkinlikle harekete geçireceğimi düşünüyordum. Üstelik filmin tanıdık karakterlerden oluşmayan bir animasyon olması benim başlangıçta yadırgatıcı bir durumda bulunduruyordu, ne umup ne bulacağımı tefekkür ediyordum, üstelik yüzlerce büyük adamdan daha etkileciyi bir pozisyonla beni sarsan bir adam beni herkesten çok ilgilendiriyordu.Newyorkta Beş Minare filminde Bediüzzaman bir  film karakterinin ağzından yalpalayan bir Türkçe ile söz konusu edilmişti, Hür Adam filminde  hiç kimseye baş eğmemiş , sadece Allah’a baş eğen  ve ona insanların baş eğmesini zorunlu öğreti haline getiren gerçekten bir  hür adamı izlemiştik.

Barla filminde bütün debdebeli hayatını bir kitabın okunmuş bir sahifesini çeviren bir insan yeni bir sahife için Anadolu’nun en harika bir beldesini hayatının kalemi ile yazmaya gidiyordu, bir sandal içinde bir iki görevli ve  ona bu güzel coğrafyayı fikrinin ve inanılmaz eylemci ruhunun mezarı olsun diye  gördermeye çalışan arka plandaki plancıları görüyordum. Onlar giderken iki büyük Erzurumlu şairin mısraları aklıma geldi.

 

 

Vehbi Efenin 

 

 

Seyreyle güzel kudreti Mevla neler eyler

 

 

Allah’a sığın adl ü Taala neler eyler

 

 

 

 

 

İbrahim Hakkı’nın

 

 

Deme bu niçin böyle

 

 

Yerindedir o öyle

 

 

Bak sonunu seyreyle

 

 

Mevla görelim neyler

 

 

Neylerse güzel eyler

 

 

Onu oraya gönderen insanlar karanlık perdeler arkasındaki karanlık yüzleri ile” bakalım ne olacak   adam emellerinin enkazı üzerinde ölür, biz de kurtuluruz” diyorlardı. Napolyon sürgüne gönderilirken sevgilisi ona “Napolyon sana bir kadın elbisesi giydireyim birlikte Amerika’ya kaçarız” der. Napolyon, büyük maceraperest “Bana böyle bir akibet yakışır mı, benden böyle mi bahsetsin tarih, ben büyük hülyaların adamı, böyle bir kötü gidişe nasıl uyarım Anabella"  der. Bediüzzaman dağın bağrında ölecek adam mı, onun tarih kitaplarına sığmayan kişiliği böyle bir akibet ile biter de gider mi. Bitmez bitemez, olmaz böyle şey, klasik romantik hayatlar gibi bir sonuç ona layık değildir, bunu o da bilir onun Rabbi de bilir, bilmeyen onun hayatını bir büyük trajedi yapan karanlık ruhlar buna inanmadılar. Asıl film onların ruhunda meydana gelen değişmeleri anlatmalıydı, ama onlar şimdi Mahkeme-i Kübra’nın türabı  altında yatıyorlar.

 

 

Filmi yapanları o küçük köydeki bütün büyük ruhlarla birlikte alkışlayalım, fon kişilerden bütün bir karakter filmi yapmışlar, köyün sıradan hayatı içindeki bütün insanlar, hayvanlar, tabiat unsurları ve Bediüzzaman’ın o büyük ruhundan yansıyan mukaddes rayiha ve boya ile büyük karakterler olmuşlardı. O küçük çocukların gözünden Bediüzzaman karakteri, onları büyüleyen büyük adam. Türk sineması böyle bir büyük adamı anlatırken mazideki bütün günahlarına kefaret aramış olsun. Bütün çocukluk yıllarımızda ağladığımız basit konulu, dünyevi filimlerde ruhumuz bir şey bulamamıştı, ama bu film kafalarda büyük bir karakter olan Said Nursi’yi bir dünyayı sarsan fenomen haline getiriyordu. Allah isterse Anadolu’nun ücra  bir köyünden bir büyük adamı ve en önemlisi onun dünyayı etkileyen eserlerini ortaya çıkarabilirdi  ve çıkardı. Bütün ataları tarihin en büyük rollerini ifa etmiş at sırtında ilayıkelimetullah için koşmuş bir milleti tarih sahnesinden silmeye çalışan bir seneryoyu Bediüzzaman onları  tahmin  etmediği bir sonuçla sonlandırıyordu. Şehid ecdadımızın bu topraklar için döktüğü kan Şamlı Hafız’ın kaleminden kağıtlara Haşir Risalesi, Ayet ül Kübra olarak dökülüyordu.

 

 

Amerikanın keşfi insanlık tarihi için büyük bir olaydır, Radyumun keşfi de, onların insanlığa  neler getirdiği sayfalarca izah edilir, ilim tarihi bunlardan bahsetti ve ediyor. Ondan daha büyük bir hadise onlardan daha büyük bir hadise sosyolojiye ve bilim tarihine girmiş, nedir? Bir dağ köyünde gariban okuma yazma bilmeyen insanları matbaa harflerine çevirerek dünyayı etkileyen eser külliyatını meydana çıkarmak. Bunun görsel olarak ifade etmeyi başarmış filmin senaristine yazarına, uygulayıcısına bütün semadaki  seyirci ruhlar alkış tutuyor. O köydeki insanları hem matbaa hem seyyar dağıtım şirketine çeviren dünyanın en büyük stratejisti Bediüzzaman değil  midir? Nasıl bir büyük ideal vazife anlayışı, hem ruhlarını yıkayan hem Anadoluya ruhları yıkayan eserleri tevzi etmek ne kadar harika bir uygulama. Zavallı  genel müdür adayı dünyanın en büyük göz mütehassısları bile senin körlüğünü tedavi edemez, Hazreti Meryem’in Cenabı İsa’yı  ortaya çıkarmasındaki derin anlamda derin anlamsızlık gören sakat kafalar gibi bir Kürt kelimesi içinde boğulan garabetler, Peygamber de Arap, Aristo da yunanlı, Kiregard da Macardı, anlamsız adamlar düşünün ama düşünce varsa. Türk aydınına onun Kürtlüğü bir mekri rabbanidir, ruhları asırlık kirleri ile dolaşan adamlar nerden görebilir bu hakikatı. Onun hangi milletten olması mücadelesine ne ilave eder, o Bediüzzaman’ın tabiri ile kavm-i necib-i ehl-i sünnetti.

 

 

Peygamberin çocuklarını diri diri gömen insanlardan sahabe gibi büyük insanları doğurması ile Üstad’ın köydeki avamı dünyanın en büyük seneryosuna çeviren tavrı benzer değil mi, bunu da onu da sosyologlar, psikologlar ve siyaset bilimciler izlesinler. Mezarlık gibi kafalar bir bakın da ruhlarınız hayata gelsin.

 

 

Bediüzzaman’ın  bütün çektikleri filmin akışına her şeyin yerli yerinde olması gibi yerleştirilmiş. Hayatı ona bir kaosa çevirmek için ne varsa yapan zavallı maşalar. Eserde büyük bir estetik var, iyi kötü dengesi, filimler daha çok kötüden ilham alır bütün bir film kötü devam eder, sonunda bir keçboynuzu tadı filmi kurtarır gibi. Filmde kötülük en büyük kötülükler var, ama büyük iyilikler var, bütün iyiliklerin merkezinde bir büyük dünya görüşü ve kainat telakkisini anlatan satırlar var. Bu kötülükle iyiliği bir film içinde dengeli götüren senaryoyu alkışlamamak mümkün değil. Ne kadar ince ruhlu, vazifeşinas  köy insanları, Bediüzzaman’a yapılan zulümlere sadece ellerini Allah’a açarak ona şikayet eden bu kinsiz, adavetsiz insanlar. Hele eşlerinin yazı faaliyetini desteklemek için çalışan büyük ruhlu anneler, bacılar. Her birine gözyaşı dökülecek büyük ruhlar. Şamlı Hafız’ın Bediüzzaman’ın Şamdan gelen bir hatıra ile düşünmesi ve Bediüzzaman’ın onu “Seni bekliyordum kardeşim“ demesi, ne kadar levhi mahfuzda hazırlanmış bir tanrısal filmin ortaya çıkışını görmek ne kadar mutluluk verici.

 

 

Çevreci Bediüzzaman... Kaplumbağanın hayatına müdahaleden, karıncaların evini yıkmaktan tedirgin olan Bediüzzaman... Evinin kenarına ağaçlardan ama çivisiz yapılan seyir ve tefekkür merkezi. Nurs’ta  doğan Barla'da en büyük eserleri doğuran  büyük insan. Barla'da bir Kur’an güneşi doğdu, sıradan gibi görünen ruhlar ile el ele veren dünyayı etkileyen ve küfrün ateşini söndüren adam.  İçinde yaşadığımız sistemin köy romanları ne kadar köyleri bir sefahet ateşi içine gören romanlar ve filimler. Bediüzzaman köy romanlarına ve filimlerine bir büyük eser ilave etti .

 

 

Risale-i Nur'da yorum özneleri başında tabiat unsurları gelir, ağaçlar, çiçekler büyük bir tabiat dekoru. Eserlerde yer alan bütün bu unsurlar onun gözünün önünde  değerlendirme öznelerine dönüşür. Onun takib eden karanlık gözler de anlayamaz bu ağaç ve çiçeklerle meşgul olmayı, ne anlar bunlardan der anlayışsızlıkları  ile.

 

 

 

 

 

İslamın bütün büyük değerlerini, o mücadele içinde atlamadan ortaya koymak, küçük çocuklara Kur’an öğretmenin yerini ve bilfiil o kargaşada örnekler vermesi, havyan sevgisini verdiği örneklerle, tabiat sevgisini onu korumakla verdiği örneklerle ne kadar güzel  sergilemiş. Filmin  Bediüzzaman’ın bir bütün öğretisini gösterilebilir hale getiren dramaturgu ve senaristine ve uygulayıcısına helel olsun. Tiyatro, sinema ve romanın en büyük sorunu bir düşünceyi sahneye koymaktır. Burada onun öğretisinin her şeyini bir köy hayatı içinde yerli yerine koymayı başaran filmin tasarımcısına ve onun arkasında bunun felsefesini örgütleyen kafaya yine helal olsun .

 

 

Gerçek karakterlerden farksız ve hatta bazı yönleri ile daha mükemmel bu film ile ruhumuzu yıkayan Hoca Efendi’nin büyük ruhunu ve uygulayıcılarından Allah razı olsun. Bediüzzaman’ın karakterinin de bütün harika yönlerini eylemlerle ortaya koymak bir büyük başarıdır. Hür Adam da bir karakter, Barla’da ise bir büyük öğretiyi izledik, param olsa büyük salonlar kiralar bedava seyrettirirdim bu filmi, bu filme insanları götürmek unutulmaz ideal fikir tohumlarını hafızaya  ekmek bir büyük hizmettir. Hayatla dini ve davayı ve karakterleri birlikte imtizaç ettiren yorumculara binler teşekkürler. Mekan, insanlar, tabiatı yansıtma, kostümler her şey  sanatı seven ve ona “sanatın sihirli eli" diyen Bediüzzaman’a yaraşır bir şekilde ortaya konmuş.  

 

 

www.RisaleAkademi.com

 

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.