Ahmet ÖZKILINÇ
Bediüzzaman'ın Ankara günleri-2
Bediüzzaman’ın Ankara’dan ayrılışı konusunda elimizde net bir tarih bulunmasına rağmen Ankara’ya gittiği tarih konusu tartışmalıdır. Biz bu tartışmalara girmeyeceğiz. Ancak ortada olan bir gerçek var ki, Bediüzzaman Said Nursi 9 Kasım 1922 tarihinden önce Ankara ‘ya gelmiştir. Bu husus TBMM zabıtlarında hoşamedi merasiminden açıkça görünmektedir. Bu sebeple Bediüzzaman’ın 9 Kasım 1922 tarihinden önce Ankara’ya geldiği açıktır ve tartışmasızdır.
Öbür taraftan en erken tarih olarak, talebelerinin aktardığı bir kısım hatıralarda ise kendisinin 1922 yılı Kurban Bayramından birkaç gün önce Ankara’ya geldiği ifade edilmektedir. 1922 yılı Kurban Bayramı 5 Ağustos tarihine rastlamaktadır. Öyleyse Bediüzzaman Said Nursi Ankara‘ya 5 Ağustos 1922 ile 9 Kasım1922 tarihleri arasında gelmiştir.
Buradan hareketle o zaman şunu açıkça ifade etmemiz mümkün bulunmaktadır. Bediüzzaman’ın geldiği Ankara’da artık TBMM‘de ‘ikinci grup’ adında ciddi bir muhalefet hareketi mevcuttur.
Sahanın uzmanı değerli hocam Ahmet Demirel’in bu dönemi özetleyen şu cümleleri çok manidardır:
“Mecliste gruplar arasında sert ama düzeyli bir iktidar-muhalefet pratiği yaşandı. Temmuz 1922’de muhalifler meclis aritmetiğine hakim oldular… Aynı tarihte kuvvetler ayrılığına doğru önemli bir adım atılarak Rauf Orbay Heyet-i Vekile (Başbakanlık) görevine seçildi… Başkumandanlık kanunu ile Mustafa Kemal Paşa’ya verilen olağanüstü yetkiler kaldırıldı. Başkumandan emriyle kurulan İstiklal Mahkemeleri lağvedildi.”
Yani kısacası Mustafa Kemal’in tek adam olma yolunda elinde bulunan önemli yetkileri alınmış oldu. Bu çok önemli bir gelişme ve can alıcı bir kırılma noktasıydı.
Mustafa Kemal muhaliflerinin de içinde yer aldığı ciddi bir muhalefet hareketinin hız kazandığı bir dönemdi. Bediüzzaman’ın Ankara’ya geldiği zaman, tamda bu günlere rastlamaktadır. Müteaddit davetlere –on sekiz kez tekrarlandığı hatıralarda yer almaktadır- cevap vermeyen Bediüzzaman’ın, bu gelişmelerin yaşanmasından hemen sonra Ankara’ya gelmiş olması ve yine ayrılışındaki kesin bildiğimiz tarih –ki 16 Nisan 1923- gerçekten rast gele seçilmiş bir zaman dilimi değildir. Sadece bu konu bile üzerinde ciddi bir çalışmayı beklemektedir. Kanaatimce bu bilinçli bir tercih olmalıdır.
Büyük Millet Meclisinde, 9 Kasım 1922 tarihli celsede 2. Grubun lideri konumunda olan Erzurum milletvekili Avukat Hüseyin Avni Ulaş, meclis başkanı birinci vekilliğine seçilir. Bu da ikinci grubun bir büyük başarısıdır. Bu oturumu Bediüzzaman, dinleyiciler locasından takip eder. Onun dinleyiciler locasında bulunduğunu gören Bitlis milletvekili Arif Bey ve arkadaşlarının teklifi ile mecliste kendisine özel bir hoşamedi [hoş geldiniz merasimi] tertiplenir. Bu tevafuk çok manidardır ve bir tesadüften fazlası olmalıdır.
Hüseyin Avni Ulaş seçildiği bu yeni görevi nedeniyle, tarafsız olması gereği 2. Grup üyeliğinden istifa eder. O gün yaptığı teşekkür konuşmasında bunu meclis kürsüsünden açıkça dillendirir.
Böylece Hüseyin Avni Ulaş’ın tarafsız bir konuma geçerek 2. Grup üyeliğinden istifası, Ali Şükrü Beyi 2. grupta lider konumuna taşımıştır. 1923 yılı Ocak ayında çıkardığı Ankara’daki ilk muhalif gazete Tan Gazetesi, cesur ve ilkeli bir muhalefet çizgisindeki tutarlılığı, hürriyetine çok düşkün bir dindar olması, kürsüye hâkimiyeti ve hatipliği artık onu ikinci grubun lideri yapmıştır.
Bediüzzaman’ın geldiği Ankara’da bu gelişmelerin yaşandığı ve ikinci grup adında ciddi bir muhalefet hareketinin olduğu tartışmasızdır. Mustafa Kemal muhalifleri, 16 Temmuz 1922’den, 16 Nisan 1923‘e kadar örgütlü ve çok seviyeli bir muhalefet hareketi olarak, 8-9 ay içinde siyaset yolu ile onunla mücadelenin muhteşem örneklerini sunmuşlardır. Bu dönem; Said Nursi için, Mustafa Kemal ile siyaset yolu ile en üst düzeyde yapılan mücadelenin adeta bir laboratuarı olmuştur.
Bediüzzaman’ın Ankara’da bulunduğu bu dönemde;
Milli Mücadele zaferle sonuçlanmış, bu zafer coşkusu ile 1 Kasım 1922 tarihinde saltanat oy birliği ile kaldırılmış ve hilafet saltanatsız kalmıştır. Bediüzzaman’a yapılan hoşamediden tam bir hafta sonra 17 Kasım 1922 tarihli celsede meclis tarafından ilk ve son halife seçimi gerçekleşecek ve Abdülmecit Efendi son halife olacaktır.
Saltanatsız kalan Hilafet makamının halifeliğin gereklerini özellikle, yargılama ve yargı kararlarının infazını yani uygulanmasını, hangi güçle nasıl gerçekleştireceği en önemli tartışma konusu olmuştur. Halifelik ile ilgili yeni düzenlemeler yapılması ve ortaya çıkan bu boşluğun doldurulması talebi mecliste ciddi tartışmalara konu yapılmıştır.
Bu boşluğu doldurma adına, o dönemde Ankara’da bulunan Sebilürreşad Mecmuasını çıkaran Eşref Edip Fergan, Afyonkarahisar (Karahisar-ı Sahip) milletvekili Hoca Şükrü (Çelikalay) imzasıyla Hilafet-i Osmaniye Risalesi adı altında bir eser kaleme alır. Bu eser Ali Şükrü Bey’in matbaasında basılır. Bu eserin hazırlanmasında Bediüzzaman’ın bir katkısı olup olmadığı araştırılmalıdır.
M. Kemal bu eserden aşırı rahatsızlık duyduğunu açıkça dillendirir. Sonrasında bunu Nutukta da anlatır. Bu esere karşı aşırı tepkiler gösterilir. Bu çalışmanın arkasında yine Ali Şükrü Bey ve onun matbaası vardır.
Hayırlı Cumalar ve Leyle-i Miracımızı tebrik ediyorum.
(Haftaya buradan devam edelim inşallah)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.