Bediüzzaman'ın cenazesinden canlı yayın

Bediüzzaman'ın cenazesinden canlı yayın

Sahaflar çarşısında ortaya çıkan mektupta Bediüzzaman’ın cenaze namazı ve sonrasında yaşananlar detaylı bir şekilde anlatılıyor.

Mühenna Kahveci'nin haberi:

Bütün ömrünü insanların kötülüklerden uzak durması ve Allah’a yönelmesi için çalışarak geçiren İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, vefatının üzerinden 48 yıl geçmesine rağmen büyük bir özlemle yâd ediliyor. O, günümüzde çeşitli etkinliklerle anılırken, bıraktığı eserlerle de hâlâ yüz binlerin gönlünde yaşıyor.

Üstad’ın cesaret ve inançla dile getirdiği düşünceler her geçen gün sinelerde daha güçlü bir şekilde neşv-ü nema buluyor. Onun sesi talebeleri ve sevenleri sayesinde dünyanın dört bir tarafında yankılanıyor. Bediüzzaman’ın çağları aşan sesine kulak verenlerden biri de İstanbul’da yaşayan eğitimci Ömer Polat. Üstad’ın tavsiyeleri doğrultusunda, Risale-i Nur’ları hayatından eksik etmiyor. Bu sevgisinin karşılığını her ne kadar dünyada beklemese de bazı hediyeleri geri çeviremiyor. Tıpkı bir Risale-i Nur’un içinden çıkan mektup gibi.

Ömer Polat, İstanbul’daki sahafları sürekli ziyaret eden bir araştırmacı aynı zamanda. Genellikle kitapların ilk baskılarını bulup satın alıyor ve evindeki kütüphanesini her geçen gün zenginleştiriyor. Mesleği gereği çok kitap okuyan Polat, Risale-i Nurları da takip ediyor. Bu kitaplardan biri Beyoğlu Sahaflar Çarşısı’nı gezerken bir kitapçının raflarında karşısına çıkmış. Yeşil kapaklı bir kitap, 1957 yılında basılmış, güzelce ciltlenmiş ve altın yaldızla süslenmiş. Sözler Risalesi’nin belki de en eski baskısı. Polat kitabı görünce büyük bir heyecan yaşıyor ve hemen satın alıyor. Eve geldiğinde ise ilginç bir sürprizle karşılaşıyor. Kitabın sayfalarında hızlı bir şekilde göz gezdirirken iyice sararmış bir mektup dikkatini çekiyor.

Saman kâğıdına daktilo ile yazılmış tek sayfalık bir mektup. Orijinal haliyle kitabın içinde muhafaza edilen mektup, 1960 yılında Bediüzzaman’ın vefatından hemen sonra yazılmış. Üstad’ın cenaze namazına katılmak için Urfa’ya gelen Mustafa Ezener tarafından kaleme alınarak Isparta’daki Suphi Bey’e gönderilmiş. Mektupta Bediüzzaman’ın cenaze namazı ve sonrasında yaşananlar detaylı bir şekilde anlatılıyor. Ömer Polat, mektubu okuyunca büyük bir şaşkınlık yaşıyor ve bunu şu cümlelerle anlatıyor:

“Mektup, cenaze esnasındaki coşkuyu çok güzel ve çarpıcı bir şekilde anlatmış. Daha önce Üstad’ın cenaze namazını böyle bir duyguyla okumamıştım. Bu mektuptan halkın Bediüzzaman’ı ne kadar sahiplendiğini ve yıllar sonra Güneydoğu’ya döndüğünde nasıl bağırlarına bastığını anlıyorum.” Polat, mektubun Risale-i Nurların üslubuyla yazıldığını ve insanda manevi bir etki bıraktığını da vurguluyor.

Mustafa Ezener’in mektubu, ‘Aziz ve muhterem kardaşım Suphi bey’ diye başlıyor. Ardından, arkadaşlarına Kur’an ve iman hizmetinde muvaffak olmaları için dua ediyor. Ezener’in anlattıklarına göre, Said Nursi vefatından kısa bir süre önce Emirdağ’dan Isparta’ya geliyor. Çok ağır hasta olmasına rağmen, ısrarla otomobilin hazırlanmasını ve kendisinin Urfa’ya götürülmesini istiyor. Urfa’ya vardığında Emniyet, Isparta’ya geri dönmesi konusunda uyarsa da, Üstad ‘Ben ölümümü bekliyorum, gidemem.’ diyor ve kısa bir süre sonra 23 Mart 1960 tarihinde vefat ediyor.

Ezener, Urfa’daki cenaze namazını ise şöyle anlatıyor: “Yarabbi o ne muazzam merasim! Bütün Urfa halkı dükkânlarını kapatmış, ihtiyarı genci çoluğu çocuğu ve hariçten gelen yüz binlerce halk adeta herkes kendinden geçmiş, bir taraftan hıçkırık sesleri bir taraftan tekbir sedaları Urfa semasını delip geçerek arşa kadar yükseldiğini hissediyorduk. İpek Palas’tan Halil İbrahim Aleyhisselam’ın dergâhına kadar olan beş yüz metrelik kısa bir mesafe ancak üç saatte kat edilebilmiştir. Merasime iştirak eden sayısı bizce meçhul Melaike-i İzam da onun mübarek naaşını istikbal ediyordu. O gece aynı zamanda Leyle-i Kadir olması hasebiyle sabahlara kadar aynı kalabalık aynı heyecan hiç kimsenin bir dakika olsun uyku hatırına gelmiyor, bilhassa on ila onbeş yaş arasındaki hafızların Kur’an cüzlerini aralarında taksim ederek bülbüller gibi elliden fazla Kur’an’ı hatmederek o aziz pak, bütün ömrü müddetince dünyanın hiçbir pisliğine bulaşmamış ruh-u mübareklerine hediye etmeleri insanı o anda bambaşka bir halet-i ruhiye içinde adeta bu fani dünya hayatından sıyrılarak bir an için ebedi hayat lezzeti içinde hissettiriyordu.”

Üstad’ın bir kerameti de vefat edince anlaşıldı

Mustafa Ezener mektubunda, Üstad’ın vefatıyla birlikte bir kerametine daha şahit olduklarını aktarıyor: “O büyük Üstad’ımızın vefatıyla bariz bir kerametini daha müşahede edebildik ki şimdiye kadar defalarca okuduğumuz halde anlayamadığımız veyahut zamanı gelmediği için perdeli olan kerametini şimdi gösterdi. Üstad, Büyük Sözler mecmuasının 336. sahifesinde içinde bulunduğumuz Hicri 79 senesine kadar yaşayacağını yani 79’da vefatını haber veriyor.”

Ezener, o günlerde çıkan gazetelerin Bediüzzaman ile ilgili yaptığı yayınları değerlendirirken adeta bazı medya organlarının bugüne kadar hiç değişmediğini de gözler önüne seriyor: “Mahutlar (siz onlardan tamamen münezzehsiniz) yani malum ceride paçavraları (müstesnalar hariç) hâlâ efkâr-ı umumiyeyi bulandırmaya çalışıyorlar. Af buyurun tarihte alçaklığın rezilliğin bu derecesi görülmüş değildir.”

Mustafa Ezener kimdir?

Isparta’da 1915 yılında dünyaya gelen Mustafa Ezener’in hayatı, 1932 yılında Milâs askerî birliğinde yazıcı astsubayken, camide Halil İbrahim Çöllüoğlu ile tanışmasıyla değişti. Bu görüşme ve tanışma ile Nur talebeleri zümresine dahil olan Ezener, yıllarca Mersin ve civar vilâyetlere Nur Risalelerini tanıttı. Bu yüzden mahkemeye verildi fakat 1954 tarihinde beraat etti. Ömrünü Risale-i Nur hizmetine adayan Mustafa Ezener, 1974 yılında vefat etti.

Zaman