Nurdan HUYUT
Bediüzzaman'ın fabrikaları
Herkesin bir çağı var...
Benim ki Ahirzaman...
Herkesin bir Üstadı var,
Benim ki Bediüzzaman...
Herkesin bir davası var,
Onun ki iman ve Kur'an...
Sonsuzluğa açılan kapıyı,
O kapıyı açan anahtarı,
Arar durur insan olan insan...
Açan anahtar bulunur,
Adı Risale-i Nur’dur...
Akıl Nur, kalp Nur, Ruh Nur...
Latife Nur, seciye Nur, mantık Nur...
Bu malzemelerle muazzam fabrikalar kurulur...
Malzeme kalitelidir, elemanlar vasıflı ve işinin ehlidir...
Bediüzzaman ahirzamanda gelmiş en bilgin kişidir...
Öyleyse bu fabrikaları kurmak da en çok onun işidir...
Onları tanıtmak da bizim işimizdir,
Vesselam...
1.FABRİKA: NUR FABRİKASI
Ne mübarek bir köydür İslamköy.
O güne değin adı sanı bilinmeyen,
Fakat değeri anlaşılınca da,
Üstadın doğduğu Nurs köyüyle bir tutulan bereketli bir köy...
Toprağı öyle verimliymiş ki:
“Dünya hayatı içinde keşf edilmeseydi yazık olacaktı diyeceğimiz” türden...
İslamköy Nur Fabrikasının kurulduğu nadide bir beldedir...
Yediden yetmişe herkesin gönüllü olarak çalıştığı,
Kalemini çalıştırdığı, terini akıttığı, uykusuz gecelerden hiç şikâyet etmediği,
Vazifesine razı olmuş bir köy...
“Ah keşke onlardan biri olabilseydik” diyebileceğimiz türden...
Bir fabrika baş elemanları olmadan yürütülemeyeceğinden,
İpi en çok göğüsleyecek bazı belli başlı elemanlara ihtiyaç vardı...
Sahibi, mensubu, postacısı, santrali lazımdı...
İşte o fabrika ve o fabrikanın güzide elemanları...
Nur fabrikasının sahibi Hafız Ali Ergün'dü...
Hafız Ali; Hakikaten müstesna bir mahviyet ve tevazuu içinde ihlâsı barındıran,
Ve fenâfil ihvan düsturunu muhafaza eden bir insandı.
Bunun gibi pek çok vasfı, O'nu bu fabrikanın sahibi yapmıştı.
Nur fabrikasının diğer mensuplarıysa:
Büyük Ruhlu Küçük Ali, Hafız Mustafa ve Tahiri Mutlu'ydu...
Büyük Ruhlu Küçük Ali; Risale-i Nur hizmetini dünyada her şeye tercihan,
Hayatının en büyük maksadı yapması,
Ve sebeb-i ihtilafa karşı kuvvetli mukavemeti bulunduğundan,
Bu fabrikanın has mensubu olmuştu...
Hafız Mustafa; Hizmeti Nuriye'de büyük iktidarı içinde,
Kuvvetli bir sadakati ve fedakârane teslimiyeti bulunduğundan,
Bu fabrikanın has mensubu olmuştu.
Tahiri Mutlu; İkinci Hüsrev olan birinci Tahir, kahramandı...
Ve diğerleriyle aynı sistemde, aynı hakikatta ve aynı ahlakta bulunduğundan,
Bu fabrikanın has mensubu olmuştu.
Nur iskele memuru ve nâzırı binâziri,
Aynı zamanda Sıddık Santrali: Sabri Arseven'di.
Sabri Arseven; Ayağında Bediüzzaman'ın kardeşliğinin sikkesini barındırıyordu.
Sıddık Sabri'nin ayak parmaklarının ikinci ve üçüncüsü,
Bediüzzamanınki gibi birbirine yapışık bir şekildeydi...
Bediüzaman ona ikinci Hulusi diyordu...
İlk neşir zamanında Nurları etraf köylere başarıyla yaydığından,
Kendi bulunduğu Bedre köyü iskelesinden diğer köylere,
Nurları tevzi ettiğinden,
Nur fabrikasının iskele memuru ve Sıddık Santrali olmuştu...
Nur fabrikasının postacısı: Mübarek Abdullah'tı.
Nur fabrikasının elektriği Nur'dan sağlanırdı...
İçindeki Nur, dünyayı ışıklandırırdı...
Nur Fabrikasının makineleri “Elmas Kılınçlar”dı...
Çünkü Nur kalemlerine basit bir isim yakışmazdı...
Nur Fabrikasından çıkan ürün Risale-i Nur kitaplarıydı...
Nur fabrikasında işlenen madense elmastı...
Çünkü Bediüzzaman'ın ve elemanlarının cam şişelerle işi olmazdı...
Elmas; iman, şişe; dünya ve içindeki fani şeylerin genel adlarıydı...
Nur fabrikasından çıkan Risaleler,
Saadeti ebediye dükkânına gönderilir,
Onunla beraber baki elmaslar satılırdı...
Fakat Risale-i Nur kendini sattırmak için uğraşmazdı,
Çünkü muhtaç olanlar onu almak için yalvarmalıydı...
2.FABRİKA: GÜL FABRİKASI
Güller, gülistanlar, bülbüller...
Gül fabrikasının kurulacağı yerde başka ne olur?
Gül olur, gülistan olur, bülbül olur, bülbülleri konuşturan, gülleri deren bahçıvanlar olur...
Boşuna dememiş tasavvuf ehli insan: “Bana güller verin, kırmızı güller derin...” diye...
Bize güller veren, kırmızı güller deren, yani kırmızı kitapları üreten bir fabrika gerekti...
Ve o fabrikanın gül şehri Isparta'da kurulması çok münasip bir işti...
Gül fabrikası kuruldu ve onun da başına bazı elemanlar getirildi...
Bu elemanlar aynı zamanda Gül Fabrikasının sahipleriydi...
Hüsrev Altınbaşak, Rüştü Çakın ve Refet Barutçu...
Ne kutlu size ne mutlu...
Hüsrev'le Rüştü; iki ceset tek ruhtu...
Hüsrev Altınbaşak; Hakikaten,
Bediüzzaman'a ihtiyaç bırakmayacak bir derecede,
Tedbir ve dirayeti...
Nur fabrikası sahibi Hafız Ali gibi yüksek ihlâsı ve mahviyeti bulunduğundan
Bu fabrikanın sahibi ve kâtibi olmuştu.
Hüsrev Altınbaşak, Gül fabrikası gülistanlarını
Ve merhum bedevi bülbüllerini konuşturan biriydi.
Nurun bir kahramanıydı...
Ebedi bir Gül fabrikasına kâtip tayin edilmiş kutlu bir insandı.
Rüştü Çakın; Hüsrev ve Rüştü tek isim gibi olduğundan,
Diğerleriyle aynı sistemde, aynı hakikatte ve aynı ahlakta bulunduğundan
Nurun bir kahramanı olarak, Gül fabrikasının sahibi ve mensubu olmuştu.
Nur fabrikasındaki ürünler, Gül fabrikasında da üretiliyordu...
Gül fabrikası geçmiş ve geleceği rayiha-i tayyibesiyle muattar edecek,
Ve etmiş bir fabrikaydı...
Bu iki fabrika da mütemadiyen çalıştıkları için Bediüzzamanı mesrur ediyorlardı...
Semadan imdada gönderilmişlerdi...
Bediüzzamanın arkasında kuvvetüzzahr olarak duruyorlardı...
NUR VE GÜL
“Nur ve Gül fabrikasının hademe ve sahipleri,
İnsanın başında iki göz gibidir...
Görünüşte ikidir, fakat bir görürler...
Ancak şaşı gözlü olan iki görür...
Lillahilhamd, bu iki cereyan-ı nurani, kemal-i ittihattadırlar...”
Diyen Bediüzzaman, görüldüğü gibi herkese en güzel ve layık vazifeleri bulmuş,
Bu dünyada ona bir mezar taşını bile çok görenler şaşırmasın,
Bediüzzamanın fabrikası mı vardı? Diye...
Onun kurduğu fabrikalar,
Aslında kolları ebediyete uzanan manevi fabrikalardı...
Ve bu konudan payımıza düşen bir ders olmalıydı...
Bediüzzamanın kendi ifadesiyle söyleyelim;
“Risale-i Nurun hakiki şakirtleri, hizmet-i imaniyeyi her şeyin fevkinde görür,
Kutbiyet de verilse ihlâs için, hizmetkârlığı tercih ederler...”
O fabrikalarda birer hizmetkâr olabilmek dileğiyle...
* Bu yazıda geçen bir çok tabir ve tasvirler Kastamonu Lahikasında bulunan Bediüzzaman Said Nursinin mektuplarında geçmekte olup, isimleri geçen şahısların anlatılan özellikleri de yine kendisine aittir...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.