Yolumuzda ilk adım

İnsanın, Allah'a karşı acizliği, onu olgunlaştıran, Hak'la buluşturan en güçlü dinamiğidir.

Acizlik, O'nu anlamaktan aciz olmakla başlayan, afaki ve enfüsi pek çok tekrarla yine aynı başlangıç noktasına dönen itiraflarla şekillenmiş bir kulluk serüvenidir.

"Ey bilinen/Maruf Seni hakkıyla bilemedik. Ey kulluk edilmeye layık tek Mabud, Sana gerektiği ölçüde kullukta bulunamadık. Ey nimetleri karşısında sonsuz teşekkürle borçlandığımız Meşkur, gerçek değerin ölçüsünde Sana şükrümüzü eda edemedik." Esma ve sıfatlarını ve elbette Zat'ını anarak sonsuz tekrarla aczimizi itirafa mecbur olduğumuz bir noktadayız ve bu itiraflarımızı milyonlarca, milyarlarca defa tekrarlasak yine de olması gerekene oranla, sıfırın sonsuza mukayesesi nispetinde bir itirafta bulunmuş sayılırız.

Aciziz; isteklerimizin sonsuzluğu, ihtiyaçlarımızın sayısızlığı ölçüsünde aciziz. Elemlerimiz kadar, emellerimiz kadar aciziz. Çünkü biliyoruz ki, ne o elemlerimizi giderecek tesellilerin ne de bizi emellerimize kavuşturacak çarelerin kaynağı bizzat bizde mevcut değildir. Aksi doğru olsaydı, ne elemden ne de emelden bahsedilirdi.

Sonsuza dek yaşamak isteriz fakat ölüm karşısında çaresiz kalıp yenik düşeceğimizden de hiç kuşku duymayız. Sağlıkla yaşamak peşindeyizdir, her türlü hastalığa karşı önlem alma gayretindeyizdir; ne ki umulmadık mikroskobik bir yaratık, bunca müdafaa tabyalarımıza aldırış bile etmeden adeta sıhhi hazırlıklarımızın tümüyle alay edercesine gelir ve bizi yatağa seriverir. Eğer onulmadık bir hastalığa tutulmuşsak bu bizim hayata veda edişimiz anlamını taşır. Ölüm ve hastalık adeta aczimize ayna tutar. Biz bu iki vakada beşeri yanımızın resmini seyrederiz.

Deprem, sel, yangın gibi afetler karşısında da durumumuz değişiklik göstermez. Kendimizle birlikte bütün insanların hatta bütün yaratılmışların acizliğini biraz ibret, biraz dehşetle seyreder; O'nun yardımı, O'nun desteği olmadan hiç kimsenin, hiç kimseye bir yararı ya da zararı olamayacağı gerçeğini, yaşayarak, bizzat görerek tasdik ederiz.

Geçip giden güzellikleri durdurmada da aciziz. Gençliğin ihtiyarlığa doğru kayışına, güzelliğin çirkinlikle yer değiştirişine, gücün, kuvvetin zafiyetlere dönüşümüne engel olmakta da tam ve mutlak bir acizlik içindeyiz.

Günahlara karşı dirençte, ibadetleri yerine getirmedeki sebatta aciziz. Bir affediciye, bağışlayıcıya; bir koruyucuya, bir günahlarımızı setrediciye en mübrem ihtiyaç ile muhtaç bulunuyoruz. Hayra teşvik ediciye, sevabı ödüllendiriciye, iyilikleri karşılıksız bırakmayacak bir sahipleniciye en şedit ihtiyaç ile muhtaç bulunuyoruz. Varlık keyfiyetimiz bakımından bunca şartla bağlı, bunca kayıtla kuşatılmış haldeyiz. Şartlarımızı sağlayacak, kayıtlarımızı çözecek bir Mutlak Var'a, mutlak manada muhtacız.

Aczimiz, bizi diğer varlıklara karşı güçlü kılan en değerli nasip payımız. Ne kadar aczimizin idrakinde olursak, o derecede Rabbimizin gücüne, kuvvetine, gınasına mazhar bir ayna olmaktayız. İhtiyaçlarımız ne kadar çok ve taleplerimiz ne nispette çeşitliyse, Onunla görüşmelerimiz o ölçüde sık ve irtibatımızın vesileleri o kadar çok demektir. Gerçek varlıklılık da bu mazhariyet olsa gerektir.

Öyledir, çünkü acizlik Hakk'a ulaştıran bir adımdır, bir hatvedir. Nefsin kendine olan sevgisini bitirir ve bütün sevgiyi hakiki Sevgili'ye yönlendirir. O'nu bulan neyi kaybeder, O'nu kaybeden neyi bulur. Evet, O'nu bulan bütün güzellikleri birden bulur. O'nu kaybeden ise bulsa bulsa başına bela bulur.
Bugün

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.