Mustafa ORAL
Bediüzzaman’ın Kulluğunun Bir Günü
Peygamberimiz (asm) Medine’ye hicret edince Ebu Eyyübel Ensari evinin kapılarını sonuna kadar açar rahmet peygamberine. Ebu Eyyüb ailesi bu vesileyle, kulluğu ile kendisini Rabbine en çok sevdiren, böylece Rabbimize en yakın kul haline gelen Habibullah’ın ibadetle dolu zamanlarına şahitlik ederler.
20. Asrın belki de en kıymetlisi olan Bediüzzaman için imana hizmet sevda olur. Hizmet onun sevgilisi olunca ömür boyunca evlenmez. Bir evi ve eşi olmaz. Evine geldiğinde ayaklarına sevgiyle dolanan çocukları olmaz. Önüne bir lokma yemek koyan olmaz. Ömrü ya cephede ya gurbette ya da ızdırarî hicretle yad ellerde geçer. 1927 yılında Barla’ya sürgün edildiğinde 20 gün kadar Barla’nın manevi mimarı, Yokuşbaşı Mescidinin imamı Muhacir Hafız Ahmet’in evinde kalır.
Muhacir ailesi Risale-i Nur tarihi açısından en bahtiyar ailedir. Zira onlar Peygamberimizin (asm) kulluğunun gölgesinde bir hayat yaşayan Bediüzzaman’ın bir gününe değil tam yirmi gününe şahit olurlar. Adetlerini ibadete çeviren hallerine, nimete karşı hürmetle muamelelerine, onu hayatın merkezine, ulular silsilenin zirvesine çıkaran namazlarına, gecelerdeki dualarına, tazarrularına, niyazlarına, gece gündüz demeden Kur’an’la olan yaranlığına, Allah’la dostluğuna şahit olurlar. Bir gece Üstadın kendini kaybedercesine yaptığı zikirlerle, dualarla, tazarrularla uyanan Hafız Ahmet, başına devlet kuşu konduğunu daha o gün fark eder. “Eğer bu zat bizden razı olmadan Barla’dan ayrılırsa Rabbimizin yüzüne bakamayız” diyerek eşiyle birlikte dünyadan ellerini, eteklerini çekip Üstadın hizmetine verirler kendilerini.
Bediüzzaman Resul-ü Ekrem’e (a.s.m.) uyarak yatsı namazından sonra Âyete'l-Kürsî'yi okuyup yatar. Bir insana kâfi gelmeyecek kadar az uyur. “Fıtrî uyku beş saattir” deyip gece erken kalkar, teheccüd namazını kılar. Sabah namazına bir saat kala evradlarını bitirir. Ardından ellerini dergâh-ı İlahiyeye açıp bir saat kadar dua eder. İstikbaldeki Nur talebeleri için de dua eder. “Benim bir dua vaktim var, o anda melaike de gelse kabul etmem” dediği için dua ederken kimse huzuruna girmez.
Sabah namazını erken kıldırır, arkasından talebelerine nur dersi yaptırır.
Barla'daki komşuları “Üstad'ın evine geceleri ne zaman baksak, odasında ışık yandığını görür, hazin edasıyla dua ettiğini duyardık” derler.
Güneş doğduktan 45 dakika sonra Duhâ namazını kılar.
Gündüz telif, tashih ve tesbihle meşgul olur.
Kırlarda daima Cevşen, Evrad-ı Bahaiye, Delail-i Nur, Hülasatü'l-Hülâsa, Hizbi'n-Nuriye, Tahmidiye ve hususan Sekine'yi okur. Sekineyi her gün okur.
Kırlarda en yüksek yerlere çıkar. Bazen yüksek ağaçların ve taşların üzerine çıkar. Namaz kılarken yüksek taşların üzerini tercih eder. Kırlarda cemaatle namaz kılarken talebelerine imamlık eder. Namaz vakti girdiğinde muhakkak ezan okutur.
Talebelerine “Sizdeki gençlik bende olsa, şu dağlardan inmem” der.
Daima kitab-ı kebir-i kâinatı mütalaa eder.
Her zaman abdestli olur.
Nimetle imtihan, musibetle imtihandan zordur.
Bazı insanlara Allah çokça dünyalık nimet verir. O nimetlere kavuşamayanların bir kısmı onları kıskanır. Hâlbuki Allah onlara dünyayı verirken onlardan neleri aldığını bilselerdi onlara özenmezlerdi. Zira Allah onlara dünyayı vermiş, karşılığında cenneti almıştır. Dünyevî mal ve varlık olarak nice yoksul vardır ki onların hallerini gören bazı bahtsızlar aşağılama kabilinden onlara acırlar. Oysa Allah onlara verdiği can ve mal emanetini karşılığında cenneti vermek üzere satın almıştır ama bilmezler. Bediüzzaman ikinci sınıf yoksullardandı. Barla’da mahrumiyetler, tazyikler ve baskılar altında cehennemî bir hayat yaşamaya zorlanırken karşılığında Rabbi ona ihlâslı Barla Dağlarını, “Yıldız Sarayı’na değişmem” dediği çınar, çam ve katran ağaçlarını ve daha dünyada cennetin güzelliklerini tatmasına vesile olan, yüzlerinde Asr-ı saadeti okuduğu Barla Sıddıklarını vermişti.
Hira ve Barla
Peygamberimiz (asm) hayatın yükünü hafifletmek, insanların sıkıntılı, kasavetli dünyasından sıyrılmak için bir dönem Hira mağarasına çekilmişti. O günlerde manen arınarak İlahî kelamın âlemine süzülmesine zemin hazırlamıştı. Ardından ezeli kelam Kur’an semavat âleminden kalbine inmiş, O da (sav) bir güneş misali alemi aydınlatmıştı. Zamanla bu güneşin etrafını sahabe denilen aylar, yıldızlar sarmıştı. Okuma yazması olmayan Hz. Mustafa’nın (asm) dilinden dökülen İlahî kelamı önce kalplerine sonra da kâğıtlara yazmışlardı. Peygamberimizin refakatinde 600 sayfalık Kur’an’ı Kerim’in bir harfini dahi zayi etmeden kaydetmişlerdi.
Hz. Peygamberin (asm) izinde bir hayat süren Bediüzzaman çocukluk günlerinde Peygamberimizi rüyasında görmüştü. Peygamberimiz (sav) ona “İ’cazı Kur’an’ı beyan et” demişti. Bediüzzaman bu rüyasını gerçekleştirebilmek için yollara düşmüş, kalplerde Allah ve peygamberine karşı sevgi oluşturabilmek için köy köy, şehir şehir dolaşmıştı. Kurtuluş Savaşı günlerinde Rusya’da esir düşünce kalan ömrünü bir mağarada Rabbine ibadetle geçirmek istemiş, Rabbi de Barla’yı onun için böyle bir mağara hükmüne geçirmişti.
14 asır önce İlahî kelam Hira mağarasında Peygamber Efendimizin kalbine, oradan da gönüllere ve sayfalara düşmüştü. Bu günse Barla Dağlarında, imanın gözüyle, Kur’ân’ın talimiyle ve nuruyla, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın dersiyle ve ism-i Hakîm’in göstermesiyle binlerce manevi levhayı ve simayı görüp Kur’an’ın manevi tefsiri, Efendimizin (sav) dersi olan Risale-i Nur’u yazmaya başlamıştı.
Hira’da ilk İlahî emir ‘oku’ olmuştu. Bediüzzaman Barla Mağarasında ise çocukluk günlerinde gördüğü rüya gerçekleşmiş, ‘İ’cazı Kur’an’ı beyan et’ diyen sese ses vermiş, bunun üzerine kendisine ‘yaz’ denilmişti. O da yazmaya başlamış, 600 sayfalık Kur’an’a 6000 sayfa yorum yani tefsir yazmıştı.
Dün Peygamberimizin etrafında toplanıp Kur’an ayetlerini çoğaltan sahabeler gitmiş, onların yerini bu asırdaki aynaları olan Barla Sıddıkları almış, Risale-i Nur’u elle altıyüzbin nüsha çoğaltmışlardı. Peygamberimizin bir gününde vahiy kâtibi sahabeler varken, Bediüzzaman’ın bir gününde Barla Sıddıkları yer almış, birlikte risale telif edip yazmışlardı.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.