Ramazan BALCI
Bediüzzaman’ın mirası
Bediüzzaman’ın mirası bu milletin istikbali için döktüğü gözyaşıdır
Niçin ağlıyorsun? Ne var sanki? İşte birkaç insana ait bir-iki resim ve eskimiş birkaç sarı yaprak üzerinde okunmayan eğir büğrü yazılar!
Hafta sonunda tarihi İbrahim Paşa Sarayında Üstad Bediüzzaman ile ilgili yeni bir serginin açılışı yapıldı. Bu açılışı sıradan bir olay olmaktan çıkaran Nurculuk hareketinin yakın tarihi. Şayet Türkiye cihan harbi sonrasında gerçek istiklalini kazanıp tarihi yürüyüşüne uygun bir şekilde medeniyet yarışına devam edebilse, belki bu gün bu olay bu kadar anlamlı olmayacaktı.
Cumhuriyet kurulduktan sonra yeni rejime el koyanlar İslam medeniyetini temsil eden Osmanlı geleneğinin bütün kurum ve kurallarını hayatın dışına itmek için kendi halkına adeta savaş açmamış olsalardı bu açılış yine bu kadar heyecan vermeyebilirdi.
Şayet inkarcı felsefenin bilgiyi -henüz rüşeym devrinde- putlaştıran ilkel önermeleri eğitim sistemi diye okullarda zorla okutturulmuş olmasaydı biz bu gün bu kadar sevinçli olmayacaktık.
Esrarkeşlerin ellerine yeşil bayrak verip jandarmaya ateş açtırmamış, ardından irtica var diye yaygara ile yüzlerce masum insanları toplayıp hapishanelerde yok etmemiş olsalardı bu açılış bu denli bir sevgi seline dönüşmeyecekti.
Demek her şey zıddıyla kaim!
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
Kaybedilen yılları, çalınan tarihi değerleri, unutturulan dini sevinçleri, kayıp medeniyeti bir milletin şahsında bulduğu insan!
Tarihini arayan O’na koşuyor, benliğini arayan O’nda buluyor! Kayıp nesillerin acısını çekenler, yeni bir müjdenin baharına hasret tutanlar O’nun kucağına sığınıyor belli ki!
Dokunu versen ağlayacak pek çok insan var etrafta!
Sen bu milletin bir aynasısın Üstadım.
Sevenlerin de aynası sensin kaybedenlerin de!
Yası tutulmayan hasretlerin alevlenmesi ile yürekleri yananlar ağlıyorlar anlaşılan!
Ben dün bir şeyi daha fark ettim! Dünün hasreti değil insanları ağlatan, farklı bir yürek yarası!
Bediüzzaman’ın mirası denince akla hayatı, eserleri, hatıraları menkıbeleri gelebilir! Ama bana göre onun asıl mirası bu milletin istikbali için döktüğü gözyaşları!
Çoğunuzun bildiği bir hatırayı yeniden dinledik!
“Ben Mekke’de de olsam Türkiye’ye gelirdim
Alem-i İslam’ın anahtarı Türkiye’dir.”
Alem-i İslam ve Türkiye için bu iki kelime üzerinde yeniden düşünmenin vaktidir.
Alem-i İslam’ın anahtarı Türkiye! Bu Cümle Bediüzzaman’ın yol haritası!
Bu yol haritasının bana göre iki esası var. Biri onun mahkeme müdafaalarında saklı!
Yeni anayasa tartışmalarının yaşandığı şu dönemde O’nun mahkeme müdafaaları, temel araştırma metinleri olmalı. İnsanlığa layık hürriyetin en geniş tarifleri var o müdafaalarda!
İkinci esas O’nun gözyaşlarında saklı!
Onun gözyaşları kadar birbirimizi sevmeden, O’n gözyaşları kadar Kudüs için ağlamadan, O’nun yüreği kadar Mısır için yanmadan, O’nun hatıraları kadar Trablusgarplı olmadan bir şey yapabilmemiz mümkün değil!
Mısır’da sözde selefi İslam adına kilise yakan cahil, O’nun gözyaşlarına muhtaç!
O’nun yaşadığı yıllarda Anadolu’nun Müslüman insanı hep aynı zulmü yaşadı. Türk-Kürd ayırımı yapılmadan aynı ezan, her minarede yasaktı. Kur’an okuturken yakalanan bir mü’minin, ya da bir kusur ile karakollara yolu düşen kimsenin ne zaman geri geleceği sorulmazdı.
Onun gözyaşları kışları bahara çevirdi. Şimdi hürriyet kapıları açıldı derken silaha sarılanlar da O’nun gözyaşlarına muhtaç!
O’nu bir gören anlattı:
Son vedasında emanet bıraktığı sözler “Sizden hizmet istemiyorum. Allah bu hizmeti tamamlayacak.
Sizden istediğim: Uhuvvet, Muhabbet, İttihat ve Tesanüt’tür.”
Bu kelimelerin baş harfleri Umit!
Esasında iki kelime sevgi ve birlik olma!
Lazı, Türkü, Kürdü, Ermenisi için sevgi ve birlik olma. Bu vatanı koruma!
Türkiye şemsiyesi kırılırsa bazı küçük muhtarlıklar elde edilebilir. Ama hepsi batı başkentlerinin uşağı olurlar tek tek!
Geçen de yazdım! Alem-i İslam güçlü bir şemsiye bulamaz ise yerel liderler, Avrupa başkentlerinde ancak halkın iradesini satarak meşruiyet alabilir, koltuklarında İslamî değerleri rüşvet vererek oturabilirler!
Arap baharı denilince yüreğimin yanması bundandır. Yazık olacak o gençlere!
ALEM-İ İSLAM’IN ANAHTARI TÜRKİYE!
Nur talebeleri bütün güçleri ile alem-i İslam’ın kapılarını açacak bu anahtarı korumakla yükümlüdür.
Bu anahtar bir daha kırılırsa bir asır beklediğimiz baharın bütün çiçekleri kuruyacak!
Bu anahtar bir daha kırılırsa alem-i İslam’ın kapıları daha onlarca yıl kapalı kalacak!
O zaman Sudan’da bir yudum su bekleyen siyah annenin gözyaşından,
Darfur’da açlıktan can çekişen -başlarında cesetlerini parçalamak için siyah kartalların bekleştiği- çocukların feryadından sen sorumlusun aziz kardeşim!
Alem-i İslam’ın anahtarı Türkiye, bu anahtar sana emanet!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.