Bediüzzaman’ın ölüm döşeğindeki talebesine gösterdiği vefa
Said Nursi’nin hüzün ve müjdenin bir arada yaşandığı Sav köyü ziyareti çok dokunaklı…
Ömer Özcan’ın yazısı:
RİSALEHABER-Isparta’nın Sav köyünden merhum İbrahim Gül, yakın tarihlerde emsali görülmemiş en acımasız, en şiddetli takip ve tarassutların yapıldığı karanlık bir dönemin, nurlu kahramanıdır.
1947’den itibaren, Said Nursi hazretlerinin lâtif tabiriyle “Bin kalemli Nurcu” olan teksir makinesi, onun evinde kuruluydu. Gizlice, kol kuvvetiyle, matbaa gibi çoğaltılan Risale-i Nur nüshaları, iman Kur’an hakikatlerine susamış muhtaç gönüllere bu evden yetiştiriliyordu.
İbrahim Gül 1 Temmuz 1892 tarihinde Isparta’nın merkez köylerinden Sav’da doğmuştur. 7 Ağustos 1956 tarihinde Sav’da vefat etmiştir. Bugün vefatının 63. yıldönümüdür. İbrahim Gül ağabeyimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.
ÜÇ ODALI EVİN SADECE BİRİSİ ONLARIN…
Bütün baskılara rağmen, Allah’ın avn ve inayeti ile hiç kimse bulamadı bu gizli makineyi. Bulunsa ne mi olurdu? Evin sahibi hemen hapishaneye, hem de çoluk çocuğuyla hapishaneye… Evin sahibi İbrahim Gül… Çoluk çocuğu ise başta mübarek zevcesi Dudu annemiz ve çocukları Esma, Mustafa, Zeliha... Üç odalı evin sadece birisi onların… Diğer ikisi Mustafa Gül, Tahiri Mutlu, Ali İhsan Tola, Efe Şükrü, Mehmet Tulum, Mehmed Soylu gibi Isparta Kahramanları ve yardımcılarına bırakılmıştı… Deli(!) Şükrü de (Altuğ) hariçten getir götür posta işlerini üstlenmişti…
İBRAHİM GÜL’ÜN ADI EMİRDAĞ LÂHİKASI’NDA ŞÖYLE GEÇER
“‘Aziz, sıddık kardeşlerim! Ben size bugün mektup yazacaktım. Ziyade rahatsızlığım sebebiyle telâşta iken, aynı dakikada Mustafa Gül ve İbrahim Gül geldiler. Hem bana ilâç, hem teselli, hem büyük sevince vesile olduklarından, o iki mübarek kardeşimi benim vekillerim ve bir mektup olarak size gönderiyorum. Onlar birer Said olarak benim bedelime sizi ziyaret ve tebrik edip sair şeylerimi de size beyan etsinler. Said Nursî’ (Emirdağ Lâhikası-II, 56)
Sav şimdi kasabadır. Vefatından bir hafta önce Said Nursi hazretlerinin İbrahim Gül’e bir ziyareti var. Hüzün ve müjdenin bir arada yaşandığı bu görüşme çok dokunaklı…
Kimlik bilgilerini kızı tarafından torunu olan İbrahim Civa ağabeyimizin yardımıyla temin ettim. Çok aramamıza rağmen, erken yıllarda vefatından dolayı Savlı ağabeyler şimdilik bir fotoğrafını bulamadılar.
İbrahim Gül ağabeyimizi yakından tanıyan Hasan Kurt ve yeğeni Abdülkadir Zeybek ağabeylerin anlatımıyla işte İbrahim Gül. Hatıraların bir kısmı Ağabeyler Anlatıyor-1 kitabımızda da yayınlanmıştır.
İbrahim Gül ağabeyin yıllarca gizil teksir yapılan Sav köyündeki evi. Fotoğraf 1993 senesinde çekilmiştir.
Hasan Kurt Anlatıyor:
1920 senesinde Isparta’nın Sav köyünde doğdum. Risale-i Nur’un bin kalemle yazıldığı Sav köyünde, o ceberut dönemlerin içinde bulunmak bize de nasip oldu. (hatıralar 1993 yılında kaydedilmiştir. Hasan ağabey 2010 senesinde vefat etti. Ö.Özcan)
KORKULU GÜNLERDE İBRAHİM GÜL AĞABEY, O CESARETİ GÖSTERDİ
Sav köyünde teksir makinesi İbrahim Gül’ün evindeydi, teksir orada yapılırdı. Teksir zamanı biz 20-25 kişi dizilir, kâğıt, mürekkebi henüz emmediğinden mürekkep dağılmasın diye çıkanı hemen birimiz kapar, kurusun diye çaktığımız çıtalara asardık. Bazı kâğıtlar âdi çıkar, bizi çok uğraştırırdı. Kolu çevirdikçe çıkan kâğıtları sırayla kapıp sererdik kurusun diye...
Teksir işi yıllarca İbrahim Gül ağabeyin evinde devam etti. O zaman Tahiri mutlu, Ali İhsan Tola ağabeyler bulunur, bazen de Vahşi Şaban Akdağ ağabey gelirdi. Bizim Sav’dan da, Tahiri ağabey kaç kişi bulunsun derse, ona göre bulunulurdu. O zamanlar evinde teksir makinesi bulundurmak cesaret meselesiydi. Duysalar hemen hapishaneye, hem de çoluk çocuğuyla hapse atarlardı. İşte o çok korkulu günlerde mübarek İbrahim Gül ağabey, o cesareti gösterdi, teksir makinesi onun evine kuruldu. Evinin üç odası vardı. Bir odasında kendisi ve ailesi durur, diğer iki odasında da risaleler teksir edilirdi. Bu, senelerce devam etti.
Sav köyünde İbrahim Gül’ün evinde gizlice risalelerin çoğaltıldığı teksir makinesi
BEDİÜZZAMAN SAV KÖYÜNE GELDİ
Mustafa Gül ve Hafız Mehmet Gül’ün amcaoğulları İbrahim Gül ile alâkalı müjdeli bir hatıradır… (Hasan Kurt ağabey bu hüzün yüklü hatırayı anlatırken hem ağladı, hem de bizleri ağlattı. Ö.Özcan)
Sonradan, ileriki senelerde (1956) İbrahim Gül ağabey ağır hastalandı, mübareğin karnında su birikmişti. Hatta bir gün evine geldim, baktım çok ağır hasta. Başını böyle sallıyor. Tahammül edemeyecek vaziyette; müsaade istedim, ayrıldım.
Sabahleyin evden çıktım, baktım Üstad’ın taksisi mescidin önünde. Hemen koştum, vardım arabaya. Meğer Üstad, İbrahim ağabeyin vefat edeceğini manen görmüş, müjdeye gelmiş... Baktım Hüsrev ağabey, Üstad’ı arabadan çıkarmış... Hüsrev ağabey önde, Üstad geride duruyorlar. Bahardı galiba, mayıs ayı (doğrusu temmuz sonları) olabilir… Üstad her yere giderken yorgana bürünür giderdi, yine arkasında yorgan bürülü...
Hüsrev ağabey bana, “Kardeşim Hasan! Üstadımız, İbrahim Onbaşı (Gül) ile, Mustafa Gül’ü ziyarete geldi, taksi çıkmaz diye burada iniverdik, Mustafa Gül’ü buraya kadar çağırıver” dedi. Halbuki araba oraya çıkardı. Hemen Mustafa Gül ağabeyin evine koştum. Ailesi çıktı, “O, filan tarlaya gitti, 1,5 saat sürer” dedi.
HEM HÜZÜNLÜ HEM SEVİNÇLİ ANLAR YAŞANDI
Hüsrev ağabeye aynısını söyledim, “İbrahim Onbaşı’yı çağır gel” dedi.
“Akşam ziyaretine vardım ağır hasta, konuşmaya vakti yok” dedim.
“Çok mu ağır hasta? Bizim geldiğimizi söyle, belki gelebilir” dedi. Ben de çağırmaya gittim. İbrahim Ağabey beni görünce,
“Oğlum Hasan, sen misin? Konuşmaya vaktim yok” dedi.
“Ama sana bir müjdeyle geldim; Üstad Hazretleri gelmiş, seni bekliyor’ dedim.
“Ne! Nerede?” dedi, mübarek hemen kalktı “Tut kolumdan” dedi. Bastonu eline verdim, koluna girdim.
Üstad’ımız, İbrahim Onbaşıyı görünce bağırarak:
“İbrahim Onbaşı! Sîman ne diyor, biliyor musun?”
“Bilmiyorum Üstadım! Her şeyi sen öğrettin, biz ne biliyoruz ki zaten…”
“Ben Cennete gidiyorum! Ben Cennete gidiyorum! Ben Cennete gidiyorum! İşte senin sîman böyle diyor” dedi Üstad’ımız.
İbrahim Ağabey, “Senin gibi zatlar müjde ederse bana ne mutlu, çok şükür, bin şükür!” dedi. Neyse yanaştı, Üstad’ın ellerini öptü.
Üstad, “İnşaallah, Cenab-ı Hak sana öyle kasırlar, saraylar hazırlar ki, hibe ettiğin, hizmette kullandığın odaların kaç katını Cenab-ı Hak Cennet’te hazırlar, orada görürsün…”
“Senden Allah razı olsun Üstad’ım! Bizi dalâletten sen kurtardın. Senin bu müjden bana yeter gayrı…” dedi.
Üstad, “Götür kardeşim, yatsın yatağına” dedi.
Bir pazartesi günü bu hal oldu, ertesi pazartesi toprağa düştü mübarek... Meğer Üstad, vefat edeceğini hissetmiş, ona müjdeye gelmiş.
NOT: İbrahim Gül ağabey 7 Ağustos 1956 tarihinde vefat ettiğine göre, Hz. Üstad’ın Sav köyüne geliş tarihi 1956’ın Temmuz ayının son günleri olmuş oluyor. (Ö.Özcan)
Abdülkadir Zeybek Anlatıyor:
İbrahim Gül benim annemin amcasıdır. Onun evinde çok risale teksir edildi. Ev üç odalıydı. İbrahim Gül amcam odanın birini ailesine, diğer ikisini de teksir işlerine ayırmıştı. Dudu halamlar o tek odada kalırdı.
DUDU ANNE GİZLİ KAHRAMANDIR
İbrahim Gül’ün iki kızı bir oğlu vardı. Büyük kızı Esma, Oğlu Mustafa, küçük kızı da Zeliha’dır. Benim çocukluk arkadaşım Mustafa, Risale-i Nur’dan çok yazardı. Askerde iken hasta oluyor, tebdil-i hava için Sav’a geldi ve vefat etti. İbrahim Gül amcamın hanımının adı Dudu idi. Dudu anne gizli kahramandır. Eğer onun müsaadesi olmasa teksir makinesi evlerine girebilir miydi? Giremezdi... Hepsi de vefat etti...
Makineyi daha çok Ali İhsan Tola kullanırdı. Ben de çok bulundum o evde. Amcam Mustafa Gül de teksir ederdi. Şükrü Kazak da öyle... Ona Sav’da Efe Şükrü derlerdi. Mehmet Tulum, Mehmed Soylu da vardı teksir işlerinde... Rahmetli Deli Şükrü (Altuğ) vardı, ayağına bir çarık geçirir, teksir edilen risaleleri Isparta’ya falan dağıtırdı. Kimse şüphelenmezdi ondan.
Savlı kahraman İbrahim Gül’ün mezar taşındaki yazı her şeyi özetliyor
Sav kasabasında bulunan İbrahim Gül’ün teksir evi tamamen yıkılmış, medrese-i nûriye olarak kullanılmak üzere yeniden inşa edilmiştir (Sağda). Soldaki büyük bina, amcaoğlu Mustafa Gül’ün evinin üzerine Bayram Yüksel ağabey tarafından yatırılan medresedir. Tabelada “Isparta Kültür ve Eğitim Vakfı. Mustafa Gül Apt.” yazmaktadır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.