Bediüzzaman'la 3. yürüyüş zamanı

Bediüzzaman'la 3. yürüyüş zamanı

Yeni Şafak yazarı Kaplan, 3. büyük yürüyüşün Bediüzzaman'ın bu topraklardan çıkmış olmasıyla belli olduğunu söyledi

Risale Haber-Haber Merkezi

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Yusuf Kaplan, bu ülke çocuklarının tarihte iki büyük yürüyüş gerçekleştirdiklerini üçüncü yürüyüşün niteliğinin de Bediüzzaman'ın bu topraklardan çıkmış olmasıyla belli olduğunu söyledi.

Türkiye'nin “karın ağrıları”nın, “boyun ağrıları”nın, hazımsızlıklarının, yapay gerilimlerinin kökeninde, köklü, güçlü ve yaşayan bir düşünce birikiminin olmamasının yattığını ifade eden Kaplan, "Yakıcı bir paradoks var burada: Bir yandan, muazzam ve mütevazi bir medeniyetin çocuklarıyız; dünyanın adalet, hukuk ve vicdan sorunlarını hâl yoluna koyacak çapta bir medeniyetin. Ama öte yandan da, bu medeniyetle ilişkimiz, neredeyse sıfırlanmış gibi. Sanki tarihte, tarihin yapılmasında hiçbir rol oynamamış, dünyaya gözlerini yeni açmış bir çocuğu andırıyoruz: Hep birilerinin ağzına, sözüne, gözüne, hatta gözünün içine bakıp duruyoruz" dedi.

Orata çıkan durumu "çıldırtıcı bir paradoks" olarak yorumlayan Kaplan, "Oysa böylesine muazzam ve muazzez bir medeniyet tecrübesinin yeniden diriltilmesi, fikrî temellerinin, önermelerinin şifrelenerek yeniden bütün insanlığa sunulması ancak bütün insanlığın sorunlarını kendi sorunları belleyen bu ülkenin çocuklarının, gönül, zihin ve eylem erlerinin üstlenebileceği, bir yükümlülük, bir mesuliyettir. Elbette ki, böylesine aziz, azim ve asil bir mesuliyeti, ancak bir meselesi olanlar idrak edebilir, insanlığın, dünyamızın temel sorunlarına ilişkin esaslı sualler sormasını bilebilenler müdrik olabilir ve mükellefiyetlerini yerine getirebilirler" şeklinde yazdı.

Bu ülkenin çocuklarının dünya tarihinin yapılmasında iki esaslı büyük yürüyüş gerçekleştirdiğini hatırlatan Kaplan, "Asya steplerinden Avrupa'nın içlerine doğru yürüyerek. İlk yürüyüşümüz yıkıcı oldu. Selçuklu'nun rûhî, fikrî ve estetik birikimi üzerine bina edilen ikinci büyük (Osmanlı) yürüyüşümüz ise yapıcı, kanatlandırıcı ve herkese ruh üfleyici muazzez ve asil bir yürüyüştü.
Bu ikinci yürüyüşümüz, Avrupalıları tarihe ve eyleme kışkırttı. Avrupalılar, yeni kıtaları sömürgeleştirerek, Rönesans ve Reformasyon'la birlikte, bütün dünyayı kontrolleri altına aldılar; kendileri dışındaki medeniyetlere nefes bile aldırmadılar ve tarihi tek yanlı olarak durdurdular.
Durdurulanların başında biz geliyorduk. Geldiğimiz noktada, hâlâ durdurulduğumuzun farkında bile değiliz; patinaj yapmakla, kendimize ve Batı'ya ilişkin platonik aşk ve nefret hikâyeleri sahnelemekle, günümüzü gün etmekle meşgulüz çoklukla" dedi.

Bediüzzaman'ın "İslâm dünyasının en büyük çağdaş düşünürü" olduğunu vurgulayan Kaplan, "Bediüzzaman'ın bu topraklardan çıkması, üçüncü yürüyüşümüzün ne'liği, niteliği hakkında yeteri kadar fikir veriyor olmalı" diyerek yazısını şöyle sürdürdü:

"Ama bu gemi böyle yürümez. İşte karaya oturduğunu bile fark edemediğimiz bu “gemi”nin, her şeye rağmen, “yelkenler fora!” diyebileceğimiz limandan kalkış ve üçüncü yürüyüşe hazırlanma vakti gelip çattı.

Bu kez, bu üçüncü yürüyüşümüzle entelektüel olarak da dünyaya esaslı şeyler söyleyebilecek bir medeniyet sıçramasının gerçekleştirileceğine dair küçük de olsa bazı “işaretler” var.

Yaşadığımız sığ modernleşme / sekülerleşme deneyimi, bize tersinden de olsa çok şeyler öğretti, öğretiyor.

Dünyaya hâlâ çocuksu bir saflıkla ve sığlıkla bakan bu ülkenin metamorfoz yemiş entelijansıyası içinde, bir meselesi olan, mesuliyetlerini müdrik ve esaslı sualler sorabilen ayrıksı kişiler, yol açıcı öncü figürler, yeniden tarihe çıkabilmemiz için gerekli olan fikrî yapıtaşlarını adım adım döşüyorlar. (İslâm dünyasının en büyük çağdaş düşünürü Bediüzzaman'ın bu topraklardan çıkması, üçüncü yürüyüşümüzün ne'liği, niteliği hakkında yeteri kadar fikir veriyor olmalı).

Yazının devamı için TIKLAYINIZ