Emre AKÖZ
Belgenin sahte olma ihtimalini kendi elleriyle yok ettiler!
Eylem Planı geçen cuma günü Taraf gazetesinde yayınlanınca, postal civelekleri beyinlerinden vurulmuşa döndü.
Pek haysiyetli, pek mert, pek dürüst olduğunu sandıkları kişiler, 'silah ve mühimmat bulunması sağlanacaktır' diyordu.
Suçüstü yakalanmışlardı. Allak bullak oldular. Ne diyeceklerini bilemediler.
Ancak ilk günlerin şokunu üzerlerinden atar atmaz o eski dalavereye başvurdular.
Ekranlara çıktılar, yazılar döşendiler, sağı solu e-mail bombardımanına tuttular:
"Konuşmak için daha erken. Belge sahte olabilir, değil mi efendim? Uydurulmadığı, tezgâh kurulamadığı ne malum" dediler.
***
Makul bir itirazdı ama bitti!
İstanbul'daki Ergenekon savcıları belgeyi hazırladığı iddia edilen albayı sorguya çekecek miydi? Çekecekti!
Ankara'dan İstanbul'a gelen askeri savcılar onlarla konuştu mu? Konuştu!
Bunun üzerine ilgili albayın sorgulanma süreci kesintiye uğradı mı? Uğradı!
O halde tamamdır: Artık belgenin sahte olduğu söylenemez.
Çünkü vaka, askeri yargının denetimine girmiştir.
Askeri yargı, konumu gereği bağımlı ve taraflıdır.
Yapısı, kuruluş mantığı böyledir.
Askeri yargı mekanizmasının "Belge sahteymiş, eylem planı uydurulmuş" demesinin hiçbir kıymeti yoktur.
O mekanizmaya ancak, 'Evet bu belge gerçektir' dediğinde (belki) inanılır.
Org. İlker Başbuğ, TV'lere çıkıp yeminler etse, "Vallahi de, billahi de belge sahteymiş" dese, yine de bir işe yaramaz.
Çünkü sivil savcıların soruşturmasını engelleyerek, belgenin hukuksal açıdan sahte olma ihtimalini kendi elleriyle yok ettiler.
Yayın Yönetmeni Ahmet Altan ve haberi yazan Mehmet Baransu, "Belge sahte. Biz uydurduk. Özür dileriz" dese de artık fark etmez:
Çünkü normal işleyiş engellendi.
Taraflı ve bağımlı askeri yargının olaya müdahalesi, nesnelliği yok etti.
Bu şartlarda delillerin karartılmadığı, yansız ve ayrıntılı bir soruşturma yapıldığı söylenemez.
Belge hukuken ve vicdanen sahte olamayacağı için gerçektir.
Askeri hukukçu bağımsız ve tarafsız değildir
Diğer yazıyı okuduktan sonra, "Ne yani, sivil hukukçu tarafsız ve nesnel olur da, askeri hukukçu olamaz mı" diyenler çıkacaktır.
Bu itirazı ancak meseleyi anlamak istemeyenler yapar.
Sorun elbette kişilerle ilgili değil.
Bir zamanlar Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) vardı. Bunların heyetinde askeri yargıçlar da bulunurdu.
Yolu DGM'ye düşmüş birçok kişi, askeri yargıçların (sivil yargıçlara kıyasla) daha adaletli, daha nesnel, hukuka ve insan haklarına daha saygılı kararlar verdiklerini söylemiştir.
Ancak emir-komuta zincirine bağlı bir muvazzaf bir hukukçu, konumu gereği, bağımsız ve tarafsız olamaz.
Askeri hukukçu, ne kadar bilgili ve iyi niyetli olursa olsun maalesef durum budur.
Üstlerinde üniforma bulunduğu sürece onlar birer 'ast'tır. Komuta altındadır.
Emir, demiri de keser, hukuku da!
Tam da askeri yargının yapısı böyle olduğu için, Eylem Planı'nı hazırlayanlar, silah bularak' tutuklayacakları kişileri, askeri mahkemede yargılamaktan' söz ediyorlardı.
Şimdi anlaştık mı?
Sabah
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.