Bilim kurgu filmleri çocukları gerçek hayata karşı yabancılaştırıyor
Medya İzleyicileri Hareketi Derneği Başkanı Dr. Hüseyin Pala, bilim-kurgu tarzı filmlerin çocukların karar verme süreçlerini olumsuz etkilediğini söyledi.
‘Alien’ adlı filmi izleyen bir çocuğun evde kapıların arkasında canavar aramaya kalkabileceğini belirten Pala, “Yetişkin bir kişi bilim-kurgu filmlerin kendisini gerçek hayata karşı yabancılaştırmasının sonuçlarına katlanabilir. Bunun geçici bir durum olduğunu bilir ve gerçek hayata kolaylıkla geri dönebilir. Çocukların bu tür yabancılaştırmalardan kolaylıkla sıyrılıp geri döndüklerini söyleyemeyiz. Bunun için aileler muhakkak çocuklarıyla birlikte televizyon seyretmeli, gerekli durumlarda müdahale etmelidir.” tavsiyesinde bulundu.
Medya İzleyicileri hareketi Derneği Başkanı Dr. Hüseyin Pala, bilim-kurgu filmlerin çocukların psikolojisi üzerine bir araştırma yaptı. Türk televizyonlarında gösterimi yapılan ‘Dünyalar Savaşı’, ‘Yapay Zeka’ ve Alien (Diriliş) isimli 3 bilim-kurgu filmini mercek altına alan Dr. Hüseyin Pala, bu tarz filmlerin alışılmadık, olağandışı görsel terkipler aracılığıyla çocukların zihnini uyardığını söyledi. Bilim-kurgu tarzı filmlerin çocukluk ve gençliğin hayatın tamamını etkileyebilecek süreçleri ihtiva ettiğini vurgulayan Pala, “Günlük hayatta karşılığı ve doğrulaması bulunmayan karakterlerin çocukla kurabileceği bağların hayatın tamamına sirayet edebilen menfi sonuçlarının olabileceği unutulmamalıdır. Korku-bilim kurgu türü filmlerin çocukların karar verme süreçlerini etkileyebileceği, onlarda kalıcı izler bırakabileceği söylenebilir. Mesela ‘Alien (Diriliş)’ adlı filmi çocuklara seyrettirirseniz, çocuk evde kapıların arkasında canavar aramaya kalkabilir veya hayatımızın güvenlik hattını kuran güven duygusu zedelenilir.” diye konuştu.
Bilim-kurgu filmlerin olağan hayatı parçalayarak kendine seyircinin gözünde yer açtığını belirten Pala, “Yetişkin bir kişi bilim-kurgu filmlerin kendisini gerçek hayata karşı yabancılaştırmasının sonuçlarına katlanabilir. En azından bunun geçici bir durum olduğunu bilir ve gerçek hayata kolaylıkla geri dönebilir. Çocukların bu tür yabancılaştırmalardan kolaylıkla sıyrılıp geri döndüklerini söyleyemeyiz.” sözlerinin altını çizdi.
AİLELER ÇOCUKLARI İLE BİRLİKTE TELEVİZYON İZLEMELİ
Bilim-kurgu tarzı film izleyen bir çocuğun seyrettiği filmin gerçek dünyada rastlanmayacak türden bir olay olduğunu öğrenebilmesi için muhakkak desteklenmesi gerektiğini hatırlatan Palan ailelere şu tavsiyelerde bulundu: “Aileler akıllı işaret uygulamasına muhakkak dikkat etmeli, özellikle küçüklerin bu tür filmlerle iletişim kurması engellenmelidir. Bunun için aileler muhakkak çocuklarıyla birlikte televizyon seyretmeli, gerekli durumlarda müdahale etmelidir. Çocuğun görebileceği muhtemel zararlar, önleyici tedbir mantığıyla hareket ederek ortadan kaldırılabilir. Bu noktada geleneğimizin kullanmış olduğu yöntemlerin oldukça insani olduğunu hatırlatmak isterim. Battalgazi destanları, Hz. Ali Cenkleri, Keloğlan Masalları vb. zihnin özgün üretim yapmasına müsaade eden uygulamalardır. Bunları dinleyerek büyüyen çocukların bunlara dair hayallerinin her biri özgündür eşsiz ve benzersidir. Bu açıdan bakıldığında bu tür görsel içeriklerin çocukların farklılığını ortadan kaldırarak onları daha çok birbirine benzeyen varlıklara dönüştürdüğünü söyleyebiliriz.”
Geçtiğimiz Pazar günü ulusal bir TV kanalında gösterilen ‘Dünyalar Savaşı’ isimli filmde insanın acziyeti ve gücüne yapılan vurgular içerdiğini belirten Pala şunları söyledi: “İnsanın ne kadar güçsüz olabileceği ve ne kadar güçlü olabileceği bilim kurgu filmlerinde insan dışı varlıklar tarafından yapılan saldırılar aracılığıyla test edilir. Filmde aniden çıkıveren rüzgar ve yıldırımlar sonrasında yerden devasa metal canavarlar çıkıyor. İnsan psikolojisi alt üst oluyor. Filmde gerçekten bu alt üst oluverme durumu başarılı bir şekilde verilmiş. Ancak verilen bir şey daha var ki bu, insanı derininden yakalayan bir mesaj: Bu tür bir durum karşısında insan yapayalnızdır. Manzara korkunç, durum vahim, sanki cenneti zebaniler işgal edivermiş. Steven Spielberg’in ‘Yapay Zeka’ isimli filminde teknosferin sadece toplumun yapısını değil insanda somutlaşan anlamı da değiştirdiğine vurgu yapılır. Klasik yaklaşım, anlamın insanda somutlaşan en yüksek şey olduğunu zikrederken, evrimci yaklaşım bunun insanı da aşan bir tarafının olduğunu, anlamın durmayacağını ileri sürer. Spielberg bu filminde bu görüşü kuvvetli bir şekilde desteklemektedir. Anlamın, farkı fark etmenin, insandan makineye geçmesi insanın biricikliğini ortadan kaldırırken, klasik teolojik söyleme de ciddi bir itiraz geliştirilir.”
Cihan