Hüseyin KARA
Bilinç düzeyinde yemek yeme nasıl olur?
Tarra Bennett’in oldukça güzel tercüme edilmiş “Duyguların Simyası” adlı kitabını zevkle ikinci kez okurken, “Yemenin bilincine varmak” alt başlığı oldukça ilgimi çekti. Yemenin bilinci de mi olurmuş?
Genelde otomatiğe bağlanarak yeriz. Lokmaları ağzımıza alırken gerek işlevleri ve gerekse yapıları üzerinde hiç düşünmeyiz. Oysa adı geçen kitaptaki bu parça her lokmanın bir meditasyon nesnesi olabileceğinden söz eder. Düşüncelere boğulmuş ve çevremizin ayrıntılarına dalmış bir ruh haletiyle “yeme ameliyesi”nden fazla haz alamayacağımız kesin. Ağzımıza alacağımız her lokmanın, mesela bir üzüm tanesinin üzerinde yoğunlaşmamızı, uyanık bir beyinle her üzüm tanesinin şeklinin, boyutunun ve dokusunun, üzüm taneciklerinin üzerindeki ışık ve gölge oyunlarının farkına varmamızı tavsiye eder kitap. Böylece ağzımıza alacağımız her lokmadan daha çok lezzet alacağımızı vurgular.
Meditasyondan amaç bir yanıyla elbette her hareketi bilinçle yapmayı becermektir. Bilinçsizce yapılanların insana fazla bir şey kazandırmadığı da açıktır.
Bu alt başlığı ikinci kez okurken üzerinde daha da yoğunlaştım. Sünnet çerçevesinde yaşamanın, yani bilinç düzeyi dediğimiz hayatımızın en küçük bir ayrıntısını bile diri tutmanın ne demek olduğunu daha iyi anladım. Ve dedim ki, “Peygamberimizin sünneti çerçevesinde yaşamak gerçek anlamda bilinç düzeyinde yaşamaktır”.
En küçük ayrıntısına varıncaya kadar her şeyi yaratan Allah’a inananlar olarak, her gün ihtiyaç duyduğumuz “yemek yeme” merasimi için elbette yapılması gerekenler bizi bilinç düzeyine taşır. Sünnete göre yemek, alışkanlıklara uyanık bir bilinçle yaklaşarak bizim yeme kültürümüzün ana hatlarını çizer. Peygamberimizin öngörmediği bir adabın dışında yemek yemenin her gün yapmak zorunda kaldığımız bu ameliyenin yemek kültür ve terbiyenin dışında olacağını kestirmek zor değil. Bilinç dışında yemenin göbek ve ense şişirmeden başka şeye yaramayacağı da açık…
Kur’an “Helal ve temiz olandan yiyin ve iyi ameller işleyin / Mü’minin:51” buyurmakla, hiçbir şeyin gelişigüzel yenilmeyeceğinin, boğaza geçecek şeyin mutlaka helal olmasının ve bir edep çerçevesinde olacağının altını çizer. Edep çerçevesini kuşkusuz Peygamberimiz belirler.
Buhari’de, Sa’d b. Ebi Vakkas’tan rivayet edilen bir hadiste konumuzla ilgili ilginç bir ipucu var: “Kişi birçok şeyden sevap, hayır alır. Hatta yediği ve ailesine yedirdiği lokmadan bile sevap alır.” Bedenimizin her gün ihtiyaç duyduğu bir lokmadan nasıl sevap kazanabilir? Bir lokmayı yemenin edep ve kültürü var. Bu edep ve kültüre uyan her inanan, yediği her şeyden bedenini güçlendirdiği gibi manevi hayatını da güçlendirmekle kişisel bütünlüğüne katkı yapar. Edep, yani sünnet çerçevesinde iş yapmak, hayatımızın bütün ayrıntılarını ibadete çevirerek bilinç düzeyinde hayat sürmemizi de sağlar.
Hiç de yabancı olmadığımız bir şey yeme merasiminin başlıca edep ve kültürüne geçmeden önce şunu vurgulamada yarar var. Bilinç düzeyinde “yemek yeme” nin üç ana aşaması var. Birinci aşaması besmele ile yani Allah’ın adını anarak başlamak. İkincisi, tefekkür etmek, yani yediğimiz her lokmanın ve her bir şeyin üzerinde düşünmek, nasıl bir sanat harikasının olduğunun, zahmet çekmeyerek önümüze bolca sürüldüğünün, önümüze gelinceye kadar ne gibi aşamalardan geçtiğinin, boğazımızdan geçtikten sonra midemizde ve diğer sindirim organlarımızda nasıl bir işleme tabi tutulduğunun ve sonuçta bedenimizin organlarına nasıl gittiğinin üzerinde düşünmek. Üçüncüsü ise şükretmek, yani yediğimizin ve her eşeyin Allah’tan geldiğini kabul ederek Ona teşekkür etmek.
İslami hükümlerin kaynaklarından biri olan sünnetin birçok kısımları var. Bunlardan biri olan “adap” günlük davranışlarımızın ölçüleridir. Konuşmak, yemek, içmek, yatmak ve yürümek gibi işlerimizin bilinç düzeyinde olmasını sağlayan ahlak kuralları, davranış biçimleri var. Peygamberimizin öğrettiği “adap” denilen her Müslüman’ın uyması gereken bu kültür tomarında bütün hayatı ibadete çeviren bir özellik de var. Konumuz olan “yemek yeme” de sünnet çerçevesinde hareket ettiğimizde basit olarak kabul ettiğimiz bu eylemimizi ibadete çevirmekle bilinç düzeyine taşımız oluruz. Bir hikmeti vardır ki, Peygamberimiz böyle uygulamıştır diye inanırız. Bu kültüre uymakla temel iman esasları olan önce Peygamberimizi ve Yaradan’ımızı hatırlamış oluruz.
Yazımızın burasında, bilinç düzeyinde yemek yemenin başlıca kurallarını hatırlatmada yarar var:
1-Yemeğe başlamadan önce elleri su ile ve gerektiğinde sabun kullanarak yıkamak. Özellikle el, her zaman dış nesnelerle temas halinde olduğu için kirden uzak kalması düşünülemez. Temizlik ve başkalarına karşı saygının gereği olarak yemekten önce ellerin yıkanması son derece güzeldir. Artık bu kural karşısında “yıkamasak ne olur?” diyemeyiz. Böyle yapmakla özellikle birlikte yediğimiz kişinin hassasiyetini bozma lüksümüz asla yok. Hele de çevremizde son derece duyarlı insanlar varsa…
2- Sofraya ya da sofra olarak kullanılan masaya edepli bir şekilde oturmak. Sofranın pozisyonuna göre edebi sonuna kadar korumak, Allah’ın nimetlerine karşı bir saygıdır. Özürlü olmak hariç bir yere yaslanarak, laubali bir şekilde yemek kültürümüze aykırıdır.
3- Sofrada olan yemeği beğenmezlik etmemek. Olanla yetinmek nimete bir saygıdır. Özellikle ekmeğe karşı saygılı olmak, herhangi bir artık arkada bırakmamak… Önemli olan midenin ihtiyacını gidermektir.
4- Yemeğe “besmele” ile başlamak, yavaş ve yenilmekte olan nimetler üzerinde tefekkür ederek yemek, yemekten Allah’a hamd ederek ayrılmak.
5- Yemek esnasında başkasını iğrendirecek davranışlardan uzak durmak. Günümüzde aynı masayı paylaşanlar, kendilerine ait özel kaplarda yeseler bile karşındakinin huzurunu bozacak ağız çıtlatmak, diş karıştırmak ve kaşık-çatalla gürültü çıkarmak gibi hoş olmayan davranışları yapmamaya özen göstermelidirler.
Bununla ilgili öğrenciliğimde, bir lokanta ortamında, hala niteliğini tam bilmediğim hareketim üzerine bana sert sert bakan iki çift gözü hiç unutamıyorum. Ben o gün bugün sofrada yalnız bile olsam edebimi korumaya gayret ediyorum.
6- Yemek bittikten sonra elleri yıkamak önemli bir sünnet olduğu gibi hijyen için de önemlidir. Bizi nimetleriyle doyuran Allah’a teşekkür duyguları içinde olmak, toklukla aldığımız hazzın üzerinde düşünmek, her halimizde içselleştirerek minnet duyguları içinde olmak…
7- Yemek yerken midemizi tıka basa doldurmaktan sakınmak tıbbın da tavsiye ettiği bir yoldur. Bu konuda Peygamberimizin hadisi tıp için de önemli bir ölçüdür: “Âdemoğlunun doldurduğu kapların en kötüsü, tıka basa doldurduğu midesidir. Âdemoğluna, belini doğrultacak birkaç lokmacık kâfidir. Eğer bu kadarla yetinemezse midesini üçe bölmeli; bir kısmını yemek, bir kısmını su ile doldurmalı, diğer üçte birini de nefes alması için boş bırakmalıdır.”
8- Sağ el ile yemek. Alınan lokmaların küçük olmasına dikkat etmek… Ağızdaki lokmayı yutmadan diğer lokmayı tıkıştırmaya çalışmak, adap dışıdır. İyice çiğnenen lokma sindirimi kolaylaştırdığı gibi her lokmada bilinçli olmamızı da sağlar.
9- Doymadan önce sofradan kalkmak ise oburluğun önüne geçmektir aynı zamanda. Verdiği nimetlerden ötürü Allah’a şükretmek…
Sofra başı kültürü önemlidir. Peygamberimiz, güzel yemeyenleri uyardığını hepimiz biliriz. Bu konuda yazılanlar azımsanmayacak kadar çoktur. İmam-ı Gazalî “İhya ü Ülûmiddin” de buna ayrıntıları üzerinde durarak önemli bir yer ayırmıştır.
Yemek adabı, sosyalleşmenin en önemli aşamasıdır. Önemli bir duyarlılıktır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.