Bir rüzgar gibiyim
Mustafa Uçurum'un yazısı...
Bir rüzgâr olsaydım biliyorum ki hep sıcak eserdim. Gülüşüm sıcak, bakışım sıcak, kalbim sıcak. Sıcaklığımla kuşatırdım dünyanın dört bir yanını. Sıcaklığımla kavuşsun eller, sıcaklığımla yerle bir olsun dünyanın dengesi. Ben tanımlar bulayım aşkın üzerine. Sevmek diyeyim mesela, ne çok adın var senin. Seni büyük harflerle sevmeliyim.
Ancak bir rüzgâr savurabilir saçları böyle güzel. İpek saçlar rüzgârdan alır özgürlüğün tadını. Bir yayla havası gibi serin, savrulur durur saçlar. Ancak anneler ve sevgili okşar saçları bu kadar güzel. Bir de esip duran rüzgâr. Rüzgâra en çok saçları dalgalandırmak yakışır. Kesilen bir saç kadar rüzgâra ne acı verir ki. Ondandır uğramaz rüzgâr buralara, dağları mesken tutar.
Aşk denen bir yoksulluk yaşıyorum. Yoksulluk ne tarifsiz şeymiş böyle. Yoksulluk ki susamakmış her şeye. Yoksulluk ki yorulmak bilmez bir aramakmış. Bu yüzden acılı şarkılar konaklamış içime. Bu yüzden kör bir ressamın başkaldırısıdır resimlerim. Beni onaracak bir rüzgâr bekliyorum. Beni onaracak bir gülüş saklıyorum içimde.
Küskün bir savaşçı gibi başımı alıp gitmeliyim. Kazandığım zaferleri, şehrin gürültüsünü, uğultusunu bırakıp bir dağ yalnızlığına düşmeli. Yıkık şehirlerim, tenime yaslanan rüzgâr, içimde pastoral bir firar. Bütün ihtişamıyla fiyakamı çekip şehirden, dilimizde bir firar şarkısı; dağlara, dağlara.
Ben rüzgâra kaptırıp kendimi döneyim durmadan. Döndükçe güneş yaklaşsın bana. Bir aşkın sahrasına dönüşsün bedenim. Rüzgârımı içimde başlatayım. Rüzgâr olmayan yerlere gideyim. Esip dursun rüzgârım. Her şeyin bir sesi var içimde. Aşkın mesela; rüzgâr gibi esen. Değince rüzgârım saçlarına; delisi olmak en iyisi hayatın.
Haberci kuşlar ve ateşten kuşlar öper durur saçlarımı. Benim haberci kuşlarım olsun herkese iyi haberler uçuran. Hiçbir rüzgâr değiştirmesin onların yolunu. Ağır kanat vuruşuyla kuşlar aşkın kutsallığına şahitlik etsinler. Onlar en içli şahit, onlar en kutsal haberci.
Eşkâlimin sert yanlarını çekip şehirden kesik soluklarla söndüreceğim alnımdaki yangını. Acaba nedir göremediğim? Su mu suskunluk mu? Susuzluğuma su gerek. Suskunluğa tahammülüm yok.
Yolunu bulmuş kayıp bir yolcu kadar genişledi yüreğim. Renklerle bulabiliyorum yolumu. Renkler bir rehber. Rüzgâr estikçe çiçekler de uçuşup duruyor. Her yer rengârenk. Ben bulup çıkarıyorum kendi renklerimi. Sevdiğim bütün renklerini bir bir demet yapıyorum.
Bir rüzgâr gibiyim sabırsız esen. Bir fırtına gibiyim, sağanak bir yağmur bazen. Mazur gör beni hayat. Hırpalanmaya alışmadı bedenim. Savrulmanın acemisiyim. Veda son söz olmasın hayatımda. Bir evrene sığmayan aşklar sığmaz bir kitaba. Say ki çocuğum ben. Yazacağım destanları dilimde taşıyorum. Ayrılık ağır olur, kaldırmaz bu yürek.