Mehmet Ali ERDEM
Bizi mutlu eden kişiler ve değerler nelerdir?
Bundan öncekiüç yazımızda tüketim harcamalarımıza ilişkin zaman ile kent-kır ayırımlarını da dikkate alan analizler yapmış; farklı gelir grubundaki insanların, zengin ve fakir olarak nitelendirebileceğimiz grupların harcamalarını mukayese etmiş, maaşlı/ücretli ve müteşebbis gibi farklı çalışma tarzlarının tüketime etkilerini değerlendirmiştik.
Buyazımızda ise kimlerden ve nelerden mutlu olduğumuzu ve bu duygu/düşüncedeki değişimleri ortaya koyacağız.
Mutluluk kaynağı olan değerler tablosuna bakarak son 10 yıla ilişkin olarak aşağıdaki sonuçları çıkarmak mümkündür:
1. Türkiye’de yaşayan insanların mutluluk kaynağı olan değerler arasında %68 ile sağlık başat paya sahiptir ve önemi artmaktadır.
2. İnsanımızı mutlu eden değerler arasında sevgi de payını artırmaktadır.
3. Para ve iş mutluluk hiyerarşimizde önem kaybetmeye devam ederken, başarı daha ehemmiyetli bir konuma gelmektedir.
4. Sağlık ve sevgi ile daha fazla mutlu olan; işin tarzından ve kazanılan paradan ziyade başarıya önem veren insanımızın şekli tatminden ziyade öz tatmine yöneldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Mutluluk kaynağı olan kişiler tablosu da bize şunları söylemektedir:
1. Aile içindeki çocuklar, anne-baba, torunlar ve eş mutluluk kaynağı olarak paylarını kaybetmekler beraber,
2. Bir bütün olarak ailenin mutluluk kaynağı birim olarak önemi de son 10 yılda giderek artmıştır, %73.
3. %8,2’den, %5,2’ye gerileme ile aile içinde mutluluk kaynağı olma özelliğini en fazla kaybeden kişiler eşlerdir.
4. Eşlerin mutluluk kaynağı olma özellikleri aşınırken insanımızın kendisini daha fazla mutluluk kaynağı kişi olarak görmesi de (%2,0’den %2,5’e) bireyselleşmenin göstergelerinden biridir.
Yukarıdaki iki tabloyu birlikte okuduğumuzda insanımız ailesi ve sağlık ile mutlu olmakta; paradan ziyade sevgiye ve başarıya odaklanmaktadır.
Sevginin arandığı, aileye verilen öneminarttığı ama mutluluk kaynağı kişilerde eşlerin ağırlık kaybettiği bir sosyal ortamda acaba evlenme-boşanma oranları, ortalama ve ilk evlenme yaşı bize neyi söylüyor?
1. Evlenme oranı düşerken,
2. Boşanma oranı artmış,
3. Ortalama evlenme yaşı (ortalama evlilik yaşı on iki yılda hem erkekler hem de bayanlar için 2 yıl yükselmiştir)erkeklerde 28,9; kadınlarda 25’e,
4. İlk evlenme yaşı da (ilk evlilik yaşı on iki yılda hem erkekler hem de bayanlar için 1,5 yıl yükselmiştir) erkeklerde 26,8; kadınlarda 23,6’yayükselmiştir.
Boşanmaların artmış olması nedeniyle, yeni evliliklerde önceki eşin evlenip-boşanmış olanlarının oranı da artmıştır.
2013 yılında evlenen erkeklerin %11’inin, kadınların ise %12’sinin eşleri daha önce evlenip-boşanmış olan kişilerdir.
Bu da bize eşlerden birinin daha önce bir evlilik yapmış olmasının erkekler ve kadınlar açısından bir farklılık oluşturmadığını, daha önce mevcut olan algı farkının giderek kapandığını göstermektedir.
Yukarıdaki tablo da bize şunu söylemektedir:
12 yıl önce kadınların evlendikleri erkeklerin daha önce boşanmış olanlarının sayısı hiç evlenmemiş olanların sayısını ilk olarak 40-44 yaş grubunda geçmekte iken bu durum 2013 yılında (bir yaş grubu5sene azalarak) 35-39 yaş grubundaki kadınlarda gerçekleşmiştir.
Aynı durumerkekler için daha belirginolarak geçerlidir. Bu durumdaki erkeklerin yaş grubu (dört yaş grubu 20sene azalarak)40-44 yaş grubunda gerçekleşmiştir.
Boşanmış bireylerden oluşan yeni ailelerdeki kadın ve erkeğin yaşı da giderek gençleşmektedir.
Tüketim alışkanlıklarındaki değişimi analiz eden önceki yazılarımızda; insanımızın daha fazla birey merkezli ve ev dışında bir hayata doğru yönlendiği sonucuna varmıştık.
Bu bölümde yapılan analizlerden çıkan sonuçları; önceki yazılarda varılan yargıları doğrulayan ve belki de etkileyen değişkenler olarak yorumlamak mümkündür.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.