Dr. Selçuk ESKİÇUBUK
Bu silahlar nereden geliyor?
Kolera; ağrılı ve sulu ishalle seyreden ölümcül bir hastalıktır. İçme sularına bulaşan kolera bakterisiyle bulaşır. İlk defa Hindistan da ortaya çıkmıştır. 1817′de Japonya’da, 1826′da Moskova’da, 1831′de Berlin’de, Paris’te ve Londra’da, Kanada’da, 1892 yılında Hamburg’da salgınlar yapmış ve birçok insanın ölümüne neden olmuştur.
Kolera bakterisi; 1-4 mikron boyunda, 0.3-0.6 mikron eninde, deniz gibi sularda yaşayan ve oradaki küçük planktona benzer kabuklularla beslenen bir bakteridir. Bu kabuklar ise kitin ismi verilen şeker polimerleridir.
Canlılar ordusunun Yaratıcısı, en büyükten en küçüğe kadar her canlının rızkını onun yağına gönderir, onu besler. Yaşaması için onların her birisine ayrı ayrı silahlar verir. Aslana, kartala pençe ve diş, arıya, akrebe iğne, örümceğe ağ ve yılana zehirli diş gibi.
Kolera mikrobu da düşmanlarına karşı küçük bir mızrakla donatılmıştır. O bu mızrağını çevresindeki diğer mikroplara batırır, onlarda küçük bir delik açar ve oradan kendi bünyesindeki “Tip 6 salgı sistemi” aracılığıyla bir salgı vererek onları öldürür ve onların genlerini alarak daha güçlü bir konuma gelir. Bu yolla Antibiyotiklere de direnç kazanır.
1-4 mikron boyunda olan bu bakteriye bu sistemi kimi kurmuştur? Onun kendi kendine olması, tesadüfen oluşması veya tabiatın yapması mümkün müdür? Onun gibi milyarlarca canlıdaki sistemler de bundan daha aşağı kalır özellikte değildir. Bunu kuran kim ise onları kuran da O’dur. Çünkü hepsinin özelliklerini yalnız O biliyor. Hayatı veren kim ise ölümü veren de O’dur. Her canlının rızkını veren de elbisesini giydiren de O’dur.
*Hem nasıl ki dört yüz bin millet içinde bulunan ve her milletin istediği erzakı ayrı ve istimal ettiği silâhı ayrı ve giydiği elbisesi ayrı ve talimatı ayrı ve terhisatı ayrı olan bir ordunun mucizekâr bir kumandanı, tek başıyla bütün o ayrı ayrı milletlerin ayrı ayrı erzakların ve çeşit çeşit eslihalarını ve elbiselerini ve cihazatlarını, hiçbirini unutmayarak ve şaşırmayarak verdiği o acip ordu ve ordugâh, şüphesiz, bedahetle o harika kumandanı gösterir, takdirkârâne sevdirir. (ŞUALAR, 11.Şua)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.