Yavuz BAHADIROĞLU
Can çekişen vatan: Doğu Türkistan
“Sincan katliamı” diye bir sürmanşet gördüğünüzde, muhtemelen, dünyanın uzak yerlerinden birinde, sizinle ve dünyanızla ilgisi bulunmayan bir şeylerin cereyan ettiği hissine kapılmışsınızdır...
Peki, “Sincan” diye yazılan bölgenin aslında “Doğu Türkistan” olduğunu öğrenseniz, aynı duyarsızlıkta kalabilir misiniz?
Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinin yaşadığını, Uygurların öz be öz Müslüman, öz be öz Türk olduğunu öğrenseniz, aynı duyarsızlıkta kalabilir misiniz?
Bir zamanlar “bağımsız devlet” olduklarını, bağımsız “Doğu Türkistan Cumhuriyeti”nin Çin tarafından işgal edildiğini, hükümet üyelerinin ülkeden kaçmak zorunda kaldığını, bu arada Doğu Türkistan Hükümeti Genel Sekreteri’nin uzun bir yürüyüşle önce Hindistan’a, sonra Türkiye’ye ulaştığını öğrenseniz aynı duyarsızlıkta kalabilir misiniz?
O Genel Sekreter’in adı İsa Yusuf Alptekin’di... Bu tabloları ağlayarak anlatır, oradaki kardeşlerimizin kurtulması için devletleri harekete geçirmeye çalışırdı.
Bu yolda bir ömür tüketti...
Bir insanın büyük bir milleti sırtlayıp götürmesine onun şahsında şahit oldum...
Fedakarlığın ne anlama geldiğini ondan öğrendim...
Vatan sevgisinin insanı nasıl yakıp kavurduğunu ise en çok onda gördüm...
Nasılmış dostlarım?..
Doğu Türkistan bize çok mu uzakmış?
Değil işte...
Çok yakın...
Hemen yüreğimizin içinde...
Bizim kadar “bizden.”
Eski vatanımız...
Çinli yöneticiler şimdi de “işçi çatışması” süsü vererek bizim insanlarımızı öldürüyor, Doğu Türkistan’da...
O toprakların gerçek sahiplerini yok etmeye çalışıyorlar...
Tam bir soykırım uygulanıyor yıllardan beri, ama dünyanın kılı kıpırdamıyor.
Bu ne ilk katliamdır, ne de -bu gidişle- son katliam olacaktır!
Çin bunu hep yapıyor, hep yapacaktır.
Çünkü orada yaşayan Türkleri kendine bağlamayı başaramadı.
Dinlerini değiştirmeye çalıştı olmadı, dillerini değiştirmeye çalıştı olmadı, alfabelerini değiştirdi, kıyafetlerini değiştirdi, ama yine olmadı; o zaman acımasızca öldürmeye başladı...
Zaman zaman silah kullandı, zaman zaman aç bırakarak öldürdü.
Aç bırakmak için, bölgede yetişmeyen ürünler ektirdi (ekmeyeni vatana ihanetten asıyordu), cebren; bölgeyi açlığa mahkum etti.
1949-1952 yılları arasında 2 milyon 800 bin kişi...
1952-1957 arasında 3 milyon 509 bin kişi...
1958-1960 yılları arasında 6 milyon 700 bin kişi...
1961-1965 yılları arasında ise 13 milyon 300 bin kişi ya Çinliler tarafından katledildi ya da yanlış ekim yüzünden rejimin bile bile davet ettiği kıtlık sonucunda öldüler.
Birkaç günden beri “bizim” bazı gazeteleri hayretler içinde okuyorum: Bizimle hiç ilgisi olmayan bir bölgeden bahseder gibi, “Sincan”dan bahsediyorlar.
“Yüz kişi öldü... Üç yüz kişi öldü... Beş yüz kişi öldü...”
Kimimizin kılı kıpırdamıyor...
Kimimiz sadece “yazık” deyip geçiyoruz, başka kanala...
“Aman görmeyelim, duymayalım” havasındayız.
Çünkü hafızamızın hiçbir bölgesinde “Sincan” diye bir bölge yok.
Deseler ki “Doğu Türkistan...”
Deseler ki, “Uygur Türkleri...”
Çoğumuz koltuklarımızdan hoplarız! “Bunlar bizimkilermiş” demeye başlarız.
Zaten Çin bu yüzden değiştirmiş bölgenin adını.
Yani “Sincan” ismi Çin’in bir oyunu... İslam dünyasından, Türk dünyasından Doğu Türkistan’ı koparmak için böyle bir oyuna başvurmuş, devletlere de baskıyla kabul ettirmiş...
Bu arada maalesef Türkiye Cumhuriyeti Devleti de “Sincan” ismini kabul etmiş.
Oysa İsa Yusuf Bey Türkiye’nin bu ismi reddetmesi için ne kadar uğraşmıştı.
Ama devletlerarası ilişkiler maddi telakkilere göre şekilleniyor.
Devletin yüreği olmadığı için, acımıyor!..
Duyguları olmadığı için ağlamıyor!..
Ciğeri olmadığı için, yanmıyor!
Devletler çıkar hesabı yapıyor (yapmalı da). İki milyara yaklaşan nüfusuyla, ticaret hacmi açısından çok iştah açıcı gözüktüğü için, hiçbir devlet Çin’le arayı açmak istemiyor.
Mazlum milletler bu pazarlıklar arasında, maalesef, kaynayıp gidiyor!
Bu arada “Sincan”ın “Kazanılmış topraklar” anlamına geldiğini, Çin’in bu bölgeyi “kazanç” hanesine çoktan kaydettiğini, bölgede verimli topraklar dışında petrol ve doğalgaz gibi zenginlikler de bulunduğunu kaydedelim...
İçimiz yanıyor!
Vakit
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.