Can Damlaları

Veysel Karani,  Yemen illerinde efsanesiyle hakikati birbirine karışmış bir velidir.  Annesine merbutiyetinden dolayı sahabe olamamıştır lakin aynı merbutiyetinden dolayı iki önemli paye elde etmiştir. Bu payelerden birisi, Tabiin neslinin ulusu olmasıdır.  Hazreti Peygamber tarfından 'Tabiinin ulusu' olarak tebcil edilmesidir.  Hadisi şerife göre üç kutlu nesil vardır. Bu kutlu nesillerin başında sahabe nesli gelmektedir. Onların devamı olan ikinci kutlu nesil ise Tabiin yani sahabeye iktida edenlerin ve uyanların neslidir.  Tabiin ikinci nesildir. Üçüncü nesil ise Tebe-i tabiin neslidir. Peygamberimiz ‘asırların en hayırlısı benim asrım sonrakiler ve sonrakiler’ diyerekten bu üç kutlu asra işaret etmiştir. Elbette sahabe mertebesi en yüksek mertebedir. Rivayetlere göre Veysel Karani Yemen illerinde davar çobanlığı yapmaktadır. Annesine ve ibadetine düşkündür. Hazreti Peygamberi gelip görmek istemiş lakin annesinden aldığı izin kifayet etmeyince tam bir itaat sırrıyla herhangi bir yorum yapmadan tekrar Yemen’e avdet etmiştir. Annesine itaatten dolayı darb-ı mesel haline gelmiş ve büyük bir makam kazanmıştır.  Hatem-i Tai bisete yani peygamberimizin gönderildiği tarihine yetişmediğinden dolayı İslam’la şerefyab olamamıştır. Bununla birlikte cömertliği ile dillere destan olmuş ve her daim övgüye mazhar olmuştur.  Hatem-i Tai cömertlikte darb-ı mesel olurken Veysel Karani de anneye iyilikte darb-ı mesel olmuştur.

*

Elbette anne babaya iyilik (birru’l valideyn) Veysel Karani’nin bir boyutudur. İkinci boyutunda ise onun bila vasıta tezekki etmesi yani seyr-i sülükten geçmesi vardır.  Peygamberler insanları yönetmeden önce çobanlıkla hayvanları yönetmişlerdir.  Elbette Veysel Karani vahiy almamış ama fıtri olarak tekamül etmiş ve ilhama mazhar olmuştur.  Dolayısıyla evliyaların bağlantısız ve doğrudan yoluna Üveysilik denmiştir.  Mürşitsiz seyrü sülükten geçmek ve tekamül etmek Üveysilik olarak anılmıştır.  Aktab-ı tasavvuf zülcenaheyndir, iki kanatlıdır. Bu anlamda Nakşi büyüklerinin büyük kısmı hem mürşit vasıtasıyla tarik-i hakka irşat olduğu gibi hem de Bahaeddin Nakşibend gibi Üveysilik yolunu da takip etmiştir. Yani bilavasıta tekamül etmiştir.

Bazı tasavvuf kitaplarında Üveysilikle nefsi mütmaine makamından yukarı çıkılmayacağı yazılmış ve ileri mertebelere tekamül için şeyh şartı aranmışsa da buna dair bir delil yoktur.  Kimi şeyhler birçok tarikattan icazetli olduğu gibi bazıları da bir mürşide tabi olmakla birlikte Üveysilikle de tekamül etmiştir. Tasavvufta kendi kendini yetiştirme tarzına Üveysilik denmiştir. Üveysilerin başı da Veysel Karani Hazretleridir.  Tarikatta kendi kendini yetiştirmek Üveysilik olarak anılırken siyaset aleminde kendini yetiştirenlere ‘isami’ denmektedir. Hiç kimsenin yardımını almadan zuhur eden kimseler ‘isami’ olarak anılmaktadır. Bu çerçevede Salahaddin Eyyübi, Nadir Şah ve Napolyon gibi isimler birer isamidir. Zira kariyerlerini bir hanedanlığa borçlu değildirler. Kimse ellerinden tutmuş değildir. Kendi gayretleriyle bir noktaya gelmişlerdir. Kültürel anlamda da hoca ve üstat katkısı olmadan kendi kendini yetiştirenlere otodidakt denmektedir.   Üveysilik hüdai nabit bir yoldur.

*

Veysel Karani Tabiinin ulusu olmakla birlikte tarihte yekta değildir. Can Damlaları (Reşahat Aynu’l Hayat)  adlı tasavvuf kitabını mütalaa ederken Beni İsrail’in de bir Veysel Karanisi olduğunu öğreniyoruz. Demek ki ümmetler arasında ikizler var. Nasıl ki bugünkü Mısırlı yöneticilerden bir kısmına Firavun deniliyorsa ve her Musa’nın bir Firavunu varsa her ümmetin de her devrin de bir Veysel Karanisi olmalı.  Can damlaları (Reşahat) adlı kitaptan öğrendiğimize göre,  Beni İsrail’in  Veysel Karanisi de Burhu’l Esved  olarak anılıyor. Beni İsrail’de hem tasavvuf hem de Üveysilik olduğunu Can Damlalarıyla öğrenmiş oluyoruz. İbranice Kabalizm veya Kabala ayini, Yahudi tasavvufu anlamına gelmektedir. Kabalacılık hala aktif bulunuyor. Bazı geleneklerine rastlanıyor.  Lakin Kabbalanın asil olduğunu söyleyebilir miyiz? Belki, baki bazı asil damlalarından bahsetmek mümkün. Lakin bir şeyin aslı bozulmuşsa fer’inin veya kolunun sağlam kaldığını söylemek mümkün değildir. İsmail Raci Faruki gibi kimi zevat Buda’ya benzetildiğinden dolayı İbrahim Ethem’in hikayesini efsane saymıştır. Bu mantığa göre, Yahudilikte de bir Üveysilik olduğunu red ve inkar etmemiz gerekecek. Oysa bu inkarın isbatı mümkün değildir. Bu red ve inkar elbetteki dar görüşlülüktür. Dinler de, bozulmaları da birbirini kovalamakta ve birbirine benzemektedir.  Lakin Cenab-ı Hak kıyamete kadar İslam’ın ve Kur’an’ın hıfzını tekeffül etmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum