Cerbezeli hitabetin yanıltıcı tesiri

İsmini anmaya değer bulmadığım malum ve müfteri şahsın, çoğunluğu avamdan müteşekkil kitlelerin kolayca iğfal olunabilen zihinleri üzerindeki tesirinin muhtemel nedeni, kolayca tahmin edileceği üzere, fazlasıyla televizyon ekranlarında (kendi televizyonu) arzı endam etmesi, kimi zaman akılları teshir edebilen yanıltıcı hitabet kudreti ve inanılmaz demagoji yapabilme yeteneğiydi. Vakti zamanında, bu satırların yazarı üzerindeki görünür ve hissedilir tesiri ise, bunların yanı sıra, ilmi ve bazı zaman kısmen derinlikli Kur’an tahlilleriydi. Gerçi bunların büyük çoğunluğunun kendi orijinal tespitleri olmayıp sağdan-soldan aşırılmış birer intihal (hırsızlık) olduğunu sonradan öğrenecektik ama adına olumlu farkındalık diyebileceğimiz bu aşamaya gelinceye kadar, olan olmuştu. Tesir altında kalmak, etkilenmek düşünen her beşer için olağan bir durum çünkü insan kolayca etkilenebilen bir varlık amma bu tesirlerin bazı önemli kırılma anlarından sonra tamamen bitmesi eşyanın tabiatı gereği. 

Hüsn-ü zan ile bakınca bu vehmi ve yalancı tesirin muhtemel bazı sebepleri şöyle sıralanabilir: Birincisi, malum ve müfteri şahsın bazen insanı hayrete düşüren aforizma üretebilme ve Kurana ait kavramları sathi bazı yöntemlerle kavramsallaştırabilme mahareti, bazı zaman ispirtizma seviyesine varan güçlü cerbeze kabiliyeti ve çoğu tasannu kokan irticali konuşmaları.

İkincisi, “içimizdeki vesayet”ten ötürü en azından kuru malumat bakımından böyle donanımlı ve birikimli kumaşların çıkmasına pek de müsait olmayan, mahalle baskısının yer yer yoğun bir şekilde hissedildiği tek kanatlı, yalınkat bazı düşünsel ortamlar. Üçüncüsü, özellikle kurumsal çevrelerde gözlemlediğimiz, Kur’an-merkezli derin ve tahlil gücü yüksek mukayeseli okumalardan ziyade, Risaleleri, sadece belli ve belirgin formatlarda aşıkane ve halisane okumaktan ibaret olan geleneksel tedris kültürümüz.  

Hisarla, ihlaslı ve itinalı bir şekilde örülmüş bu yapının içerisinden sıyrılarak çok renkli, çok boyutlu, çok katmanlı, Üstadımızın beliğ ifadesiyle “zahiren mutantan, batınen kof ve kapısı iflah olmaz kupkuru bir mealciliğe çıkan Kur’an-merkezli sohbetlere muhatap olan uyanık, hakikate aç, biraz da kanaatsiz, “He’l min mezid” edalı fıtratlar, yanıltıcı da olsa, ister istemez, böyle bir rüzgarın tesirinde kalacaklardı. Böylesi bir tesiri, Risale-i Nurlarca inşa edilmiş mümeyyiz bir akılla, temessüle çevirmek ise her kişinin işi değil, er kişinin işi. Sözü, hepimizi, bu gibi durumlara karşı yaklaşık yetmiş sene evvel uyaran Üstad hazretlerine bırakalım 

“…Hapishanede –Allah rahmet eylesin- mühim bir şeyh ve mürşit ve cazibedar bir Nakşi evliyasından bir zat, dört ay mütemadiyen Risale-i Nur’un elli-altmış şakirdleri içinde celbkarane sohbet ettiği halde, yalnız bir tek şakirdi muvakkaten kendine çekebildi. Mütebakisi, o cazibedar şeyhe karşı müstağni kaldılar. Risale-i Nur’un yüksek, kıymettar hizmet-i imaniyesi onlara kafi olarak kanaat veriyordu. O şakirdlerin gayet keskin kalp basireti şöyle bir hakikati anlamış ki: Risale-i Nur’la hizmet ise, imanı kurtarıyor; tarikat ve şeyhlik ise, velayet mertebeleri kazandırıyor. Bir adamın imanını kurtarmak ise on mümini velayet derecesine çıkarmaktan daha mühim ve daha sevaplıdır… İşte bu dakik sırrı, senin Ispartalı kardeşlerin bir kısmının akılları görmese de umumunun keskin kalpleri görmüş ki, benim gibi biçare, günahkar bir adamın arkadaşlığını evliyalara, belki de eğer bulunsaydı, müçtehitlere dahi tercih ettiler. Bu hakikate binaen, bu şehre bir kutup, bir Gavs-ı Azam gelse, seni on günde velayet derecesine çıkaracağım dese, sen Risale-i Nur’u bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.”(Kastamonu Lahikası, Envar Neşriyat s.83-84.) 

Üstad hazretleri, Feyzi Ağabeye hitaben yazdığı bu mektupta, tarikat ve tasavvuf gibi Ehl-i Sünnet dairesindeki dost ve zararsız bir hizmete gösterilebilecek bir temayüle karşı bir talebesinin şahsında kıyamete kadar gelecek bütün nur talebelerini şiddetli ikaz ediyor. Tarikat ve tasavvuf gibi Ehl-i Sünnet dairesindeki dost ve zararsız bir hizmete karşı durum bu minval üzere ise, mealci-Kurancı cazibedar bazı zatlara karşı nur talebelerince oluşabilecek bir temayüle karşı üstat hazretlerinin ne diyebileceğini tahmin etmek çok zor olmasa gerek.   

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
11 Yorum