Bediüzzaman’ı zehirleyerek şehit ettiler

Bediüzzaman 65 yıl önce çileli ömrünü tamamlayarak ahirete göç etti. Said Nursi, Risale-i Nur’u susturmak isteyen derin yapılar tarafından yıllarca hapis, sürgün, işkence ve suikastlara maruz bırakılır. Defalarca zehirlenir. Bunların en şiddetlileri Denizli Hapsinde gerçekleşir. Fakat Allah’ın yardımıyla her seferinde kurtulur.

Hapishane yetkililerine Ankara’dan emir gelir, “Bediüzzaman’ı yok edin” denir. Müdür makamını korumak için emri uygulamak ister. Plan hazırlanır. Herkese aşı yapılacak; Bediüzzaman, Hüsrev Altınbaşak ve Hafız Ali Ergün’e aşı adı altında zehir şırınga edilecektir. Bu sinsi suikastlar üç kez denenecek, zehir nihayet Hafız’ı götürecektir. Hüsrev verilen zehri zamanında fark ederek kendini dışarı atacak, kendi ifadesiyle “Adeta horozlar gibi ötücek”, zehri çıkardıktan sonra mecalsiz şekilde yere düşecektir.

Üstad tek başına bir koğuşta kalmaktadır. Kapısı sürekli kilitli tutulmaktadır. İmha edilmesi için bütün şartlar hazırlanmıştır. Bir gün derin güçler menhus amaçlarına ulaşmak için harekete geçerler. Plan uygulamaya konulur. Mahkûmlara çiçek aşısı yapılır. Sıra Üstada gelir. Sırt üstü yatırılır. Kalbinin üzerinden iğne batırılır. İğneci şırıngayı boşaltmak ister fakat zehir geri fışkırır. Bu ibretlik durum karşısında kendine gelir. “Hazret biz hata yapıyoruz.” diyerek niyetini itiraf eder.

Üstad meselenin ta başından beri haberdardır. Böyle çocukça oyunları çok görmüştür.

“Biliyorum evladım, beni öldürmeye çalışıyorlar. Fakat Allah'ın öldürmediğini kimse öldüremez.”

Üstad vefat etmez ama içeri giren az zehir bile onu hasta etmeye yeter. Zehir yarası ancak iki yıl sonra kapanır. Teninde kalan bir miktar zehir sebebiyle 2 yıl kadar iğnenin batırıldığı yerden kanlı irin sızar. O günlerde verilen zehirleri 17 yıl vücudunda taşır.

İkinci Zehir Suikastı

İlk zehirleme suikastından sonuç alınamaz. Bediüzzaman’ın etkinliğini artırdığını fark eden Savcı kendince tedbir almasına rağmen Üstad ve talebelerinin faaliyetlerine engel olamaz. Bunun üzerine Ankara’dan yardım ister. Ankara daha önce defalarca denenmiş ama hiçbir netice alınamamış o senaryoyu tekrar uygulamaya kalkar. Bediüzzaman özel bir uzman tarafından zehirlenecektir. Savcı şaşkındır. Bunun sorunu çözemeyeceğini, Bediüzzaman’ı yok edemeyeceğini söylese de zehir uzmanı oralı olmaz, gizlice çalışmaya başlar, koğuşları dolaşır.

Süleyman Hünkâr, Nur Talebeleri yazı yazarken nöbet tutmaktadır. Bir ara etrafta bir yabancının dolaştığını fark eder. Üstada zarar vermesinden korkar. Hafız Ali’yi bilgilendirmek ister. Fakat yabancının çocuk koğuşuna girdiğini görünce tehlikenin geçtiğine kanaat getirerek vazgeçer. Oysa tehlike geçmemiştir. O dakikalarda Sadık Demirelli, Hafız’ın yanına geldiğinde onu hayli üzgün bulur, endişelenir. Üstada birileri zarar vermeye çalışıyor olmalıdır. Hemen Üstadın koğuşuna yönelirler. Kapı kilitlidir. Başgardiyandan açmasını isterler. Başgardiyan direnmenin fayda etmeyeceğini anlar. Biraz daha beklerse çıngar çıkacaktır. Bu sefer de olayları engellemek zorlaşacaktır. Çaresizce teklifi kabul eder, kapıyı açar. Kapıyı açar açmaz yoğun bir zehir kokusu yayılır. Odaya ilk önce Hafız dalar. Gözleri Üstad’ı arar. Üstad’ın seccade üzerinde secde eder durumda iki büklüm durduğunu fark edince yanına koşar.

Üstad dünyasını değiştirdi değiştirecektir. Durumun ciddiyetini kavrayan Sadık odayı havalandırmak için camları kırar, Süleyman menteşeleri çıkarır. Arkasından başgardiyanın şaşkın bakışları altında Üstad’ı odadan çıkarırlar. Üstad ağır şekilde zehirlenmiştir. Zayıf da olsa nefes almaktadır. Hafız Ali canhıraş şekilde bağırır.

-Üstad yaşıyor! Doktor çağırın!

Hapishane karışır. “Doktor çağırın!” sesleri birbirine karışır. Mehmet Feyzi Pamukçu ve Emin Efendi bu tür durumlara aşina olduklarından harekete geçerler. Üstadın yüzünü yıkarlar. Şakaklarını, ellerini ovuştururlar. Fakat müdahale yeterli olmamıştır. Hafız ezelde hayatını Üstadına feda etmeyi göze almıştır. Suni teneffüs yaparak Üstadındaki zehri içine çeker. Birkaç dakika sonra Üstad kımıldanır, yavaş yavaş nefesi açılır, gözlerindeki perde kalkar.

O arada doktor gelmiştir. Yaptığı tetkikte Üstadın odasına zehir pompalandığını, solunum yoluyla vücuduna girdiğini tespit eder. Zehrin tesirini kırmak için iğne yapmak ister. Hafız, Üstad’a tekrar zehir verilmesinden endişelendiği için, “Önce bana yapın…” diyerek kolunu uzatır. Doktor şaşırır.

-Niçin böyle yapıyorsun?

-Üstadımıza yaptıklarından sonra hükümete güvenimiz kalmadı.

-Bünyen çok zayıf. Vereceğim ilaca mukavemet edemeyebilir.

-Olsun.

Doktor, Hafız’ın isteğini kabul ederek iğneyi yapar. On dakika beklenir. Hafız’a bir şey olmadığını görünce Nur Talebeleri Üstad’a da yapılmasını kabul ederler.

İğne yapılır. Üstad yavaş yavaş kendine gelince etrafındaki kalabalığın dağılmasını işaret eder.

Hafız Ali’nin Duası

Nur Talebeleri köşelerine çekilirler. Çaresizce dualara dururlar. Üstadın şifa bulması için Kur’an’lar, Cevşen’ler okurlar. Üstadın başında sadece Hafız Ali kalmıştır. Yıllardır okuduğu bazı dua ve virdleri son günlerde ikişer kez okumasının sırrını o an anlar. Demek Üstad yerine de okumuştur.

Hafız Ali her vesileyle Üstadına olan sevgisini ve sadakatini arz etmiş, kendini feda etmeye hazır olduğunu bildirmiştir. Üstadının zehirlendiğini, ölümle koyun koyuna yaşadığını fark edince kendini feda etmeye karar verir. Zindanlardaki talebelerin ve dünya zindanındakilerin Nur İnsan Bediüzzaman’a daha çok ihtiyacı olduğunu düşünerek, “Ya Rab! Şu kadar insan, biz çaresiz kaldık. Üstadımıza elimiz yetişmiyor. Eğer eceli geldiyse onun yerine benim canımı al, ona afiyet ver.” diye dua ettikten üç gün sonra Üstad yerine Rabbine gidecektir.16 yıl sonra da Bediüzzaman toprağa düşecek, ahiret yurduna geçecektir.

Bediüzzaman Şehid Oluyor

Rivayete göre Hz. Hamza, Hz. Mustafa (asm) yerine; Hafız Ali Ergün de Bediüzzaman yerine şehiden vefat etmiştir. Bediüzzaman’ın varislerinden Bayram Yüksel’e göre Hz. Mustafa, Yahudi kadının yemeğine kattığı zehrin tesirini son nefesine kadar vücudunda taşımış ve bu hâl ile manevi şehit olarak vefat etmiştir. Bediüzzaman da 17 kez vücuduna verilen zehirlerin tesirini son nefesine kadar hissetmiş ve manevi şehit olarak vefat etmiştir.

Ne mutlu şahadet şerbeti ile dünyadan geçenlere…

Ruhlarına El-Fatiha...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum