Davut ŞAHİN
Çok satan (!) gazetenin misyonu
Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök koltuğu halefine terk etti.
Geride “kötü bir geçmiş” bıraktığı söyleniyor.
Aslında Hürriyet gazetesinin cisimleşmiş bir kişiliğiydi Özkök.
Bana göre Özkök Hürriyet gazetesini bozmuş veya çok kötü bir yere getirmiş değil, aksine gazetenin misyonuna uygun hareket etmiştir.
Çünkü Hürriyet’in kurulduğundan beri nasıl yayın yaptığı herkesçe malum, sır değil.
Özkök misyonunu tamamladı. Ama Hürriyet gazetesi misyonuna kaldığı yerden devam edecek.
Bu bakımdan, hangi Genel Yayın Yönetmeni gelse, Hürriyet gazetesinin misyonu ve tavrı değişmeyecektir.
Ne diyordu Hürriyet’in kurucusu:
“Fikri öldüreceğim. Yazıya son vereceğim.” (Sedat Simavi)
Bu gün o noktanın da ötesindeyiz.
İnternetin devreye girmesiyle birlikte bırakın “düşünceyi,” okumak gibi bir kavram bile Türk halkına yabancı…
*
Tamam, teknolojinin, iş dünyasının medyanın yaşamı belirleme gücünü biliyoruz. Günden güne küreselleştiğini de... Bu alanlarda çalışanların aldıkları kararlar toplumu yönlendiriyor, biçimlendiriyor.
Medya hem bir sanayi, hem bir kamu hizmeti, hem de siyasi bir kuruluş olması ona muğlak bir statü vermekte.. Zaten bu muğlak statü değil midir ki, problemleri ardarda beraberinde getirmiştir…
*
Gazete nedir? Temel olarak haber ve bilgi veren-ulaştıran kağıda basılı bir üründür.
Ülkemizde yazılı basının 19.yüzyılın ortalarında Osmanlı Devleti içerisinde doğan hürriyet düşünceleri, fermanları ve meşrutiyetler arasında doğduğunu biliyoruz.
Cumhuriyete geçiş sürecinde basınla ilgili ilk çalışmalar kurtuluş savaşı sırasında “Anadolu Ajansı” ile olmuş. Yazılı basın, özellikle çok partili demokrasi denemelerinde ön planda olmuş…
Kimi kendini iktidarın birer borazanı olmuş, kimi “orta seviyeli gazete patronları” bütçesinin kaldıramadığı borçtan dolayı, ellerindeki gazeteleri bugünün medya patronu diye tabir edilenlere satmış...
Bugün medyayı avuçlarının içinde tutan güçler, modern dünyada medyanın yerini ve önemini çok iyi kavramış olmalı ki, holdinglerin hesaplarında oluşacak bir olumsuzluğu elindeki medya aracını satarak değil, bunu borçlu olduğu kimselerden ertelemeyi rica ederek kapatmayı düşünmektedir…
Medyada ahlak konusu elbette burada devreye girer… İyi de “ahlak” medya baronlarını ne kadar ilgilendirir veya ilgilendirdi ki?
Hürriyet gazetesi gibilerin bu medyaya ne kazandırdığını (!) özetlemek gerekir bence:
“Doğru haber” kavramı artık anlamını kaybetti.
Her gün taraf değiştiren gazete manşetleri ve haberleri okuyucunun kafasını karıştırmakta…
Çünkü sadece çıkarlara uygun haber yapmak bir yana, milletin ihtiyacı olanı değil, normal şartlarda olmaması gereken haberleri kitlenin gözüne soktular.
Bu sayede daha çok okunan, ama anlamsız haberler yığınıyla doldu gazeteler.
*
Toparlayalım:
Bilgi kaynağı paranın tekeline geçti… Bu işten anlamayan para babaları medya sektörüne girerek, daha kaliteli haber veya medya yerine daha fazla kar payını düşündü… Her şeyi göze alabilen ve hatta bunun için demokrasiyi katleden patronlar türedi.
İşte Hürriyet’in medyaya kazandırdığı etik!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.