Nurettin HUYUT
Çözüm: müslüman kimliğin öne çıkarılmasında
Bediüzzaman Said Nursi, bugün içiçe olduğumuz sıkıntılara yönelik çözüm önerilerini yıllar önce eserlerinde dile getirmiştir. Bu eserlerden yola çıkarak şunları söyleyebiliriz:
Bediüzzaman'a göre; Ortadoğu sorununu topyekûn çözmenin yolu öncelikle o bölge insanını tanımaktan, sosyo-kültürel yapısını bilmek ve ona göre hareket etmekten geçer.
Konu ile ilgili görüşlerini incelediğimizde yaptığı tespitleri şöyle sıralamamız mümkün;
Ortadoğu cami veya tarla ise Avrupa dükkân veya kışladır.
Ortadoğu insanının karakteri ve kimliği cami imamına veya tarım işçisine benzerse de, Avrupa insanının karakteri asker veya tüccar kimliği taşır. Yani, Avrupa toplumları tüccardır, savaşçıdır. Asya toplumları ise dindardır ve tarım toplumudur.
Buna delil olarak tarihi gelişmeleri gösterir; Tarih boyunca Ortadoğu milletleri Peygamberler ve din büyükleri önderliğinde birlik ve beraberlik sağlamıştır. Oysa Avrupa toplumları akil insanlar sayesinde gelişmiş, yükselmiş, medeni olmayı başarmıştır. Yani, Peygamberlerin hemen hemen tamamına yakını Ortadoğudan çıkmıştır, oysa filozof ve bilim adamlarının da büyük ekseriyeti Avrupadan çıkmıştır. Bu durum Said Nursiye göre İlahi kaderin vazgeçilmez bir tecellisidir. Bunu değiştirmek mümkün değildir.
O nedenle Avrupa insanına giydirilen askeri elbise Asya insanına uymaz. Çünkü imam elbisesi ile asker elbisesi farklıdır. Bir başka ifade ile tango bir kadına giydirilen elbise mert bir erkeğe yakışmaz, giydirilse abes kaçar, herkese maskara olur.
Toplumların yaşadığı hayat şartları ve özellikle coğrafi iklim, karakterlerine ve duygularına fazlasıyla etki yapmakta, soğuk iklimin insanı daha akılcı ve bilimsel gittiği halde sıcak iklimin insanları buna ters olarak kalbi ve hissi gitmektedir.
O nedenle soğuk iklimde yaşayan insanlar bir fikri geç almakta ama aldıktan sonra da geç bırakmaktadır. Ama sıcak iklimin insanı kalbi ve duygusal gittiği için çabuk kabul etmekte ve çabuk terk etmektedir. Bu davranış biçimi onların herhangi bir olay karşısında akılcı davranmalarını engellemektedir. İşte, tabiat şartlarının doğurduğu bu boşluk dini emirlerle doldurulduğunda durumdan doğacak zarar asgariye inmektedir, dindar bir insan duygusal davransa da yanlışa karşı içinde her zaman bir yasakçı olacağından hata yapma şansı azalmaktadır. Dinin günlük hayata akseden kuralları onu doğruya itmekte, yanlış yapmasını önlemektedir.
Örneğin, "Müslümanlar ancak kardeştir." (Hucurât Sûresi, 49:10.) ayeti ırkçılığı kökünden kazıyan bir emirdir. Bu ilahi emre uyan bir Müslüman, tüm insanların düz bir tarağın dişleri gibi hukuk karşısında eşit olduğuna inanır ve bilir. Yine, "Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez."(Enâm Sûresi, 6:164; İsrâ Sûresi, 17:15; Fâtır Sûresi, 35:18; Zümer Sûresi, 39:7.) ayeti suçların şahsiliği prensibini emretmektedir. Bir Müslüman bu prensibi bilmese de Kuranın bu emrine inandığı ve intisap ettiği için problem çıkmaz. Suç işleyen kişinin annesini, babasını, ailesini suçlu görmez.
Bunlar gibi birçok İlahi emir sayesinde hayatı düzene girer ve topluma menfaatli birey olarak yaşar. Tüm bireylerin buna kıyaslanması durumunda toplumun büyük kesiminden kimse zarar görmez. O nedenle toplum mühendisleri de çok iyi bilirler ki, dindar ve dini hisleri kuvvetli bin kişiyi idare etmek, ahlaksız ve inançsız on kişiyi idare etmekten daha kolay ve daha suhuletlidir.
Said Nursi, bu durumu iyi tespit ettiği için Adnan Menderese gönderilmek üzere yazdığı mektubunda bu kurallara uyulmasını talep etmiştir. Bunu isterken de iddiasının ispatını yapmıştır. Özellikle, "devlet için fert feda edilir" zalimane kaidesini artık terk etmelerinin hem İslami hem de insani bir emir olduğunu düşünmesi gerektiğini belirtmiştir. Avrupaya şirin görünmek ve onlar gibi olduğunu göstermek için verilen tavizden de artık vazgeçilmesi gerektiğini vurgulamış, aksine İslam dünyasını memnun edecek bu kuralları artık uygulaması gerektiğini savunmuştur.
Bunu yapmanın neticesinde Güneydoğuda asayiş sağlanacaktır, devlete olan güven artacak, birlik ve beraberlik hiçbir zaman bozulmamak üzere sağlam temellere oturtulmuş olacaktır. Zaten devleti yöneten bir idarecinin de bundan başka ne gibi bir isteği olabilir ki
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.