Değerler Eğitiminin içi doldurulursa Said Nursi’nin o sözü gerçek olur
Son yıllarda eğitimin her alanında yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanan “Değerler Eğitimi” kavramını eğitimcilere sorduk. Değerler Eğitimi nedir? Mevcut uygulamalar yeterli mi? Değerler Eğitimi nasıl olmalı?
Risale Haber – ÖZEL
Değerler Eğitimi üzerine çalışmalarıyla da tanınan Eğitimci Yazar Ali Irmak; sevgi, saygı, adalet, yardımseverlik gibi değerlerin insanlığın ortak mirası olduğunu ve bu mirasın korunmasının değerler eğitimi ile mümkün olduğunun altını çizdi. “Eğer sağlıklı, güvenli bir toplum istiyorsak; eğer çocuklarımız adil olsun, birbirini sevsin istiyorsak çocuklarımıza değerleri doğru bir şekilde vermeliyiz” dedi.
KAVRAMLARIN İÇİ DOLDURULURSA SAİD NURSİ'NİN SÖZÜ GERÇEK OLUR
Eğitim alanında birçok makale ve kitap çalışması yapan Eğitimci Yazar Bestami Said Çiftçi Değerler kavramının aslında dini kaynaklı bir yapısının olmasına rağmen kasten aslından koparılmaya çalışılarak ekonomik bir kavrama dönüştürüldüğünü vurgulayarak “Değerler Eğitimi” kavramının hem aile hem okul tarafından içinin doldurulması gerektiğine dikkat çekti.
“Yardımlaşmak, dayanışmak, güler yüzlü olmak, empati kurmak, adil olmak, farklılıkları kabul etmek ve benzeri kavramlara baktığımızda bunların tamamının Kur’an-ı Kerim ve Sünnet ekseninde olduğunu görmek mümkündür” diyen Çiftçi, “bireylerin dini ve ahlaki değerlerini tanımasını sağlayıp bu kavramların içinin doldurulması halinde Bediüzzaman Said Nursi’nin ‘Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler. Belki, küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler’ sözü gerçek olacaktır” dedi. Burada aile ve okul boyutunun önemli olduğunu belirten Çiftçi sözlerine şöyle bitirdi: “değerler eğitimi vermek istiyorsanız İslamiyet’i öğretiniz. Doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet’e layık doğruluğu genç kuşaklara gösteriniz. Yaşayınız ve yaşatınız. Yaşamayan yaşatamaz”.
Çalışmalarını yurtdışında sürdüren Araştırmacı Eğitimci Ahmet Mehmet, eğitim politikalarını şekillendiren kişilerin konuya hassasiyetle yaklaşmaları gerektiğini ifade ederek, “Değerler eğitimi toplumsal boyutta örgün eğitim kurumlarında uygulanması aşamasında hangi önceliklerin ve ihtiyaçların toplum için önemli olduğu eğitim politikalarına yön veren kişilerin göz önünde bulundurması gereken bir husustur. Dini ve manevi değerlerin önceliğine ve ihtiyacına önem verildiği takdirde değerler eğitimi dini/manevi değerler eğitimi olarak kendini gösterecektir” dedi. “Değerler Eğitimi” programlarının topluma ve toplumun ihtiyacına göre şekillendirilmesi gerektiğinin altını çizen Mehmet, “Batının gelişmiş ülkelerindeki bireysel ve toplumsal yaşam standartları göz önüne alınmadan ve önceliklerinin neler olduğuna dikkat edilmeden Batı’dan getirilecek birtakım sistemler ve değerler gelişmekte olan ve öncelikleri, ihtiyaçları ve değerleri farklı olan başka toplumlar için geniş çaplı bireysel ve toplumsal fayda sağlaması mümkün gözükmemektedir. Bu sebeple toplumun yoğrulduğu dini, manevi, tarihi ve karakteristik olan kültürel unsurların göz önünde bulundurulması gerekmektedir” dedi.
İşte fikirlerini yukarıda kısa kısa özetlediğimiz eğitimcilerin konu ile ilgili açıklamaları:
OKUL VE AİLE DEĞER KAVRAMLARININ İÇİNİ DOLDURAN İKİ BOYUT OLMALI
BESTAMİ ÇİFTÇİ – Eğitimci Yazar
Değerler eğitimi demek ahlaki eğitim demektir. Bu ahlak, din kaynaklıdır. Değerler kelimesi dinle aynı kelimeleri kullanmamak amacıyla uydurulmuş bir kavramdır ahlaki değerler özellikle sosyal boyutu olan adalet, eşitlik, hayır yapmak, insanlara faydalı olmak ve benzeri davranışlar aslında din ve ahlak kavramı ile açıklanmaktadır. Eğitim sisteminde din ve ahlak kelimelerini doğrudan kullanmak birilerinin işine gelmediği ve laik eğitime de uygun düşmediği için bu kavram kullanılmıştır.
Değer kelimesi bir kavram olarak son zamanlarda sıkça kullanılmaktadır. Kelime aslında uydurulmuş bir kelimedir. Değmek kelimesinden türetilmiş ve ekonomik bir kavram haline dönüştürmüştür. Yani bir şeyin ölçülmesi sonucunda aldığı rakamsal ölçüttür. Görüyorsunuz her şey ekonomik kavramlarla anlatıldığı gibi ahlaki boyutu olan ve dine dayalı davranışları ifade eden ahlakiliği başka bir tarzda ekonomik boyutta tanımlama girişiminden başka bir şey değildir.
Kavramı bir tarafa bırakırsak insan yavrusunun eğitim hayatında aldığı en önemli kazanımlar dine dayalı ahlaki davranışlardır. Dine dayalı davranışlar şüphesiz Hazreti Muhammed’in (sav) söz ve eylemlerinin yani sünnetinin uygulanmasından başka bir şey değildir.
İSMİN DEĞİŞMESİ HAKİKATİ DEĞİŞTİRMEZ
Sözgelimi yardımlaşmak, dayanışmak, güler yüzlü olmak, empati kurmak, adil olmak, farklılıkları kabul etmek ve benzeri kavramlara baktığımızda bunların tamamının Kur’an-ı Kerim ve Sünnet ekseninde olduğunu görmek mümkündür. Ancak batı dünyasında dini dayanaklı kavramların bilimsel kabul edilmemesi nedeniyle çalıyı dolanıp değerler eğitimi adıyla yaygınlaştırmıştır. Şüphesiz ki isimlerin değişmesi ile hakikat değişmez; varsın değerler eğitim densin, fark etmez; ancak şunu bilmeliyiz ki içi boş ancak dışı süslü kavramlar yeni nesli geleceğe hazırlamakta yetersiz kalmaktadır. Bunun bir diğer boyutu olan ailedir ki, okul ve aile bu kavramlarının içini birlikte doldurmalıdır.
DEĞERLERİNİ YAŞAMAYAN DEĞERLERİNİ YAŞATAMAZ
Okul ve aile bu kavramların içini nasıl doldurmalıdır?
Burada 1000 yıllık geleneği olan bu toplumun dini ve ahlaki değerlerini iyi tanımak ve onlardan bağlarını koparmadan, hatta iç içe geçirerek doldurmak; gelecek nesli kurtarmak anlamına gelecektir. Çözüm İslâmiyet’i ve İslamiyetin getirmiş olduğu güzel ahlakı fiillerimiz ve davranışlarımız da göstermek, sosyal ve kültürel hayatımızda bunu alenen uygulamak, başkasına özenmeden kendi ahlakımızı gelecek kuşaklara aktarmakla mümkündür. Bediüzzaman Said Nursi’nin dediği gibi: “"Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler. Belki, küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler"
DEĞERLER EĞİTİMİ KAYNAĞINI TEVHİD İNANCINDAN ALIR
Özetle değerler eğitimi dediğimiz kavram din ve ahlak ya da ubudiyet konularından başka bir şey değildir. Bunlar da kaynağını tevhid inancından alır. Sevgi, şefkat, merhamet, yardım, empati, sempati, ve benzeri ne kadar pozitif kavram varsa bunlar İslamiyet’in malıdır.
O halde diyebiliriz ki değerler eğitimi vermek istiyorsanız İslamiyet’i öğretiniz. Doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet’e layık doğruluğu genç kuşaklara gösteriniz. Yaşayınız ve yaşatınız. Yaşamayan yaşatamaz.
YENİ NESİLLER DEĞERLER EĞİTİMİ İLE KORUNABİLİR
ALİ IRMAK – Eğitimci Yazar
İnsanın insan olması için üzerinde uzlaştıkları bazı davranış standartlarına sahip olması gerekir. İnsan toplumsal bir varlıktır. Toplumun ayakta durması aralarındaki bağların kuvvetli olması ile mümkündür. Bağların kuvvetlenmesi de değerler ile sağlanır. Değerler evrenseldir. Diğer bir deyişle insanlığın ortak mirasıdır. Ama her toplumun kendine has bazı gelenek-görenekleri olabilir. Bunu kendi fertlerine aktarması da gayet normaldir. Bazen bu kuşak çatışmalara bile sebep olabilir. Bu çatışmanın ortak paydası, çatışmanın asgariye indirilmesi evrensel değerlerin doğru bir şekilde kuşaklara eğitim yoluyla verilmesi ile mümkündür.
Sevgi, saygı, adalet, yardımseverlik gibi değerlerin doğru verilmesi o toplumun medeniliği ile doğru orantılıdır. Her toplum fertlerini korumak ister. Onun da en iyi yolu değerlerin (sevgi, saygı, adalet, yardım severlik, vefa, fedakarlık vb.) yeni nesillere doğru bir şekilde verilmesi ile mümkündür. Bu da değerler eğitimi ile mümkündür. Değişen topluma göre değer anlayışında da bazı değişimler olabilir ama özde bir değişim yoktur.
Eğer sağlıklı, güvenli bir toplum istiyorsak çocuklarımıza değerleri doğru bir şekilde vermeliyiz.
Eğer çocuklarımız adil olsun istiyorsak bunun en iyi yolu çocuklarımızı bu yönde eğitmek, adalet değerini en iyi şekilde uygulamalı olarak öğretmektir.
Eğer çocuklarımızın birbirlerini sevmesini, büyüklerine karşı saygılı olmasını bekliyorsak bunun en iyi yolu değerler eğitimidir..
Bu “eğer”leri daha da arttırabiliriz. Sonuç yine değişmeyecek yol yine değerler eğitimine çıkacaktır.
DEĞERLERİNİ İYİ TANIYAN TOPLUM GELİŞİMİNİ KALİTELİ SÜRDÜRECEKTİR
AHMET MEHMET – Araştırmacı Eğitimci
İnsan varoluşsal açıdan ihtiyaç sahibi bir varlıktır. Abraham Maslow’un da belirttiği gibi bu ihtiyaçlar en temelde fiziksel ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçları güven; sevgi ve ait olma; saygınlık; kendini gerçekleştirme ihtiyaçları takip etmektedir. Normal şartlarda insan bu ihtiyaç sıralamasına göre yaşamını düzenler. Duygu, düşünce ve davranışlarına da bu ihtiyaçlar çerçevesinde yön verir. Dolayısıyla birey hangi ihtiyacını henüz karşılamamışsa, bu ihtiyacın karşılanması birey için öncelikli bir varoluşsal yönelimdir. İşte bu öncelikler karşılandığı sürece birey için önemli ve değerli olabilmektedir.
BİREYİN VE TOPLUMUN DEĞERLERİ İHTİYACA GÖRE ŞEKİLLENİR
Birey için değerli olan şeyler bireyin öncelikleridir diyebiliriz. Çünkü bireyin öncelikli ihtiyaçlarının karşılanması birey için önemli ve değerlidir. Dolayısıyla ihtiyaç dairesi içerisine giren her şey birey için değerlidir. İhtiyaç dairesi içerisindeki unsurlardan hangisinin karşılanması birey için daha öncelikli ise aynı zamanda daha değerli olmaktadır. Söz gelimi karnı aç olan bir insan için saygınlık gibi bir ihtiyaç arka sıralarda kalırken ön plana daha materyal değerler gelebilmektedir. Yine her türlü maddi ihtiyacı karşılanmış, sevilen ve saygı duyulan birey için çok daha nitelikli ve üst düzey değerler ihtiyaç olarak kendini gösterecektir.
Aynı şekilde toplumsal boyutta da bakacak olursak bir milleti ayakta tutup maddi ve manevi gelişimine katkıda bulunan her türlü unsur o toplumun öncelikleri ve değerleridir. Bireyin ihtiyaçları ve öncelikleri ile bir vücut gibi olan ve hayatı da bireyin hayatına benzeyen toplumun ihtiyaçları ve öncelikleri büyük ölçüde benzerlik göstermektedir.
Değerler bireyin ve toplumun hayatını koruması ve gelişerek devam ettirebilmesi açısından büyük öneme sahiptir. Birey ve toplum ihtiyaçları karşılandığı sürece gelişimini devam ettirebilecektir. Bu sebeple bireyin değerlerini ve değerlerine yöne veren unsurları iyi tanıması gerekir. Burada değerler eğitiminin önemi ortaya çıkmaktadır. Değerlerini iyi tanıyan ve öneminin farkında olan birey ve toplum gelişimini güvenli ve kaliteli bir şekilde sürdürecektir.
DEĞERLER EĞİTİMİ PROGRAMI EVRENSEL OLAMAZ
Bireyin ve toplumun ihtiyaçları ve öncelikleri, değerler eğitiminde göz önünde tutulması gereken önemli unsurlardır. Batının gelişmiş ülkelerindeki bireysel ve toplumsal yaşam standartları göz önüne alınmadan ve önceliklerinin neler olduğuna dikkat edilmeden Batı’dan getirilecek birtakım sistemler ve değerler gelişmekte olan ve öncelikleri, ihtiyaçları ve değerleri farklı olan başka toplumlar için geniş çaplı bireysel ve toplumsal fayda sağlaması mümkün gözükmemektedir. Bu sebeple toplumun yoğrulduğu dini, manevi, tarihi ve karakteristik olan kültürel unsurların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu çerçeveden bakılınca hiçbir değerler eğitimi yaklaşımı ve programı evrensel olamayacaktır.
DEĞERLER EĞİTİMİ YAKLAŞIMINDA BİREY BİRİCİK OLMALI
Özellikle Türkiye için bakacak olursak İslam dininin duygu, düşünce ve davranışlarına güçlü bir şekilde yön verdiği; öğretilerinin kendisi için öncelikli ihtiyaçlar olduğu birey için İslam’ın her türlü unsuru önemli ve değerlidir. Literatürde İslam’a isnad edilen değerlerle ilgili birçok kaynağa ulaşılabilmektedir. Birey için inandığı Yüce Varlık’la kurduğu iletişime yüklediği anlam ve önem derecesinde öncelikleri ve değerlerine verdiği anlam ve önem de değişebilmektedir. Bu sebeple değerler eğitimi yaklaşımında ve programlarında bireyin biricikliği ve öznelliği göz önünde bulundurulmalıdır. Bununla beraber insanın fıtratının büyük ölçüde benzerlik gösterdiği düşünüldüğünde ortak değerlerin varlığı ve eğitiminin yapılabileceği de su götürmez bir gerçektir.
EĞİTİM POLİTİKALARINA YÖN VERENLER DEĞERLER EĞİTİMİNDE ÖNCELİKLERİ BELİRLEMELİ
Değerler eğitimi toplumsal boyutta örgün eğitim kurumlarında uygulanması aşamasında hangi önceliklerin ve ihtiyaçların toplum için önemli olduğu eğitim politikalarına yön veren kişilerin göz önünde bulundurması gereken bir husustur. Dini ve manevi değerlerin önceliğine ve ihtiyacına önem verildiği takdirde değerler eğitimi dini/manevi değerler eğitimi olarak kendini gösterecektir. Seküler değerlere öncelik verildiği takdirde ise evrensel/hümanistik değerler eğitimi yaklaşımı ön plana çıkacaktır. Şimdiye kadar ortaya konulan değerler eğitimi yaklaşımları ve yapılandırılmış programlar incelendiğinde bütün hepsi için çok sayıda ortak değerin varlığı görülmektedir. Bu sebeple değerler eğitimi programları uygulayıcılarının da hangi perspektiften uyguladıkları/uygulayacakları da önemli bir husustur. Çünkü uygulayıcının öncelikleri ve değerleri programın işleyişini ve içeriğini etkileyebilmektedir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.