Mehmet Ali KAYA
Demokrasi kavramı üzerine
Demokrasi, İnternet Wikipedi Ansiklopedisinin tarifine göre Tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasının şekillenmesinde eşit haklara sahip olduğu bir yönetim biçimidir. (Bu tarifin yanlışlığını gören veya kabul etmeyen İnternetten Wikipedi Ansiklopedisine girip değiştirebilir, doğrusu ne ise onu yazabilir. Ansiklopedinin yapımcıları tam bir demokrat olduğu için herkese fikrini beyan etme ve değiştirme hürriyeti ve imkânını vermişler. Bakınız: http://tr.wikipedia.org)
Yunanca dimokratia yani halk iktidarı anlamına gelmektedir. Türkçeye Fransızca démocratie sözcüğünden geçmiştir. Bunun anlamı da organizasyonların (devlet de bir büyük organizasyondur) ve sivil kurum ve kuruluşların çalışanların ortak kararları ile yönetimi anlamına gelmektedir.
Siyasal bilimciler demokrasinin anayurdu olarak Yunanistanı göstermektedir. Demokrasi Atina şehir devletinde Klasik ve Aristokratik bir şekilde kısmen uygulanmıştır. Bununla beraber işçilerin, köylülerin, kölelerin ve kadınların oy hakkı verilmemiş, demokratik uygulama doğrudan demokrasi biçiminde zengin ve aristokratların meclis yönetimi olarak kalmıştır. Yunan filozoflarından Platon ve Aristoles demokrasiyi eleştirmişlerdir. Hatta ayak takımının yönetimi demişler, yönetimin ancak bilge insanların hakkı olduğunu savunmuşlardır. Bununla beraber demokratik yönetim şekli İstibdad idarelerine ve şahıs ve zümre hâkimiyetine kıyasla çok mükemmel görülerek zamanla gelişme kaydetmiş ve günümüzde vazgeçilmez bir yönetim biçimi haline gelmiştir. Siyasal Bilimciler hangi düşüncede olurlarsa olsunlar (liberaller, muhafazakârlar, sosyalistler, faşistler komünistler ve anarşistler) demokrasiye alternatif aramak yerine demokrasinin gelişimine katkıda bulunmak ve kendi düşüncelerine uyarlamak için çaba harcamaktadırlar. Bu sebepledir ki demokrasinin tarifleri çoğalmıştır.
Demokrasi günümüzde de Anayasal Demokrasi Sosyal Demokrasi Liberal Demokrasi kavramları ile gelişimini sürdürmektedir. Demokratik olmayan ülkeler dahi kendilerini demokratik olarak tanıtma gayreti içine girmişlerdir. Demokrasi devamlı yükselen bir değer olarak gelişmeye devam etmektedir. Demokrasinin vazgeçilmezleri denen halk iradesinin seçimle belirlenmesi, kanun hâkimiyeti, azınlıkların güvenceye alınması, siyasal eşitlik, fırsat eşitliği, seçime dayalı yönetim ortak ilkeleri herkesçe kabul görmektedir.
Atina demokrasisi klasik, doğrudan demokrasi biçimidir. Atinalı vatandaş olarak kabul edilen aristokratlar temsilci seçimi yapmazlar, doğrudan yasaları oylayarak karar haline getirirlerdi. Solon (M.Ö. 594), Kleisthenes (M.Ö. 508) ve Efialtes (M.Ö. 462) Atina demokrasisinin gelişmesine katkı sağlayan yöneticilerdir. Periklesten sonra Atina demokrasisi iki defa kesintiye uğramış ve M.Ö. 322 yılında demokratik yönetime son verilmiştir. Çünkü gerçekten demokrasi erdemliler ve uygar insanların yönetimidir. Bediüzzamanın dediği gibi Medenilere galebe çalmak ikna iledir; söz anlamayan vahşilere olduğu gibi icbar ile değildir. Medeniler sözden anlarken, vahşilere cebir ve zorlama olmadan bir şey yaptırmak mümkün değildir. Bunun için demokrasi medeniyetin ölçütüdür.
Demokrasi insan iradesinin kullanımı ve insanın insanlık yönünün gelişimini sağlayan bir sistemdir. İnsanın insan gibi muamele gördüğü ve insana saygı duyulduğu bir sistemdir. Bunun içindir ki ülkemizde 1950 yılında DP ile demokrasiye geçilince vatandaş kendisinin insan olduğunu bildi ve insanlığın değerini anladı.
Demokrasi bir din değildir. İdarî bir sistemdir. Din ise ilâhî kaynaklı bir iman, ibadet ve ahlak bütünüdür. Din, insanları idare eden siyasi bir sistem değildir. Dini siyasi bir sistem olarak algılayan bir kısım düşünürler dinin yerine demokrasinin geçmesinden korkarak demokrasiye endişe ile bakmaktadırlar.
Demokrasi uygulamasını Yunan ile başlatmak doğru değildir. Kurân-ı Kerime baktığımız zaman Temsilî Demokrasinin ilk uygulamasını Hz. Süleyman (as) zamanında Yemen kraliçesi Belkıs idaresinde görmemiz mümkündür. Nitekim Neml Suresi 23-44 ayetleri arasında 21 ayette Yüce Allah Belkısın temsilciler meclisi ile ülke yönetimini örnek vererek bu istişârî yönetimin mükâfatı olarak imanı nasip ederek Belkısın ahiretini de kurtardığını belirtmektedir. Surede Hz. Süleymanın (as) mektubunu alan Belkısın Meclisi toplayarak Ey Mele! Ey ulular ve beyler! Bana önemli bir mektup geldi. Size danışmadan bir karar vermeyeceğimi biliyorsunuz. Bana bir fikir verin. Ne yapmalıyım? (Neml, 27:32) sözleri ile meclise sunmasını överek anlatması enteresandır. Bu bir çeşit demokratik idaredir. Müfessirler Melenin her biri on bin kişinin temsilcisi olan 300 temsilciden oluşan bir meclis olduğunu belirtmektedirler. (Elmalılı, Tefsir, Neml Suresi, 32. Ayet; Razi, Mefatihul-Gayb, 17:434)
Kuran-ı Kerimin yukarıdaki ayetlerle onayladığı, peygamberimizin ve sahabelerin de uyguladığı istişârî sisteme, bir kısım siyasi bilimciler demokrasi adı verip Yunandan geldiği iddiasına karşı tepki olarak şeriatın alternatifi olarak ortaya atılmış demelerinin ne derece yanlış olduğu aşikârdır.
Osmanlı demokrasiye Meşrutiyet ile geçti. Osmanlı meşrutiyeti istibdadın alternatifi olarak kabul etmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyetinin ve Avrupada eğitim gören Yeni Osmanlılar / Jön Türklerin Hürriyet-Müsavat ve Adalet kavramlarının ancak Meşrutiyet ile uygulama imkânı bulacağı düşüncesi ile savunmuşlardır. Amaçları dini reddedip yerine meşrutiyeti koymak değildi. Dinin emri olan adalet, hürriyet ve müsavat (kanun karşısında eşitlik) emirlerini meşrutiyet yönetimi ile uygulamaktı. Bediüzzaman buna destek verdi.
Meşrutiyet uygulamaya geçtiği zaman en büyük tepkiyi dindar çevrelerden gördü. Şeriata muhaliftir diye karşı çıkanlara karşı Bediüzzaman Ruh-u meşrutiyet şeriattandır; hayatı da ondandır. Fakat ilcâ-i zarûretle teferruat olabilir (Münazarat, 38) şeklinde cevap vermiştir. Bediüzzamanın Münazaratı ve Divan-ı Harb-i Örfideki müdafaası Şeriatın tatbikatının meşrutî, cumhurî ve demokratik idare ile mümkün olduğunu izah eden metinlerdir. Demokrasi dönemi meşrutiyet ve cumhuriyetin tekâmül etmiş şeklidir.
Bediüzzaman 1900lü yılların başında meşrutiyeti İslamiyet ile telif ederek savunmuş ve meşrutî değerlerin aslında İslamiyetle izahının mümkün olduğunu ve sahip çıkılmasında bir engel bulunmadığını açıkça dile getirmiştir. Cumhuriyet döneminde Ben dindar bir cumhuriyetçiyim diye cumhuriyetin isim ve resimden ibaret kalmamasını istemiştir. Keza, çok partili demokrasiye geçildiği zaman Bediüzzaman Meşrutiyet ile ilgili görüşlerini tekrar etmiş ve demokrasiyi Milletin efendisi ona hizmet edendir (Acluni, Keşful-Hafa, 2:463) hadisine dayanabileceğini ifade etmiştir. Bütün bu fikir ve görüşlerini de Asr-ı Saadeti örnek göstererek izah etmektedir.
Demokrasi zaman içinde gelişme kat ederek tekâmül etmeye devam etmektedir. Günümüzün demokrasisi dün meşrutiyet ve cumhuriyet merhalesindeydi. Bu siyasî sistemin tekâmül vetiresidir. Bu tarihi gelişme, monarşiden aristokrasiye, oradan da demokrasiye doğru olmuştur. (Parkinson, C.N, Siyasal Düşüncenin Evrimi, 1984-İstanbul, s.271; Safa Mürsel,Siyasi Düşünce Tarihi Işığında Bediüzzaman Said Nursi, 1989-İstanbul, s.18) Bediüzzaman hazretleri Hürriyet iman ile parlar diyerek bireyin hürriyetini esas alan demokratik idarî sistemine yeni bir açılım getirmiş ve gelişimine yeni bir ivme kazandırmıştır. Bu da Bediüzzamanın siyasi içtihadıdır.
Demokratik idarenin şeriata aykırı bir yönü yoktur. Bilakis şeriatın sosyal hayata uygulaması demokrasinin iman ve hürriyet ile taçlanmasına bağlıdır.
Son olarak, Bediüzzaman Şeriatı isteyenleri ikiye ayırır. Biri, muvazene ile zarureti nazara alarak, müdakkikâne meşrutiyeti şeriata tatbik etmek istiyor. Diğeri de, muvâzenesiz, zâhirperestane, çıkılmaz bir yola sapıyor (Münazarat, 41) buyurarak bu konuda bizi aydınlatmaktadır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.