Din adına siyaset kapısı kapatılmış
“Risale-i Nur ve siyaset” ilişkisini uzmanlara sorduk. 16. konuğumuz Siirt Üniversitesi Öğretim Üyesi Y. Doç. Dr. Abdulnasır Yiner
Röportaj: Nurettin Huyut-Risale Haber
“Risale-i Nur ve siyaset” ilişkisini uzmanlara sorduk. 16. konuğumuz Siirt Üniversitesi Öğretim Üyesi Y. Doç. Dr. Abdulnasır Yiner
RİSALE-İ NUR’DA FARKLI ÇIKARIMLARDA BULUNULABİLİR
Risale-i Nur'a göre Demokratlık nedir?
Çağını aşan eserlerin en önemli özelliklerinden bir tanesi, çok farklı alanlarda faaliyet gösteren, farklı anlayış ve kabiliyetlere sahip olan kesimlerin tamamına hitap edebilmeleridir. Bu eserleri okuyan hemen herkes kendine göre bir şeyler bulmakta ve farklı çıkarımlarda bulunabilmektedir. Risale-i Nur da bunlardan biridir. Dolayısıyla farklı mesleklerde olanlar bir yana aynı meslekte olanlar bile okudukları kısımlardan farklı yorumlar çıkarmaları olağanüstü bir durum değildir.
Risale-i Nurun geneline bakıldığı zaman, kavramların kelime anlamından çok tatbikattaki fiili durumları üzerinde durulduğu görülmektedir. Mesela, demokratlığın; ortaya çıkışı, farklı bölgelerdeki uygulamalarından çok bizim toplumumuzda algılandığı şekli üzerinde durulmaktadır. Bu açıdan bakıldığında baskı ve istibdadın zıddı olarak da tarif etmek mümkündür. Yani, din ve vicdan özgürlüğü, kanun hâkimiyetinin üstünlüğü, idareci kesimin kendilerinin değil aksine milletin velinimet olduğu, ferdin doğuştan itibaren sahip olduğu tüm haklarına saygının esas olduğu… temel dayanak noktalarını oluşturur. Din ve vicdan özgürlüğüne hayat hakkı tanımayan, kendi inanç ve düşüncelerini zorla başkasına empoze eden bir anlayış hiçbir şekilde demokratlıkla bağdaşmaz.
RİSALE-İ NURDA İSTİBDAT NE KADAR ELEŞTİRİLMİŞSE, HÜRRİYET DE O KADAR ÖVÜLMÜŞTÜR
Risale-i Nur'a göre Ahrarlık nedir?
Ahrar kavramı; hürriyeti savunma, insan hak ve hürriyetinden yana olma olarak kullanılan bir tabirdir. Risale-i Nurda en çok vurgusu yapılan ve eleştirilen durumların başında istibdat gelir. İstibdat, bulaşıcı bir hastalık olarak tabir edilmiş ve her türlü mükemmelliği, olgunluğu, gelişmeyi mahveden idare biçimi olarak tarif edilmiştir.
Cenabı Hakk tarafından insanın bünyesine yerleştirilmiş bulunan ve her türlü gelişmeye müsait olan yetenek ve kabiliyetleri yeşermeden yok eden istibdattır. İnsanları ikiyüzlü yapan, yalakalığa ortam hazırlayan istibdattır. Neredeyse yaptığı kötü etkileri saymakla bitmeyen istibdadın zıddı hürriyettir. Dolayısıyla Risale-i Nurda istibdat ne kadar eleştirilmişse, hürriyet de o kadar övülmüştür. II. Meşrutiyetin ilanı sırasında oluşan hürriyetçi ortamın devam edebilmesi, yerleşmesi, kök salması için sahiplenilmesi ve kötü şekilde tarif edilmemesi şiddetle vurgulanmıştır. Ancak, Sultan II. Abdülhamid’in zayıf istibdadı, daha şiddetli olan İttihat ve Terakki’nin istibdadı ile yer değiştirmiştir. Normal şartlarda daha hürriyetçi yönetim şekli olan meşrutiyet bir önceki mutlakıyetçi yönetimi aratmış, meşrutiyet yönetimi ile hiçbir şekilde bağdaşmayan bir yönetim şekli ile karşı karşıya kalınmıştır.
BÖYLE BİR SİYASETİN ŞERRİNDEN ALLAH’A SIĞINILMIŞTIR
Risale-i Nur'a göre siyaset nedir ve nerede durulmalıdır?
Siyaset bir hizmet aracıdır. Bir yönetim sanatıdır. İnsanların layık oldukları şekilde yönetilmeleri, her türlü gelişmeyi sağlayabilmeleri için uygun ortamın idareciler tarafından kendilerine oluşturulmasıdır. Tahakküm aracı değildir. Ancak, pratikte maalesef tersi olmuştur. Özellikle 19. ve 20. Yüzyılda (ki hala devam etmektedir) her türlü meşru olmayan amaçların aracı haline getirilmiştir. Her türlü gayrı meşru yöntemlerle rakiplerin sindirilmeye çalışılması, ayaklarının kaydırılması maharet olarak görülmüştür. Dolayısıyla böyle bir siyasetin şerrinden Allah’a sığınılmıştır. Kendi mensubu bulunduğu siyasi cereyana taraftar münafığı melek, karşıt partide olan mümine kafir diyebilecek kadar gözü kararmış bir taraftarlık ne İslamiyet’le, ne dindarlıkla ne de Risale-i Nur ölçüleriyle bağdaşmaz. Ancak, bu durum tamamen siyasetin dışında kalma, ülkenin ve dünyanın meselelerine duyarsız kalma anlamında anlaşılmamalıdır.
DİN ADINA SİYASİ HİZMET EDİLEMEZ O KAPI KAPATILMIŞ
Risale-i Nur'a göre cemaat-siyaset mesafesi nasıl olmalıdır?
Din adına böyle bir siyasi ortamda hiçbir şekilde hizmet edilemeyeceği gerekçesiyle o kapı kapatılmıştır. İyi niyetiyle ve hizmet etmek amacıyla siyasete girmek isteyen sadece kendi adına siyasete girebilir. Kendi mensubu bulunduğu, gurup, cemaat adına değil. Kendisine İslami hizmeti esas tutan cemaatin siyasetle içli-dışlı olması, çok ciddi riskleri de beraberinde getirir. Her an, dini değerleri siyasetin kirli araçlarına alet etme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Meydana gelebilecek tahribat kişi ile sınırlı kalmaz. Hem camiasına hem de mensubu bulunduğu inancına zarar gelir.
Bu fırsatı kollayıp kişiler üzerinden tüm dindarlara saldıran ve İslam inancını töhmet altında bırakan kesimlere ülkemizde sıklıkla rastlamak mümkündür. Dolayısıyla din adına siyaset yapılamayacağı gibi cemaat adına da siyaset yapılmaz. Cemaatler ve dini guruplar direkt siyasetin içine girmeden toplumun menfaatine olan her konuda ikazlarını yapmak, kimden gelirse gelsin doğrunun yanında, yanlışın da karşısında durarak; diğer bir ifade ile umumun malı olan değerleri siyaset üstü tutarak ve bu değerleri çiğnetmeden de hizmet etmeleri mümkündür.
CENNETE KAVUŞMAK İÇİN BİLE ARAÇ OLARAK GÖRÜLEMEZ
Risale-i Nur'da, Hac bahsinde geçen "Siyaset-i Aliye-i İslamiye" ışığında, Nur talebelerinin siyasete bakışları hangi çerçevede olmalıdır?
İslam âlimleri, İslam’ın cennete kavuşmak için bile araç olarak görülemeyeceği, asıl amacın Allah’ın rızasına ulaşmak olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Onun içindir ki Bediüzzaman; “Müminlerin imanının selamette olduğunu görsem, cehennemde yanmaya razıyım” demiştir. Hac da Allah’ın emrettikleri ve rızasına kavuşmaya vesile olabilecek sebeplerden biridir. Müslümanlar, İslam’ın beş şartından biri olan Hac farzını yerine getirirken çok büyük bir organizenin de parçası olmuş olmaktalar. Tüm İslam topluluklarından gelip adeta temsilcisi olmayan hiçbir beldenin olmadığı böyle büyük bir birliktelik aynı zamanda büyük bir kongreyi de gerçekleştirmiş olmaktadır.
Allah’ın rızasına vesile olan sebeplerin biri de diğer insanların sorunlarıyla ilgilenmek, keder ve sevinçlerine ortak olmak ve amacın gerçekleşmesi için çaba sarf etmektir. Bütün bu toplulukların bir araya gelmişken, Hac farzından arta kalan zamanlarında bir araya gelip tüm sorunlarını istişare edebilecekleri gibi, ortak yapabilecekleri faaliyetler için de ön çalışma yapabilirler. Bu organizenin dünya çapında bir dayanışma ve görüş alışverişinde bulunma olarak görülmesi ve azami bir şekilde istifade edilmesi yoluna gidilebilir.