'Din namına meydana çıkmak lâzım' diyenlere Bediüzzaman'ın cevabı
Evet, lâzımdır. Fakat kat’î bir şart ile ki...
Risale Haber-Haber Merkezi
(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Sünûhat adlı eserinden bölümler)
Aynı gün, pür-ümit, başka ve dünyevî bir meclise gittim. Dünyevîler dediler:
“Neden geldin geleli siyasete karışmıyorsun? ”
اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَالسِّيَاسَة (Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım.)
“Evet, İstanbul siyaseti, İspanyol hastalığı gibi bir hastalıktır. Fikri hezeyanlaştırır. Biz müteharrik-i bizzat değiliz, bilvasıta müteharrikiz. Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz. O tenvim ile telkin eder, biz kendimizden hayal edip, asammâne tahribimizde eser-i telkini icra ederiz.
“Madem ki menba Avrupa’dadır. Gelen cereyan ya menfî veya müspettir. Menfîye kapılan harf gibi: دَلَّ عَلٰى مَعْنًى فِى نَفْسِ غَيْرِهِ (Mânâsı kendisinden başkasına delâlet eder) yahut
لاَيَدُلُّ عَلٰى مَعْنًى فِى نَفْسِهِ (Mânâsı kendisine delâlet etmez) tarif edilir. Demek bütün harekâtı, bizzat hariç hesabına geçer. Çünkü iradesi hükümsüzdür. Hulûs-u niyeti fayda vermez. Bahusus, menfî iki cihet-i zaafla hariç cereyanın kuvvetine bir âlet-i laya’kıl olur.
“Diğer müspet cereyan ise ki, dahilden muvafık şeklini giyer. İsim gibi
دَلَّ عَلٰى مَعْنًى فِى نَفْسِهِ ’dir. (Mânâsı kendisine delâlet eder) Hareketi kendinedir. Tebei haricedir. Lâzım-ı mezhep, mezhep olmadığından, belki muahez değil. Bahusus iki cihetle kuvveti, hariç cereyanın müspet ve zaafına inzimam etse, harici kendine âlet-i lâyeş’ur edebilir.”
Dediler: “Dinsizliği görmüyor musun, meydan alıyor. Din namına meydana çıkmak lâzım.”
Dedim: “Evet, lâzımdır. Fakat kat’î bir şart ile ki, muharrik, aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye olmalı. Eğer muharrik veya müreccih, siyasetçilik veya tarafgirlik ise, tehlikedir. Birincisi hatâ da etse, belki ma’fuvdur. İkincisi isabet de etse, mes’uldür.”
Denildi: “Nasıl anlarız?”
Dedim: “Kim fasık siyasetdaşını, mütedeyyin muhalifine, sû-i zan bahaneleriyle tercih etse, muharriki siyasetçiliktir. Hem umumun mâl-ı mukaddesi olan dini, inhisar zihniyetiyle kendi meslektaşlarına daha ziyade has göstermekle, kavî bir ekseriyette dine aleyhdarlık meyli uyandırmakla nazardan düşürmek ise, muharriki tarafgirliktir.
“Meselâ, iki adam dövüşürler. Biri, zayıf düşeceğini hissederken, elindeki Kur’ân’ı kavîye uzatmakla himayesini davet edip, kavî bir ele vermek lâzımdır. Ta beraber çamura düşmesin, Kur’ân’a muhabbetini, hürmetini göstersin, Kur’ân’ı, Kur’ân olduğu için sevsin. Eğer kavînin karşısına siper etse, himayet damarını tahrik etmeye bedel, hiddetini celb eder. Kur’ân’ı kavî bir hâdimden mahrum bırakmakla, zayıf bir elde beraber yere düşerse, o Kur’ân’ı kendi nefsi için sever demektir.
“Evet, dine imale etmek ve iltizama teşvik etmek ve vazife-i diniyelerini ihtar etmekle dine hizmet olur. Yoksa “Dinsizsiniz” dese, onları tecavüze sevk etmektir. Din dahilde menfi tarzda istimal edilmez. Otuz sene halife olan bir zât, menfi siyaset namına istifade edildi zannıyla şeriata gelen tecavüzü gördünüz. Acaba şimdiki menfi siyasetçilerin fetvâlarından istifade edecek kimdir, bilir misin? Bence İslâmın en şedit hasmıdır ki, hançerini İslâmın ciğerine saplamıştır.”
Devam edecek
ÖNCEKİ BÖLÜMLER
Bu Osmanlı ülkesinde büyük bir parlak nur çıkacak
Cemaat-ı İslâmiye nazarını Kur’ân’a çevirmeli
Filân adam fenalık etti, belâsını buldu
'Tanışın diye sizi milletlere ayırdık' ayeti böyle anlaşılmalı
Kudret çıkarıyor, kader giydiriyor, inayet besliyor
Küremiz hayvana benziyor, âsâr-ı hayatı gösteriyor
'Şehitlere ölü demeyin onlar diridir' ayetini Bediüzzaman böyle açıklıyor
'Kim masum birisini öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir' ayeti hakikattir
İhtirasına mani herşeyi, dünyayı ve insanları mahvetmek ister
Öyle zaman olur ki, bir kelime bir orduyu batırır
Sıfatın delâletinde şek var; imanın vücudunda da yakîn var
İnsan, bir taşın, hiçbirşeyin yaratılmasına muktedir olamaz
Hararette meratip, burudetin tahallülüyledir
Haşirde bütün ruhların yaratılması bir sineğin yaratılmasından daha ağır olamaz
'Allah’ı bırakıp da birbirimizi rab edinmeyelim' ayetinin bir nüktesi
'Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor' ayetinin farklı bir tefsiri
Bir şahs-ı muhteris intikamla demiş ki
Ümmet-i İslâmiyenin ahkâm-ı diniyede gösterdiği ihmalin en mühim sebebi
Halkın nazarını doğrudan doğruya Kur’ân’a çevirmenin üç yolu vardır
Hak olan dört mezhebe böyle bakmak birliği yaralar
Bu İslam devletini öldürücü darbelere rağmen din hissi muhafaza etmiştir
Havf ve zaaf tesirat-ı hariciyeyi teşcî eder
Biz incinirken âlem-i İslâm ağlıyor
Beşer esir olmak istemediği gibi, ecîr olmak da istemez
İslâmiyet, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek dünya barışını sağlayacak
Bir adam dört şeye muhtaç iken şimdi yüz şeye muhtaç ve fakir
İşte Şeriat-ı Ahmediyenin (asm) emrettiği medeniyet
Şark husumeti zâil olmalı, garp husumeti bâki kalmalı. Çünkü...
Hangi fiilinizle kadere fetvâ verdirdiniz ki, şu musibetle hükmetti?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.