Dinine güvenmeyenin dinde hissesi örümcek ağı gibidir

Dinine güvenmeyenin dinde hissesi örümcek ağı gibidir

Günlük Risale-i Nur dersi...

Bismillahirrahmanirrahim

Evet, evet, neam, neam. Sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa, sizin şevkiniz hiç bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Zira, kâinatı nağamatıyla raksa getiren hakaikin esrarını ihtizaza veren musika-i İlâhiye hiç durmuyor; mütemadiyen güm güm eder.

Padişahların padişahı olan Sultan-ı Ezeli, Kur'ân denilen musika-i İlâhiyesi ile umum âlemi doldurarak kubbe-i âsumanda şiddetli ses getirmekle, sadef-i kefh-misâl olan ulema ve meşâyih ve hutebânın dimağ, kalb ve femlerine vurarak, aks-i sadâsı onların lisanlarından çıkıp seyir ve seyelân ederek, çeşit çeşit sadâlarla dünyayı güm güm ile ihtizaza getiren o sadânın tecessüm ve intibaıyla; umum kütüb-ü İslâmiyeyi bir tanbur ve kanunun bir teli ve bir şeridi hükmüne getiren ve herbir tel, bir nev'iyle onu ilân eden o sadâ-yı semavî ve ruhanîyi kalbin kulağıyla işitmeyen veya dinlemeyen; acaba o sadâya nispeten sivrisinek gibi bir emîrin demdemelerini ve karasinekler gibi bir hükûmetin adamlarının vızvızlarını işitecek midir?

Elhasıl: İnkılabı siyasî cihetiyle dininden havf eden adamın dinde hissesi, beytü'l-ankebut gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur; taklittir, onu telâşa düşürttürür. Zira itimad-ı nefsin fıkdanı ve aczin vücudu cihetiyle, saadetini yalnız hükûmetin cebinden zannettiğinden; kalbini, aklını da hükûmetin kesesinden tahayyül eder, korkar. (Münazarat, İfâde-i Merâm ve Uzunca Bir Mâzeret, s.46-47)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
NEAM : "Evet, olur" mânâsında cevap edâtıdır.
TANTANA : Lüks, gösteriş; gürültü, patırtı.
DEMDEME : Sinek vızıltısı; hiddetli söz, hoşa gitmeyen söz, avaz.
TEESSÜF : Üzülme, beğenmeme ve râzı olmadığını ifâde etme, eseflenme.
NAĞAMÂT : Nağmeler, güzel sesler.
HAKAİK : Gerçekler, hakîkatler.
ESRÂR : Gizli sırlar.
İHTİZAZ : Deprenme, haz duyma, ferahlama, şevk ile meyil ve hareket, harekete geçme, titreşme, titreşim.
MÛSİKA-İ İLÂHÎ : İlâhî müzikler. Fıtrî sesler.
MÜTEMÂDİYEN : Aralıksız, durmadan, devamlı sûrette.
KUBBE-İ ÂSUMAN : Gökkubbe.
SADEF-İ KEHF-MİSÂL : Mağara gibi sesi aksettiren inci kabuğu.
MEŞÂYİH : Şeyhler, pîrler.
HUTEBÂ : Hatipler.
DİMAĞ : Akıl, zihin, fikir, beyin.
FEM : Ağız.
TECESSÜM : Cisimleşme, maddeleşme.
İNTİBÂ : Kalb ve ruhta hâsıl olan tesir. Tâb olma, basılma, çoğalma.
KÜTÜB-Ü İSLÂMİYE : İslâmî kitaplar.
HAVF : Korku, korkma.
BEYTÜ\'L-ANKEBÛT : Örümcek ağı.
ÎTİMÂD-I NEFS : Kendine güven hissi.
FIKDAN : Yokluk.