Diyanet özerk olmalı

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurumsal anlamda, protokoldeki yerinin öne alınmasına ve teşkilat yasasının çıkarılmış olmasına rağmen, hak ettiği konum ve yetkilerle mücehhez olduğu söylenemez. Osmanlı’daki Dar’ül Hikmeti’l İslamiyye ve Meşihat olarak ifade edilen yapı ve çatı, Cumhuriyet döneminde mahiyetini koruyamadı.

Bir tarafta yeni dönemin dine ve tarihe bakışı problemli olmasının yanı sıra; dini hayatı kontrol etmekten ve dini müesseseleri kapatmaktan yana çok faal olduğu görülmektedir.

Çok partili sisteme geçildiği 1950’den günümüze dek alınan mesafe küçümsenmese de Diyanet’in esas fonksiyonu olan dinin hayatımızda hayat bulmasına dönük yapılanması hep sınırlı tutulmuştur. Darbelerden sonra başkan odalarının girişine veya çevresine askeri vesayetin temsilcilerinin yerleştirilmesi, dini cemaatlere mesafeli duruşu ve anayasal çerçevenin rejim kaygısı taşıyan baskısı altında din adamlarının istenen kıymet, statü, istişare ve tebliğ sıfatlarına haiz sorumluluklarını yerine getirmekte zorlandıkları da bir vakıadır.

Gelinen noktada, özellikle Mehmet Görmez Hoca ile başlayan yeni trend/yaklaşım/yapılanma teşebbüsleri gelecek adına bir ümit ve başlangıç ifade etmektedir.

Yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Diyaneti bizzat kendi uhdesinde tutması da hayra alamet bir tasarrufun işareti olarak görülebilir.

Diyanet; devlet, siyaset ve kamu yönetimi zaviyesinden ele alınması gereken bir kurum değilde bu konularda sorumluluk ve sınırları olan bir kurum olarak düşünülmesi daha isabetli olacaktır.

Bu yönüyle devlet çatısı altında, yarı kamu niteliği taşıyan ama anayasal güvencesi olan bir kurum yapılandırılmalıdır. Hükümete bağlı olmamalıdır. İdari ve mali düzenlemeleri ile ilmi ve dini fonksiyonlarında özerk olmalıdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı ismi de belki yeniden müzakere edilerek DİNİ HİZMETLER KURUMU veya İSLAMA HİZMET KURUMU olarak yeniden adlandırılabilir. Şüphesiz, isimden çok muhteva ve hakikatin tecellisine, irşat ve hizmete, tebliğ ve tefekküre vesile olacak bir dini müessese olarak güçlendirilmesi gerekir. Atama/nakil/ehliyet/tercih/tasvip/performans/asli görev/insan kaynağı/ fonksiyonları itibariyle de Kur’an ve sünnete uygun bir yapılanmanın felsefi/akademik/tecdidi/tefekküri arka planı ile birlikte yeniden düşünülmelidir.

Geniş katılımlı ve toplumun her kesim ve temsilinin sürece dahil edilebileceği sağlıklı istişare kanalları üzerinden yeni bir hafıza oluşturmaya da ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.

Burada kamu görevlileri sayılan diyanet mensuplarının bürokratik ve devleti öncelikleyen bir üslup ve yaklaşımla gelen gelenek ve tarzlarının, farklı görüşlere ne kadar açık oldukları konusunda tereddütler uyandırabilir. Burada söz konusu olan devletin gerekliliği ve birlik/düzen/disiplin gibi kavramlar üzerinden gitmek yerine istişare sistemlerini daha yaygın tutma ve farklı ihtiyaç ve teklifleri kayda geçirme ameliyesi olarak görülmelidir. Farklı temsillerden yeterince tez-antitez görüşler toplamaya engel olmayacak bir yol/yöntem/strateji/teknik ve usulle yapılması dahi başlı başına önem arz etmektedir.

Mesleğinden feyz ve zevk alan ve bu kutlu/mutlu mesleği ümmete hizmet için ve rıza dairesinde icra eden hocalarımıza olan ihtiyacımız ise gün geçtikçe artmaktadır. Toplumun manevi yaraları için Diyanetle birlikte cemaatlere ve diğer sivil toplum kuruluşlarına çok iş düşmektedir.

Sayın Başbakan’ın Diyanet İşleri Başkanlığı için şümullü ve özerkliği dini vasfından gelen bir hassasiyetle bu süreci hızlandırması, birçok problemin Nebevi zeminde konuşulmasına ev sahipliği yapabilme fırsatı verecektir.

Bediüzzaman’ın sadaret ve meşihat gibi iki ayrı müessese fikri, günümüzün ifadesiyle siyaset ve diyanet olarak iki ayrı kurum ve kuruluşu ifade etmektedir. Bu konudaki gerekçe ve görüşlerini ayrı bir makale konusu yapma niyetindeyiz.

Buna göre, Diyanetin yeni bir yol haritasına ihtiyacı vardır.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın öncelikle faaliyet alanında yer alan Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Medreseler, Cemaatler, İlahiyat Fakülteleri, YÖK, İmam Hatip Liseleri ve diğer insani/dini eksendeki kuruluşlarla birlikte yüksek bir sorumluluk ve tebliğ zemininde icra gücü olan kurumsal bir çatı olmalıdır.

DİB için süregelen eleştirileri, teşvik ve takdirleri, bilhassa ticari vasıflı faaliyetlerini kendi içinde görme gibi fonksiyonları dâhil yeniden müzakere imkânı bulacaktır.

Bu genel girizgahtan sonra konuya ileriki günlerde devam etmek duasıyla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum