Dördüncü devresi vaziyeti muhafazaya çalışır
Günün Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
Rivayetlerde var ki, “Deccalın birinci günü bir senedir, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü günü bir gündür.”
لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ إِلاَّ اللهُ Bunun iki te’vili vardır:
Birisi:
Büyük Deccalın kutb-u şimâlî dairesinde ve şimal tarafında zuhur edeceğine kinaye ve işarettir. Çünkü kutb-u şimâlînin mevkiinde bütün sene, bir gece bir gündüzdür. Bir gün şimendiferle bu tarafa gelse, yaz mevsiminde bir ay mütemadiyen güneş gurub etmez. Daha bir gün otomobil ile gelse, bir haftada daima güneş görünür. Ben Rusya’daki esaretimde bu mevkie yakın bulunuyordum. Demek Büyük Deccal, şimalden bu tarafa tecavüz edeceğini mu’cizâne bir ihbardır.
İkinci te’vili ise:
Hem Büyük Deccalın, hem İslâm Deccalının üç devre-i istibdatları mânâsında üç eyyam var. “Bir günü, bir devre-i hükûmetinde öyle büyük icraat yapar ki, üç yüz sene yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede, otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi âdileşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır” diye, gayet yüksek bir belâğatla ümmetine haber vermiş. (Şualar, Beşinci Şuâ, İkinci Makam)
Bediüzzaman Said Nursî
SÖZLÜK:
alâkadar : alâkalı, ilgili
Aleyhisselâm : Allah’ın selâmı onun üzerine olsun
belâğat : maksada ve hale uygun düzgün ve güzel söz söyleme
devre-i hükûmet : devlet olarak hükmetme dönemi
devre-i istibdat : zulüm ve zorbalık dönemi
ekser : çoğunluk
esaret : esirlik
eyyam : günler
gurub etme : batma
icraat : uygulama
ihbar : haber verme
ispritizma : ölülerin ruhlarıyla ilişki kurulabileceğini ileri süren inanış; ruh çağırma
istidraç : Allah tarafından günahkâr kişilere verilen bir takım olağanüstü haller ve üstünlükler
kat’î : kesin olarak
kinaye : bir anlamı üstü kapalı olarak ifade etme
kutb-u şimâlî : kuzey kutbu
makbul : kabul edilen
maktul : öldürülen
manyetizma : telkin ve hipnozla bir kimseyi etkileme
mevki : yer, konum
mu’cizâne : mu’cizeli bir şekilde
mucizât : mu’cizeler
muhafaza : koruma
mütemadiyen : sürekli olarak
rivâyet : Peygamberimizden duyulan ve görülen şeylerin nakledilmesi
sahih : sağlıklı
şahs-ı İsa : Hz. İsa’nın bizzat kendi şahsı
şimal : kuzey
şimendifer : tren
te’vil : yorum
tebdil : değişim
tecavüz : haddi aşma, ileri gitme
teshir etme : boyun eğdirme, emri altına alma
umum : bütün
ümmet : Peygambere inanıp onun yolundan gidenler
ve’l-ilmu indallah : gerçek bilgi ancak Allah katındadır
vecih : yön
ziyade : çok, fazla
zuhur etme : ortaya çıkma