Fatma Mebrure ŞENLER
Ekonomik krizde ev yönetimi
İktisatlı hayat, idareli ve ekonomik yaşam gibi ifadeler sizde nasıl bir izlenim bırakıyor? Belki bir çoğumuz bu tabirlerden sıkıntı, kaos veya zevk aldığımız birçok şeyi terk edip, bütçeyi sıkarak, çok az masraf etmek olarak algılayabilirsiniz. Aslında bu düşünce tamamen yanlış, bu ifadeler ancak cimrilik ile bağdaşabilir.
Ekonomik hayat yaşamak akılcılığın göstergesidir. Yani nerede, ne kadar, ne şekilde harcayacağını bilen, doğru harcama yaptığı içinde helal zevklerinden mahrum kalmayan insana “iktisatlı insan” deriz. İktisat biliminde “iktisadi insan” farz edilir. Bu insanın tüm piyasadaki ürünlerin fiyatını aynı anda bildiği ve en ekonomik ve en kalitelisini seçtiği düşünülür. Bu şekilde piyasanın değişen fiyatlarına aldanmayan, bilinçli tüketici varsayılır. Bu varsayım sonucu her firma piyasaya en mükemmel şekilde girmek için mücadele eder. Böylece tüketicinin aldatılmadığı şeffaf bir piyasa oluşur. Bu bağlamda biz de ihtiyaçlarımızı, piyasa araştırması yapıp, gösteriş ve reklamlara kapılmadan kaliteyi uygun fiyata alma eğilimine girsek haliyle firmalar kalitesiz üretimden vazgeçmek zorunda kalacaktır.
Ekonomik kriz, işsizlik sorunu, asgari ücret, vergiler, faturalar, taksitler, günümüz dünyasında evi ve aile üyelerini doğrudan doğruya ilgilendiren bir olaydır. Bu yüzden evin özellikle de ev bütçesinin yalın ve akılcı bir düzenle yönetilmesi, evin sanki küçük bir işletmeymiş gibi ele alınması gerekir. Bir aileyi ve ailenin gelirini yönetmek, bir işletmeyi yönetmekten çok farklı bir iş değildir. Her iki durumda da paranın en çok yarar sağlayacak biçimde harcanması gerekmektedir. En çok kafa yorduğumuz işlerden biri alışveriş etmektir. Önce yeterli zamanı bulmak kolay iş değildir. Sonra kişisel bir yetenek işidir, (bellek, sezgi, sağduyu gibi çeşitli yetiler ister). Ayrıca ailenin gereksinimlerini önceden düşünmek ve alınacakları iyi planlamak, boşuna masraf etmemek gerektir.
Peki alınacak ihtiyaçların eve mutlaka gerekli olup, olmadığına nasıl karar verebiliriz. Bunun da yolu, alınacak ihtiyaçtan ev halkının çoğu faydalanacaksa hemen her gün kullanılacak bir şey ise zaman harcamayı azaltan, az yorulmaya vesile bir alet ise alınabilir. Buna karşılık bir iki kullandıktan sonra işe yaramaz hale gelecek bir şeyi satın almak, ucuz dahi olsa gereksiz ve israftır. Aslında satın almak istediğimiz çok şey, insani ihtiyaç değildir. Reklam uyarısı veya çevre özentisiyle oluşmuş, ihtiyaç olarak algıladığımız ürünlerdir. Alacağımız birçok şeyi almadan da hayatımızı sürdürebiliriz. Bu minvalde dikkatli alışveriş yaparsak rahatça geçinip, birikim yapmamız mümkün olacaktır.
Beslenme giderlerinin aile bütçesinde önemli bir kısmını tuttuğu göz önüne alınırsa, yapılacak ilk şey geliri hesaplayarak, giderleri ona göre ayarlamak gerekir. Çoğunlukla gelirler çok esnek değildir, yani eve giren para belli bir aylık ücretten oluşur. Bu durumda ihtiyaçlarımızı belirledikten sonra mutlaka gerekli olanlar seçilmeli, alışveriş listemizi azaltmamız gerekir.
Bazı malların fiyatlarının semtlerin bir yerinden ötekine, bir dükkândan öbürüne ne kadar değiştiği düşünülürse, alışverişi son dakikada yapmanın ne kadar yanlış olduğu hemen anlaşılır. Birkaç tane elmaya, iki yüz gram peynire evin köşesindeki manav ve bakkala “dünyanın parası” ödenmek istenmiyorsa, alışveriş iyi programlanmalıdır. Üstelik her alışverişin kendisi gibi milyonlarca alışveriş ile çarpılınca, ülke çapında nasıl ekonomik önem kazandığını bu işin faydasını göstermeye yeterlidir. Bizim gibi milyonlarca birey bir malı pahalıya almaya yanaşmazsa, toplumsal ve ekonomik değerler yerinden oynayıp, fiyatlar müşterinin arzu ettiği miktarlara düşebilir.
Örneğin; fiyatları indirimli bir markete giriyoruz, ihtiyaçlarımızı alıp, çıkıyoruz. Aldığımız her bir ihtiyacımızın daha ucuza bulabileceğimizi, her ürünün daha uygun satıldığı bir yer olabileceğini unutuyoruz. Genellikle kaliteli malı en uygun fiyata satan mağaza ve marketleri tespit edip, buralardan dayanıklı gıda maddelerini toptan satın alabiliriz. İyi malı pahalı olmayan fiyata satıldığı bilinen dükkân evimize uzak olsa bile, dayanıklı ihtiyaçlarımızı (hububat, bakliyat, un, şeker) oralardan satın almalıyız. Çabuk bozulan sebze ve meyveler için haftada bir kez semt pazarına çıkmak yeterlidir. Belki her alışverişimizi bu şekilde incelersek ciddi bir kar elde edebiliriz.
Aile bütçesinin önceden hesaplandığı şekilde gerçekleştirilmesi iyi bir piyasa araştırılması ile olabilir. Kazancın uygun bir şekilde harcanması, aile bütçesinin önceden hesaplandığı gibi gerçekleştirilmesi ancak iyi bir alışverişle mümkündür. Günlük masrafın önemli bir kısmı kadınlar tarafından yapıldığı düşünülürse; işini bilen bir ev hanımı alışverişte yapacağı tutumlulukla, alışveriş kurallarını bilmeyen veya önemsemeden para harcayan bir ev hanımından en az yüzde 30’a kadar bir arttırma sağlayabilir.
Piyasada mevsimine göre pahalı olan bir ürün varsayalım. Mesela kış ortasında, yaz sebze ve meyveleri fahiş fiyatlara satılıyor. Üstelik mevsiminde olmadığı için besleyici de değil ve hormonlu olma ihtimali çok yüksek. Ancak böyle olmasına rağmen halk bunları satın almada ısrarlı görünüyor. Halk bu kadar bu ürünleri almada kararlı olursa, elbette satıcının da işine gelecek, fiyat indirimine gitmeyecektir. Bunun gibi her mevsimde fahiş fiyata satılan ürün daha fazla ilgiye neden oluyor.
Piyasadaki fiyatlar büyük ölçüde alıcının tepkisine göre değişkendir. Bu da şunu gösteriyor ki; tüketiciler kendi menfaatleri doğrultusunda kararlar alıp, buna göre alışveriş yapılsa, piyasa mecburen tüketicinin istediği yöne doğru kayacaktır. Pahalı bir ürün halk tarafından satın almama gibi bir tepki görse, haliyle fiyatlar inecek ve herkes istifade edebilecektir. Anlaşılacağı üzere bahsettiğimiz birkaç örnekten yola çıkarak, programlı alışveriş ile daha ekonomik geçinmek elimizdedir.
Şu an ülkemizde sahte bir kriz çıkartılmaya çalışılıyor. Dolar anormal ölçülerde yükselirken, gıda maddeleri stoklanıp, piyasaya sunulmayıp, kamu zararına haksız rekabet yapılıyor. Özellikle bazı gıda maddeleri market zincirlerinin raflarında boş bırakılarak, vatandaşa kıtlık ve pahalılık algısı oluşturuluyor. Bazı ürünler raflardayken market zincirleri tarafından üç, dört kez etiketi değiştirilip, halkın paniğe girmesi sağlanıyor. Sosyal medyada da bu olay belirli kişiler tarafından manipüle ediliyor. Doların yükselmesi, fiyatların anormal artışı, dış ve bazı iç mihraklar tarafından destekleniyor. Halkımızın bu oyuna gelmemesi ve panikle stok yapmaması gerekir. Eğer halk stok yapmaya girerse bu sefer fiyatlar daha da artacaktır. İlla ki bu stok yapanların ve fiyatları anormal şekilde arttıran kişi ve kurumların cezası kesilecek, en yakın zamanda ekonomimiz normale dönecektir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.