Erdem AKÇA
Sübhanallah Zikri ve Dine Hizmet
Kur’andan Hakikat Noktaları ve Hikmet Nükteleri-25
Kaf suresi 38-39 âyetler “Onların dediklerine sabret ve güneşin doğuşundan önce ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısmında ve secdelerden sonra da Rabbini tesbih et” diyor. Bu âyette geçen “secdelerden sonra tesbih et” ifadesi gösterir ki, bu tesbih fiili, namaz değildir; namaz içinde de değildir. Bu tesbih, namaz sonrasında yapılan “Sübhanallah” zikridir. Yani Allah’ın fiil ve icraatlarının kusursuz, eksiksiz, gayeli ve terbiye amaçlı olduğunu; Allah’ın Kendi Zât-ı Akdes’i itibariyle de kusuzsuz bir kemal, noksansız bir cemal ile mümtaz olduğunu düşünerek Sübhanallah zikrini söylemek bir özel ibadettir.
Sübhanallah gün ve gece boyu, kişinin şuuru açık olduğu sürece, hatta duyduğu ve gördüğü üzücü hadiseler noktasında zihninden ve gönlünden çıkmaması gereken bir mana ve hakikattir. Kur’anda birçok yerde Hz. Peygamber’in (SAV) “Duyduklarına sabretmesi, üzülmemesi” vurgulanıyor. Bu ikaz, Hz. Peygamber’in (ASM) fıtratı ile ilgili… Hz. Musa (AS) gibi dışa dönük karakterler kötü şeyler görmekle zedelenirler, hatta ruhları yaralanırken; Hz. İbrahim (AS) gibi içe dönük karakterler de kötü şeyler duymakla zedelenirler, hatta kalpleri yaralanır. Bu yaralanmalar korku ve üzüntüye yol açar. Taha suresi Hz. Musa’ya (AS) der ki: “Korkmayın! Ben sizinle beraberim!” Yâsîn suresi Hz. Peygamer’e (ASM) der ki: “Onların dediklerine üzülme! Onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da Biz biliyoruz.” Hz. Musa’da (AS), Basîr ismi; Hz. İbrahim (AS) da Semi’ ismi baskındır.
Bu tarz âyetler Hz. Peygamber (ASM) şahsında, risalet vazifesini omzuna alanlara, dine hizmet etmeye çalışanlara şöyle der: “Siz, sadece ve sadece Allah’ın takdir ve teveccühü için hizmet edin. Halkın ne diyeceğine değil Allah’ın ne diyeceğine bakın. Halkın takdiri nefis namına olan ve karanlıklı, tenkidi şeytan namına olan ve ateşli sözlerini duymayı değil Hakkın takdiri ve tenkidi dahi sizin için cennet gibi olan nurlu kelamını duymaya çalışın, buna liyakat kazanın. Hem içinizde tohum halinde olan sum’a (desinler) hastalığından kurtulun.”
Kaf suresindeki bu âyetler “Sübhanallah” zikri ile, kalp yaralarının tedavi olduğunu bildiriyor.
Enfüs ve Âfâktaki İlâhî Âyetler ve Mucizeler
Zariyât suresi 19-20 âyetler diyor ki: “Îkan sahibi olanlar için arzın içinde gözle görünür âyetler var. Sizin nefisleriniz içinde de aynen öyle âyetler var. Bu âyetleri görmüyor musunuz?” Bu iki âyet âfâkî ve enfüsî rahmet delillerini bildiriyor. Sonraki âyette ise “Rızkınız ve size vaad edilen, semadadır” diyerek, en büyük rahmet olan hayat, dirilik ve canlılık üzere tefekkür edilmesi gerektiğini bildiriyor. İlk âyet, rahmetin vâhidiyetini; ikinci âyet ise, ehadiyetini bildiriyor.
Enfüsteki rahmet delilleri o kadar nettir ki, Kur’an şaşkınlık ifadesiyle “Görmüyor musunuz?” diyor.
* Canlılığın var olması,
*İçerdiği özellikler,
*Onun rızıkla devam ettirilmesi,
*Rızkın yeryüzünde İlahî kudret ve rahmetle yapılması,
*Rızkın canlılara ulaştırılması,
*Canlıların bedenlerinde rızkı hazma uygun sistemlerin varlığı,
*Hazmedilen rızkın kan vasıtasıyla element element ihtiyaç sahibi hücrelere ulaştırılması,
*Bedendeki ölen hücrelerin ve posanın dışarı atılması,
*Canlıların kendi arasında haberleşmesi,
*Çoğalması,
*Yeryüzüne yayılması,
*Göç etmesi,
*Kış uykusu,
*Türden türe fark eden ömür süreleri,
*Bedenlerindeki harikulade sanat,
*Muhteşem estetik,
*Harikulade tenasüb,
*Kusursuz güzellik,
*Yüzlerce boyutlu faydalılık,
*O canlının umumi canlılık sistemi içinde konumu
Ve saire yüzlerce ve binlerce yön beraber göz önüne alınınca “Gözünüzle bu mucizeleri görmüyor musunuz? Bu yazıları okumuyor musunuz?” ifadesi o kadar yerli yerincedir ki, vicdan tariften âcizdir.
Özellikle enfüsî tefekkür neticesinde insanın hilkat ve fıtratındaki âyetler, insanın maddi ve manevi ihtiyaçları o kadar parlak bir tarzda rahmetin varlığını gösterir ki, güneş gibidir. Rahmet olmadan, hayat ne var olabilir, ne de var kalabilir.
Canlılık bir rahmettir, rızık da canlılığı devam ettiren ebedî rahmettir. Canlılık mertebelerinin tamamını kendinde toplayan ve bunları maddeten ve manen yaşayan bir insanın canlı olarak var oluşu rahmetin ehadiyetini net gösterdiği gibi, maddi rızkı ve manevi rızıkları olan vahiyler, ilim, marifet, muhabbet, aşk, şevk, rahmet, şefkat, kudsiyet, ebediyet, beka vesaire binlerce hakikat de insan canlılığındaki âyetleri okutturuyor, gözü olana gösteriyor. Bu âyetler güneş gibi o kadar zâhir görünüp hissediliyor ki veyahut hissedilmesi gayet rahat ki Allah, “Acaba bu hak ve zahir hakikatleri ve mucizeleri nasıl görmüyorsunuz?” diye hayret üslubuyla soruyor.
Evvel ve Âhir İsimleri Işığında Kur’an Kıssaları
Zâriyat suresi ve diğer Hz. İbrahim (AS) kıssaları şunu vurguluyor: “Lut kavminin helak ve sona eriş haberi ile, İsrail oğulları kavminin başlangıç müjdesi beraber geliyor.” Yani birilerinin bitişi diğerlerinin başlamasıdır. İmtihan dünyası böyle işliyor. Bir kavim sona erer, Lut kavmi gibi; diğer kavim vücud âlemine gelir, İsrail kavmi gibi… Hepsi de imtihanını verir; hem de aynı yerde…
Hem bu kavimler arası temadi şöyle işaret verir ki, o kavmin helak sebebi olan fiil yeni kavim tarafından da miras alınır. Ya helak seviyesinde veyahut cüz’î çapta o fiil icra ve ifa edilir. Ki bazı hadis rivayetleri İsrail kavminde de aynı fiilin cüz’î çapta icra edildiğini bildiriyor. Şu anki dünya insanlığını bozmaya endeksli LGBT gibi ahlakî ve hilkatî terör örgütlerinin arkasında finansör, başlatıcı ve yayıcı olan milletin Yahudiler ve kurdukları İsrail devleti olduğu veya olacağına bu âyetler işaret ediyor ki, tam bir ihbar-ı gaybîdir. Aynen tahakkuk etmiştir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.