Erdem AKÇA
Tarihî ve Siyâsî Rüyalar: Abbasi Halifeleri ve İskoçya Krallarına Ait Rüyalar
Abbasi Devleti Halifelerine Ait Rüyalar
1.Rüya: Abbasi Halifesi Mehdi (M.S. 746-785), rüyasında yüzünün siyah olduğunu gördü. Şaşkın, dehşete düşmüş bir halde Abdullah Kirmanî’yi çağırarak rüyasını ona anlattı. O, Nahl suresinin 58. âyetini[1] okudu ve “Bir kızın doğacak” dedi. Ve o gece halifenin bir kızı doğdu. Bundan büyük sevinç duyarak, Abdullah Kirmanî’ye çok ihsanlarda bulundu.[2]
Rüyanın tahlili: İnsanların hayatında meydana gelen veya gelecek olan değişimler rüyalara akseder. Bunların bir kısmı haberci rüyalardır. Bu haberci rüyaların bir kısmı ise doğum habercisi rüyalardır. Doğum habercisi rüyaların özel bir sembolleşme mantığı bulunmaktadır. Bazı doğum habercisi rüyalar doğacak çocuğun cinsiyetini sembollerle bildirdiği gibi, mesela hurma ağacı ve hurma meyvesi erkek çocuk, nar ağacı ve nar meyvesi kız çocuktur; birçoğu ise de doğacak çocuk karakterini, yapısını, huylarını, ahlakını bildirir. Mesela yavru kedi görülürse, içe dönük ve tembel bir karakteri; yavru köpek görülürse dışa dönük ve çalışkan bir karakteri bildirir. Bu sembolleşmenin yelpazesi çok geniştir. Halife Mehdi’nin gördüğü rüyada bu geniş yelpazeyi görebiliyoruz. Halife’nin rüyası temelde, Cahiliye toplumundaki kız çocuğu algısı merkezli olarak bir haber getirmektedir.
Cahiliye toplumunda kadınlara değer verilmediği, hatta “ekmek düşmanı" olarak görüldüğü, namus ve ahlak şirkin toplumda yayılması neticesi günden güne bozulduğu ve kadınlar bu noktada bir cinsel obje haline düştüğü ve bu durum izzetli kabile hayatıyla örtüşmediğinden Kays b. Asım gibi bazı ileri gelen kişiler “ve’d-i benat” adı verilen kızlarını diri diri toprağa gömme uygulamasına gitmiştir. Bir çok kişi ise, erkek çocuklar babaları ve kabilelerine faydalı olduğu ve maddi boyutta onları geliştirici olmasına rağmen kız çocuklarının bir fiziksel faydası olmadığı, bilakis zararı var diye algıladığından bir kişinin kızı doğduğundan halktan utanır, can sıkıntısından yüzü kararır simsiyah kesilirdi. Bu durum Nahl suresi, 58. âyette işlenmiştir.[3] Kız çocuk ve erkek çocuk ayrımı günümüzde de devam etmektedir. Kürtaja dair yapılan bir istatistik araştırma kürtajlarda kız çocuklarının daha çok alındığını tespit etmiştir.
Siyasi manada ise devletler, erkek-egemen olduğu, Abbasi iktidarı da erkek-egemen bir yapıya dayalı babadan oğula geçen bir saltanat olduğundan, Abbasi halifeleri de erkek çocuk doğumunu, kız çocuk doğumuna tercih eden bir iktidardı, şeklinde rüya bir mesaj vermektedir. Abbasi halifeleri oğulları olunca çok sevinmelerine rağmen kız çocukları doğunca buruk bir sevinç onlarda olduğunu rüya bildirmektedir. Birçok sahih ve sadık rüya, fıtratın tercümesi olan Kur’an âyetlerindeki sembollerle sembolleşmektedir. Bu rüyada da aynı manzara söz konusudur. Rüya tabircisi Abdullah Kirmani de bu ilişkiye dayanarak, Kur’an âyetlerindeki benzetmeler, teşbihlerden istifade ederek Halife Mehdi’nin yüzünün kararmasını, kız çocuğunun doğacağı haberi olarak Nahl suresi 58. âyetin verdiği perspektifle yapmış ve aynen gerçekleşmiştir.
2.Rüya: Meşhur Abbasi Halifesi Harun Reşid (M.S. 763-809) rüyasında ölüm meleğini gördü ve ona ne kadar ömrü kaldığını sordu. Ölüm meleği elini kaldırarak beş parmağını göstermekle cevap verdi. Uykusundan korkuyla ve ağlayarak uyanan Harun Reşid, rüyasını tabir ettirdi. Tabirci:
-“Ey müminlerin emiri, ölüm meleği sana beş şeyin ilminin sadece Allah katında olduğunu haber verdi” dedi. Bu beş şey şu ayet-i kerimede toplanır: “Şüphesiz ki kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır. Rahimlerde ne varsa (erkek, dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır” (Lokman suresi, 34) Tabiri dinleyen Harun Reşid güldü ve rahatladı.[4]
Rüyanın tahlili: Bu rüya doğrudan Kur’an üzerinden kişiye mesaj veren rüyalardan biridir. “Mugayyebât-ı hamse” (Beş Bilinmez) olarak İslam literatüründe kendine yer bulan ve Lokman suresi 34. âyette sırasıyla sayılan meselelerden birisi olan kişisel kıyamet tarihi hakkındadır. Kâinatın kıyameti, onun ölüm tarihi olduğu ve Allah’tan başkasınca meçhul olduğu gibi, küçük bir kâinat olan insanın da ölüm tarihi yalnızca Allah tarafından bilinmektedir. Bunun kaderî bir sırrı, insanın da kâinatın da ölüm tarihinin “şartlı kader” mahiyetinde olmasında saklıdır, denilebilir. Bu sırlı yönden dolayı bir insanın ömrünün ne kadar olacağı meçhul olduğu gibi, kâinatın da ömrünün ne kadar olacağı meçhuldür. Şartlar değişirse, daha da uzayabilir, tahmin edilenden daha da kısalabilir. Bunda insanın ve insanoğlunun tercihlerinin nasıl kullanılacağı söz konusudur.
İnsanın iradesi, Maturidî ve Eş’arî mezhebince meyillerine dayanır. Meyilleri ise, istidadlarına dayanır. İstidadlar ise, Bediüzzaman’ın izah ve ispat ettiği üzere sabit değildir, zaman ve mekanın şartlarına göre güçlenip zayıflayabilmektedir.[5] Bu çerçevede istidadların zayıflaması ve güçlenmesi, meyilleri etkilemekte; meyillerin güçlü ve zayıf olması hayır ve şer yönünde insanın iradesini etkilemektedir. İnsanın hayır ve şer yönündeki iradesi ise şahsî kıyamet zamanını ve sosyal boyutuyla da kâinatın kıyamet tarihini etkilemektedir. Bu çerçevede insanın da kâinatın da ölüm tarihi “şartlı kader” çerçevesinde belirsiz ve muallaktır, diyebiliriz.
Rüyada Harun Reşid’in, Azrail’den aldığı cevaptan korkması ve ağlaması, rüyadaki sahneyi dünyevi mantıkla 5 gün veya 5 hafta veya 5 ay… şeklinde algılamasından kaynaklanmaktadır. Bazen insan rüyadayken rüyada gördüklerini kendi dünyevi mantığıyla algılamaya ve yorumlamaya çalışır. Azrail’in beş parmağıyla, mugayyebat-ı hamseyi ifade etmesi, Kendisinin ölüm işleri konusunda sadece nezareti olduğunu ama zamanını tayin konusunda kendisinin de bilgi ve yetki sahibi olmadığını ifade etmektedir. Ki rüya tabircisi de, Lokman suresi 34. âyet eşliğinde Azrail’in ölüm tarihine karar vermek konusunda bilgi ve yetki sahibi olmadığını Harun Reşid’e bildirmiştir. Rüyanın sahih tabiri, Harun Reşid’i gülümsetmiş ve rahatlatmıştır.
Samanoğulları Devleti Krallarına Ait Rüyalar
1.Rüya: Hükümdarlardan I. Nasr bin Ahmed (M.S. 864-892) rüyada tahtında otururken bir karganın gagasıyla tacına vurduğunu ve başından düşürdüğünü sonra da tahtından inip tacı tekrar başına koyduğunu gördü. Rüyasını Nisaburi’ye anlattığında o rüyayı şöyle yorumladı: “Pek yakında ailenden hükümdarlıkta seninle çekişecek birisi çıkacak. Sonra kuvvet tekrar senin eline geçecek.” Bir müddet sonra İshak[6] Semani, hükümdarın aleyhine çıkıp işleri karıştırdı. Ancak hükümdar kuvveti tekrar topladı.[7]
Rüyanın tahlili: Rüyada karga görmek, Mevlana Hz.lerinin bildirdiği üzere, tul-u emel ve uzun yaşama arzusu anlamına geldiği gibi kişinin mutluluk güneşini batıracak sebep anlamına da gelir. Habil ve Kabil kıssasında gördüğümüz üzere Kabil, Habil’in hayat ve mutluluk güneşini batırmıştır. Kardeşini nasıl gömeceği konusunda İlahi irade ona bir kargayı mürşid tayin etmiş; Kabil’in manevi bir karga durumuna düştüğünü ona ima etmiştir. Karganın Arapça’da “ğurâb” olması ve te’vil ilmi çerçevesinde “ğurâb” lafzının “ğarb” (batmak) ile aynı kökten olması bu manayı teyid eder. Karganın Nasr b. Ahmed’in tacına gagasıyla vurup başından düşürmesi, ailesinden ona isyan edecek birinin onu tacından edeceğini ifade eder. Nasr b. Ahmed’in tahtından inerek tekrar tacı başına koyması, tekrar iktidara geçeceğini ifade eder. Samanoğulları devlet tarihi göstermektedir ki Nasr b. Ahmed başta iken kardeşi İsmail b. Ahmed, ona isyan etmiş ve Nasr b. Ahmed’i tahtından etmiştir. Fakat sonrasında Nasr b. Ahmed tekrar tacını geri almıştır. Fakat rüyanın bildirdiği üzere kardeşi İsmail, onun dünyasında bir “karga” olarak 888 yılında tekrar isyan etmiş ve Nasr b. Ahmed’i tahtından tamamen indirip onun mutluluk güneşini batırmış ve manevi bir “ğurâb” olduğunu göstermiştir. Bu çerçevede Nasr b. Ahmed, siyasi iktidar ve hayat açısından Hz. Habil, kardeşi İsmail ise bir Kabil konumunda olmuştur. Mâide suresi 31. âyetin öğrettiği sembolizm üzere…
İskoçya Krallarına Ait Rüyalar
1.Rüya: İskoçya Kralı IV. James (M.S. 1473-1513), Lin Lisgo kilisesinde ibadetini yaptıktan sonra uykuda dalmış. Rüyada, İngiltere’ye karşı açmayı düşündüğü savaşa dair kendisine ihtarlarda bulunulmuştur. Kral, bu ihtara kulak asmayarak savaşa girişmiş ve kendisine yine rüyada, Cedboro’da ikinci bir ihtar yapılmıştır. Buna da kulak asmayan kral, nihayet Klodenfild[8] savaşında öldürülmüştür.[9]
Rüyanın tahlili: Bu rüya ikaz tarzında haber rüyalardan birisidir. İskoçya Kralı IV. James’in aldığı savaş kararının onun hayatına, ülkesinin idaresi ve iktidarına vereceği zarar rüyada kendisine söylenmiş veya gösterilmiştir. Osmanlı padişahı II. Osman’ın, Yeniçeri Ocağı’nı kaldırma niyetine girdiği zaman gördüğü, tahttan indirileceğini haber veren rüyası gibi… İnsan sadık ve hakikatli rüyalar görse de itibar edip etmemekte hürdür. Bunun bir sebebi bazen rüyalarda şartlı kaderlerin görülmesi, bazen kesin kaderlerin görülmesidir. Bazen de kişinin korku damarını depretecek tarzda şeytani etkilerle görülen bir rüya olabilmesidir. IV. James görülen rüyayı İlahi bir ikaz olarak algılamayıp şeytanın bir korkutması gibi gördüğü veya bir ihtimal kişisel algısı nazarında rüyaların hiçbir önemi olmadığından gördüğü rüyalara itibar etmemiştir. Oysaki şeytani rüyalarda ısrar yoktur. Kişiyi anlık algılarla avlama hedefi vardır. Art arda aynı konuda görülen rüyalar, “tekrarlanan rüyalar” grubuna girer. Eğer geçmişte yaşanan şeylerle alakalı olarak bu tarz tekrarlanan rüyalar görülüyorsa kişinin o problemini çözebilecek bir düşünce ve duygu olgunluğuna eriştiği ve artık problemini çözmesi gerektiği tarzında bir İlahi sevktir. Fakat IV. James’in gördüğü tarzda, gelecek zamanla ilgili tekrarlanan bir rüya görülüyorsa bu rüyalar, insandaki hiss-i kable’l-vukuun (önsezi duyusu) yaklaşan bir büyük musibeti görmesi ve haber vermesi anlamındadır. Net bir hakikati bildirici mahiyettedir. Eğer IV. James bu art arda rüyaları bir rüya âlimine sorsaydı, kesinlikle savaşa gitmemesi gerektiğini söyleyecekti.
Hz. Peygamber (SAV) Bedir Savaşı’nda kendi az ordusuyla, kendilerinin üç katı büyüklüğündeki müşrik ordusuna karşı galip gelmesine rağmen Uhud Savaşı öncesinde, rüyasında yapılacak muhtemel Uhud Savaşı’nda mağlubiyet belirtileri görmüş, bundan dolayı savaşı bir meydan savaşı değil de savunma savaşı olarak yapmak istemiştir. Bedir savaşına katılmayan genç Medineli sahabelerin ısrarı neticesinde meydan savaşına istemeye istemeye karar vermiştir. Olayların akışı gördüğü rüyanın sadık olduğunu birebir göstermiş ve İslam ordusu Uhud Savaşında mağlup olmuştur. Hz. Peygamber’in (SAV) baştaki tavrı, siyasi kesimin geleceğe dair bu tarz sadık rüyaları dikkate almaları gerektiğini ifade eder. Çünkü yöneticilerin gördüğü rüyaların bir kısmı şahıslarına özel mesaj içerse de birçoğu yönettikleri toplumun kaderi ile ilgili bilgiler, ikazlar ve müjdeler içermektedir. Yusuf suresindeki, Mısır Kralı’nın gördüğü yedi semiz inek yedi cılız inek, yedi yeşil başak, yedi kuru başak rüyasında görüldüğü üzere… Kral, gördüğü rüyayı rüya ilmine vakıf Hz. Yusuf’a (AS) te’vil ve tabir ettirerek ve akabinde bir ilmî disiplinle elde edilen rüyanın verdiği İlahi ikaza boyun eğerek, Mısır iktidarının 15 yıllık geleceğini doğru planlamış ve yaşanan Büyük Ortadoğu Kıtlığı’ndan zayiatsız şekilde toplumunu kurtardığı gibi, Ortadoğu toplumlarına da çok büyük hizmet etmiştir. Bu kıtlığa dair iki arkeolojik tespit şu şekildedir:
Tarihçi İbn-i Hişam, bir tarihte Yemen’de sellerin üzerini açtığı bir mezar bulunduğunu ve mezarın içinden boynunda 7 kat inciden oluşan bir kolye ve parmaklarında yakutlarla süslü yüzükler bulunan bir kadın cesedi çıkarıldığını yazar. Ayrıca, üzeri yazılı olan bir tahta bulunduğunu da söyler. İngiliz Tarihçisi Charles Forster, bu kitabeyi şu şekilde tercüme eder:
“Himyer’in Tanrısı’nın adıyla,
Ben, Zû Şefar’ın kızı Tecâ.
Kâhyamı Yûsuf’a gönderdim.
Dönmesi gecikince, bir miktar gümüş ile,
Câriyemi gönderdim; bana biraz un getirsin diye...
Unu temin edemeyince, bir altın gönderdim.
Bu şekilde de temin edemeyince, bir miktar inci gönderdim.
Yine de temin edemeyince, öğütülmelerini emrettim.
Bundan da hiçbir kazanç elde edemeyince, buraya kapatıldım.
Her kim beni işitirse, derdime ortak olsun.
Ve kendini benim ziynetlerimden biriyle süsleyecek kadının ölümü benimkinden iyi olmasın.”[10]
Kıtlık ve enflasyonun şiddeti, o yılları Arabistan halkı için unutulmaz kılmıştır. Meşhur Coğrafyacı Hemdânî, el-İklîl (Taç ) isimli eserinde Arabistan’daki ünlü tarihî kalıntıları sıralayıp bunları Sıfâtu Ceziretü’l-Arab isimli eserinde kısaca tasvir ederken, İslam öncesi dönemde Yemen Kralı’nın bir dağın tepesine inşa ettirdiği “Na’it Kalesi ” nin[11] içinde daha sonraları Tabiîn’den Vehb bin Münebbih’in çözdüğü şu kitabenin bulunduğunu söyler: “Bu âbide, buraya, hububatımızı Mısır’dan getirdiğimiz bir zamanda dikilmiştir. ”
Mısır Kralı’nın sadık iki rüyaya itibarı Ona bir şan ve şeref, toplumuna hayat ve itibar kazandırmasına rağmen IV. James’in gördüğü sadık ikaz rüyalarına itibar etmemesi hayatına mal olmuş, ülkesi açısından da İskoçya Krallığı’nda bir iktidar krizine sebep olmuştur.
[1] “Onlardan birine bir kız müjdelendiğinde, öfkelenerek yüzü simsiyah kesilir.” (Nahl suresi, 58)
[2] Ebu Hafs Seyyid İbrahim İmran Hocaefendi, trc. Halil İbrahim SUNAR, İki İslam ÂlimindenGeniş Rüya Tabirleri Ansiklopedisi, s.1093.
[3] İlgili âyetin mealini ve tercümesini yapan Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait Kur’an Yolu isimli mealde söz konusu âyete şöyle bir meal vermiştir: “Onlardan birine bir kız müjdelendiğinde, öfkelenerek yüzü mosmor kesilir.” Şu an bir kişi böyle bir rüya görseydi, “Kur’anda yaş kuru her şey vardır” fehvasınca Kur’an-ı Kerîm’e baksaydı, bu âyetteki “mosmor kesilme” kısmını görse, rüyasını yorumlayamazdı. Bu ilginç rüyanın Arapça lafzıyla âyete birebir uyması göstermektedir ki, Kur’anın lafızları ve manası bir bütündür, mana merkezli olarak Kur’ana bir meal yapmak, Kur’anın gaybî dilini anlamaya bir engel teşkil etmektedir.
[4] Ebu Hafs Seyyid İbrahim İmran Hocaefendi, trc. Halil İbrahim SUNAR, İki İslam ÂlimindenGeniş Rüya Tabirleri Ansiklopedisi, s.786.
[5] İlgili bahiste Bediüzzaman şöyle der: “Yoksa, sineğin sesini işitip hakk-ı hayatını vermekle fiilen cevap verdiği halde, gök gürültüsü kuvvetinde bekàya ait hadsiz hukuk-u insaniyenin, mezkûr yirmi hakikatler lisanlarıyla edilen ve Arşı ve ferşi çınlatan dualarını işitmemek ve o hadsiz hukuku zayi etmek ve sinek kanadının intizamı şehadetiyle sinek kanadı kadar israf etmeyen bir hikmet, bütün o hakikatlerin bağlandıkları insanî istidadatı ve ebede uzanan emelleri ve arzuları ve o istidat ve arzuları besleyen kâinatın pek çok rabıtalarını ve hakikatlerini bütün bütün israf etmek öyle bir haksızlıktır ve imkân haricinde ve zâlimâne bir çirkinliktir ki, Hak ve Hafîz ve Hakîm ve Cemîl ve Rahîm isimlerine şehadet eden bütün mevcudât onu reddeder, "Yüz derece muhal ve bin vech ile mümtenidir" derler.” (Şualar, 11. Şua (Meyve Risalesi), 7. Mes’ele)
[6] Müellif burada bir sehiv yapıyor. Nasr bin Ahmed ile mücadele eden kardeşinin ismi “İshak” değil, “İsmail bin Ahmed Sâmânî” dir.
[7] Ebu Hafs Seyyid İbrahim İmran Hocaefendi, trc. Halil İbrahim SUNAR, İki İslam ÂlimindenGeniş Rüya Tabirleri Ansiklopedisi, s.553.
[8] Müellif burada bir sehiv yapmıştır. İskoçya kralı IV. James 40 yaşında iken Flodden Savaşı’nda öldürülmüştür.
[9] Safinaz YALÇIN, Doğu ve Batı Kaynaklarına Göre Rüya Yorumu Anahtarı, s. 372.
[10] Seyyid Süleyman en-Nedvî, Kur’an-ı Kerîm’de Kavimler ve Toplumlar, Ad-Semud-Medyen, s. 24-25; Charles Forster, Historical Geography of Arabia, c. II, s. 102-103.
[11] Tarihçi Yakut, bu kaleden Mu’cemu’l-Buldan isimli eserinde bahseder.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.