Ey Risale-i Nur'un talebeleri!
Günlük Risale-i Nur dersi...
Bismillahirrahmanirrahim
Ey Risale-i Nur'un kıymettar talebeleri ve benden daha bahtiyar ve fedakar kardeşlerim,
Şahsiyetim itibarıyla sizin ziyade hüsnü zannınız belki size zarar vermez; fakat sizin gibi hakikatbin zatlar vazifeye, hizmete bakıp, o noktada bakmalısınız.
Perde açılsa, benim baştan aşağıya kadar kusuratla âlûde mahiyetim görünse, bana acıyacaksınız. Sizi kardeşliğimden kaçırmamak, pişman etmemek için şahsiyetime karşı haddimin pek fevkinde tasavvur ettiğiniz makamlara irtibatınızı bağlamayınız.
Ben size nispeten kardeşim; mürşidlik haddim değil. Üstad da değilim, belki ders arkadaşıyım.
Ben sizin, kusuratıma karşı şefkatkârâne dua ve himmetlerinize muhtacım. Benden himmet beklemeniz değil, bana himmet etmenize istihkakım var.
Cenab-ı Hakkın ihsan ve keremiyle sizlerle gayet kudsi ve gayet ehemmiyetli ve gayet kıymettar ve her ehl-i imana menfaatli bir hizmette taksimü'l-mesâi kaidesiyle iştirak etmişiz. Tesanüdümüzden hâsıl olan bir şahs-ı manevinin fevkalade ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı bize kâfidir.
Hem madem bu zamanda herşeyin fevkinde hizmet-i imaniye en ehemmiyetli bir vazifedir. Hem kemiyet ise, keyfiyete nispeten ehemmiyeti azdır. Hem muvakkat ve mütehavvil siyaset âlemleri ebedî, daimi, sabit hidemat-ı imaniyeye nispeten ehemmiyetsizdir, mikyas olamaz, medar da olamaz.
Risale-i Nur'un talimatı dairesinde ve bizlere bahşettiği hizmet noktasında feyizli makamlara kanaat etmeliyiz. Haddinden fazla fevkalade hüsnüzan ve müfritane âlî makam vermek yerine, fevkalade sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlas lazımdır. Onda terakki etmeliyiz.
Kardeşiniz
Said Nursî
SÖZLÜK:
BAHTİYAR : Bahtlı, iyi tâlihli; mesut, mübârek, kutlu.
HÜSN-Ü ZAN : Güzel düşünme.
ŞAHSİYET : Bir kimsenin kendine ait özel halleri. Karakter sahibi olma.
İTİBÂRÎ : Gerçek olmayan, varsayılan.
ZİYÂDE : Fazla, çok.
HAKİKATBÎN : Hakîkati gören, hakîkati anlayan ve hakîkate inanan.
KUSURÂT : Kusurlar. Noksanlar, eksikler.
ÂLÛDE : Karışık, bulaşık, birlikte.
MÂHİYET : Birşeyin aslı, içyüzü, esâsı.
HADD : Hudut. Çizgi. Sınır.
FEVK : Üst, üzeri.
TASAVVUR : Birşeyi zihinde şekillendirme; düşünce, tasarı; tasarlama.
İRTİBAT : Bağlanmak, rabtedilmek.
NİSBET : Münâsebet, yakınlık, bağlılık, oran, ölçü; rağmen, inat olarak, inat olsun diye.
MÜRŞİDLİK : Doğru yolu gösterme hizmetinin yapılması.
ŞEFKATKÂRÂNE : Şefkatlı bir şekilde. Acıyarak, merhamet ederek.
HİMMET : Ciddî gayret, kalb ile gösterilen samîmi gayret.
İSTİHKAK : Kazanılan şey, hak edilen.
İHSAN : İyilik etmek, bağışta bulunmak.
KEREM : Cömertlik, lütuf, ihsan, inâyet, izzet, şeref.
KUDSÎ : Mukaddes, yüce, temiz. Kusursuz ve noksansız.
TAKSİMÜ'L-MESÂİ : Mesâilerin tanzimi ve ayarlanması.
İŞTİRAK : Ortaklık, katılma.
TESÂNÜD : Dayanışma, birbirini destekleme.
ŞAHS-I MÂNEVÎ : Bir şahıs olmayıp, kendisine bir şahıs gibi muâmele edilen şirket, cemaat, cemiyet gibi ortaklıklar; belli bir kişi olmayıp bir cematten meydana gelen mânevî şahıs.
MÜTEHAVVİL : Bir halde durmayıp başka şekle giren, değişen.
HİDEMÂT-I ÎMÂNİYE : Îmân ait hizmetler.
MİKYAS : Ölçek, kıyas edecek âlet, ölçü âleti, ölçü.
MEDÂR : Sebep, vâsıta, vesîle. Yörünge.
BAHŞENDE : f. Bağışlayan, ihsan eden. Afveden.
MÜFRİTÂNE : Çok aşırıya kaçarak