Abdulkadir ÇELEBİOĞLU

Abdulkadir ÇELEBİOĞLU

Fikrî Mülahazalar-13

▪️Dillere pelesenk olan o âyet-i celîle;
فَاَيْنَ تَذْهَبُونَۜ
"Bu gidiş nereye?"
(Tekvir Sûresi, 26. Ayet-i Kerime ve Meali)

Peki biz kendimize bir soralım; "Bu gidiş nereye?" Hâl ve hareketlerimiz Cennet'e istihkak kesb edecek bir vaziyette mi yoksa Cehennem'e ehil olacak bir hâlde mi?

▪️"Kitap yüklenmiş merkep" misalinin verildiği âyetin meâlinin tamamı şu şekildedir;
"(Kendilerine) Tevrât yükletilip de sonra onu taşımayan (içindeki hükümlerle amel etmeyen) kimselerin misâli, sırtına kitap yüklenmiş merkebin (eşeğin) durumu gibidir! Allah'ın âyetlerini yalanlayan kavmin misâli, ne kötüdür! Hâlbuki Allah, o zâlimleri (küfürlerindeki ısrarları yüzünden) hidâyete erdirmez."
(Cum’a Sûresi, 5. Ayet-i Kerime Meâli)

"Tevrât yükletilip de sonra onu taşımayan (içindeki hükümlerle amel etmeyen) kimselerin misâli, sırtına kitap yüklenmiş merkebin (eşeğin) durumu gibidir!" denildiği gibi aynı durum "Kur'ân-ı Kerîm" için de geçerli midir? Elbette geçerli olmak lâzımdır. Kur'ân-ı Kerîm'in lafzı ile hâfız olunduğu gibi; ilmiyle âlim, ameliyle âmil, ahkâmıyla hâkim olmak iktiza eder ki "Kur'ân Muhâfızı ve Hamelesi" olabilelim.

▪️Kur'ân-ı Kerîm, indiği asırdan kıyamete kadar tüm asırlara hitap eder. Meselâ;
"Düşmanlarınıza karşı gücünüzün yettiğince kuvvet hazırlayınız."
(Enfâl Suresi 60. Âyet-i Kerime Meali)

O zaman deve ise, şimdi tank olur. Filler yerine filolar olur. Atlar yerine insansız hava araçları olur. Ama esas birdir: "Düşmanlarınıza karşı gücünüzün yettiğince kuvvet hazırlayınız."

▪️Şah-ı Velâyet Hz. İmam-ı Ali'nin (kv) müdhiş bir tespiti;
اَلْمَرْءُ عَدُوٌّ لِمَا جَهِلَ
"Kişi bilmediği şeyin düşmanıdır."
(Nehcü'l-Belâğa, s. 780)

Düşman olan kimselere bakınca, bilmediği için olduğunu rahatlıkla anlarız.

▪️Tesettür meselesi; İslâm dininde "furûat" değil esasattır. Ahzab ve Nur Sûrelerindeki âyât ile sabittir ki, teferruattan değil esasat meselelerdendir. Bir kimsenin İslâmî hassasiyeti noktasında durumunu öğrenmek için, tesettür hassasiyetine bakmak gerekir. Tesettür hassasiyeti, turnusol kağıdı hükmündedir.

▪️Bediüzzaman Hazretleri’nin, Âsâr-ı Bedîiyye'de geçen şu Farisî ifadeleri ibretâmizdir;
پَسْ كُنَمْ چُونْ زٖيرَ كَانْرَا اِنْ بَسْ اَسْت ٭ بَانْكِ دِهْ كَرْدَمْ اَگَرْ دَرْكَسْ اَسْت
Yani;
"Akıllı olanlar için bu söylediklerim yeter.
Köye seslendim, sesimi duyan varsa eğer."

▪️Bediüzzaman Hazretleri, mektuplarının sonunda ekseriyetle;
«اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى
Said Nursî»
demektedir. Bu sözün mânâ tabakâtından birisi şudur ki;
"Cenâb-ı Hakk'ın ihsanı ve lütfû olan bu Kur'ân ve İman hakikatleri olan eserleri benim fânî, zevâle maruz ve ölümlü şahsıma bağlayıp kıymetten tenzil etmeyiniz. Cenâb-ı Erhamü'r-Râhimîn ve Zât-ı Bâkî-yi Ezelî hesabına olan bu hakikatler fânî şahsiyetler bağlanamaz. Bu Kur'ân Nurları, Bâkî bir Zât'ın dinine hizmet ettiği için Bâkî'nin cilvesine mazhardırlar. Siz onlara bakın ve onlardan istifadeye çalışın."

▪️Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’nin hanımlar için kullandığı "zaîfe" (Hanımlar Rehberi, s. 19) tabiri hadîslerde geçen bir ifadedir. Resûlullah (asm) Efendimiz şöyle buyurmuştur;
"Ben şu iki zayıfın hakkını yemeyi haram kılıyorum: Yetim ve kadın." (Camiu's-Sağîr, 3:20)

▪️Müslümanların aleyhinde konuşmamalıyız. Çünkü günahlarını biliriz ama tevbelerini bilemeyiz.

▪️İsrail, Filistin'de zulmediyor diye İsrail mallarına boykot eden ve çağrıda bulunan Müslümanlardan; Doğu Türkistan'da zulmeden Çin'e, Suriye'de zulmeden Rusya'ya, Afganistan'da zulmeden ABD'ye de boykot çağrısı hiç duydunuz mu? Dâvâmız mı nâkıs yoksa biz mi?! Mazlumlar ve zâlimler arasında ayrım yapmak da bir zulüm değil midir? Mesele Kudüs ise var olanlar, Doğu Türkistan'a göz yumuyorlar. Suriye meselesinde komşu ülke diye alâkadar olanlar, Afganistan mevzu bahis olunca üç maymunu oynuyor. Kimse kusura bakmasın, Müslüman adına sahip olmak bizi kurtarmayacak. Derdimizle, dâvâmızla, sevdamızla Müslüman olarak var olmalıyız.

▪️Kudüs dâvâsı da bizimdir, Doğu Türkistan dâvâsı da. Bizim dâvâmız; bir bölge mazlumlarının değil tüm dünya mazlumlarının dâvâsıdır. Dâvâmız İslâm ise; hedefimiz de müstakil olarak bölge ve kesim değil, bitemâmiha ve şâmil bir sûrette umûm mazlum kesimlerin azâd olmasıdır.

▪️"İlâhî, bize ve neslimize nurunla hayat ver. Bizi ve neslimizi nurunla yaşat ve o nurunla öldür. Ve bizi ve neslimizi bize ihsanın olan bu nurunla haşret, lütfet, kerem kıl. Hatalarımızı ve seyyiatımızı mağfiret eyle. Ve bizi, başında Habib-i Zîşan'ın (asm) olan fırka-i naciye-yi kâmileye ilhak et."
(Elyazma 13. Şua Nüshalarından, Gayr-ı Münteşir Mektuplar 432/91)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.