Gece yatak ıslatma genetik

Gece yatak ıslatma genetik

Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Prof. Dr. Aytül Noyan, çocukluğunda gece yatağını ıslatan anne ve babaların çocuklarının da yüzde 77'sinin aynı sorunu yaşadığını söyledi.

 Prof. Dr. Noyan, uyku sırasına farkına varmadan idrar yapma olarak tanımlanan; 'gece altını ıslatma'nın, insanlık tarihinde kayıtları bulunan en eski sağlık sorunu ve çocukluk çağının en sık karşılaşılan idrar yolu problemi olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Noyan, bu durumun çoğu zaman mesane gelişimindeki gecikmenin bir sonucu olduğunu, bu nedenle de ilerleyen yaşla birlikte sorunun görülme sıklığının da azalacağını belirtti.

  3 yaşındaki çocukların yüzde 40'ının altını ıslattığı halde bu oranın, 5 yaşında yüzde 20'ye, 6 yaşında yüzde 10'a gerilediğine dikkat çeken Dr. Noyan, "Gece yatak ıslatma, erkeklerde kızlardan 1.5-2 kat fazla. Bunun kesin nedeni bilinmemekle beraber, tıpkı ergenlik çağına girmede görüldüğü gibi kızlarda gerek sinir sistemi gerekse kaslardaki olgunlaşmanın biraz daha erken olmasına bağlanabilir. Ergenlikte ise her iki cinsiyette görülme oranı eşitlenir" dedi.

  Gece yatak ıslatmanın, yüzde 98'inin organik olmayan nedenlerle ortaya çıktığına işaret eden Dr. Noyan, geriye kalan yüzde 2'sinin de işeme bozukluğu, idrar yolu iltihabı, idrar kanalındaki doğuştan bozukluklar, şeker hastalığı gibi önemli hastalıkların bulgusu olabileceğinin unutulmaması gerektiğini dile getirdi. Prof. Dr. Noyan, idrar kesesi ve idrar tutmaya yarayan kasların kontrolünün, sinir sistemi tarafından yapıldığını da hatırlattı.

  Gece idrar kontrolünün sağlanması, uyku sırasında idrar hissinin algılanması, gece üretilen idrar miktarının azalması, merkezi sinir sisteminin olgunlaşması ve kasların gelişmesi ile ilgili olduğunu belirten Dr. Noyan, "Yatak ıslatma sorununun ortaya çıkmasında bu faktörleri etkileyen birden fazla nedenin rol oynadığı biliniyor. Altını ıslatma sorunu, çocuğun büyümesi sırasında idrar kontrolü ile ilgili bu işlevlerin olgunlaşmasının gecikmesi ile ilişkili" diye konuştu.

  Bu çocuklarda uyanma bozukluğu, artmış gece idrar üretimi ve düşük gece-mesane kapasitesi olduğunun bilindiğini kaydeden Prof. Dr. Aytül Noyan, ayrıca genetik geçişin önemli bir faktör olduğunu ifade etti. Dr. Noyan, "Çocuklukta gece yatağını ıslatan anne ve babaların, çocuklarında yüzde 77, tek ebeveyni ıslatıyorsa yüzde 44, aile öyküsü yoksa yüzde 15 oranında görülüyor" dedi.

  Gece yatağı ıslatmaya yol açan nedenlerin çocuğun suçu olmadığını ifade eden Dr. Noyan, "Yatak ıslatma çocuğun bilinçli bir davranışı değil. Tam tersine mutlaka tedavi edilmesi gereken bir durum. Yatak ıslatma, ceza ile tedavi edilemez. Tam aksine cezalandırma, ters etki yaratabileceği gibi, çocuğun özgüven ve direncini de kırıp psikolojik sorunlara neden olabilir" şeklinde konuştu.

  Çocuğa ceza verilmesinin, sorunu çözmek yerine daha da derinleşmesine yol açabileceği uyarısında bulunan Dr. Noyan, buna rağmen, ailelerin yine de cezalandırma yöntemine başvurduğunu belirterek, şöyle devam etti:

  "Yapılan bir çalışmada; çocukların yüzde 56'sının tenkit etme, çocuğun isteklerini yapmama, çocuğu aşağılama, sırlarını açığa vurma, dayak atma, uyanık tutma, ıslak bırakma, kilitleme, penisi yakmak gibi cezalardan en azından biri ile cezalandırıldığı saptandı."

  Yatak ıslatmanın nedeninin; tembellik ya da çocuğun suçu olmadığını belirten Noyan, burada bilinçli bir ıslatma söz konusu olmadığı için sorunun ceza ile düzeltilemeyeceğini belirtti. Tedaviye başlanmadığı sürece çocuğun, sorunu ortaya çıkartan nedenleri kontrol etmesinin mümkün olmadığını kaydeden Dr. Noyan, doğru tedavi için mutlaka konunun uzmanlarından yardım alınması önerisinde bulunarak, zamanında tedavi ile ortaya çıkabilecek; özgüven kaybı, içine kapanma ve başarıda düşüş gibi psikososyal sorunların engellenebileceğini söyledi.

Zaman