Hasan TANRIVERDİ
Görmediğimiz şeyi yok sayamayız
Hayat ruhun ışığıdır. Şuur ise hayatın nurudur. Mademki hayat ve şuur bu kadar ehemmiyetlidir, Uzaklık nedeniyle veya gözümüzün yetersizliğinden veya onların gizlenmeleri ile kendilerini göremememiz, hiçbir vakit onların olmamalarına delil olamaz. Biz göremiyoruz diye onları yok farz edemeyiz. Görünmemek, olmamaya delil sayılamaz.
Ancak mikroskop ile görebildiğimiz bir hayvanın bile kendince duyguları ve lezzetleri var. Arkadaşlarını hisseden, belki seslerini işiten, rızkını gören, gayet hassas ve keskin hisleri vardır. Bu da bize gösteriyor ki, maddenin küçülüp inceleşmesi ölçüsünde, hayat eseri ve ruhun varlığı onda daha fazla ortaya çıkıyor. Madde küçüldüğü ölçüde, bizim maddiyatımızdan uzaklaştıkça ruh âlemine, hayat âlemine, şuur âlemine biraz daha yaklaşıyor ve hayatın varlığı daha belirgin olarak ortaya çıkıyor. Ayrıca madde küçüldükçe antika sanatının değeri de o ölçüde artıyor.
Varlık âlemi çeşitli boyutlarda olduğundan, beş duyumuzla söz konusu âlemlerin sırlarına ermemiz mümkün değildir. Bütün varlık âlemini beş duyu ile kavramaya zorlanmak ancak insanı aldatır.Bazı insanların aldandıkları önemli bir nokta, beş duyu ile hissedemedikleri hakikatleri inkâr etmeleridir.
Hâlbuki varlık âlemi sadece beş duyu ile hissedilenlerden ibaret değildir. Hepimiz biliyoruz ki, insan görme duyusu ile ancak maddi varlıkları görebilir. Dili ile tatlar âlemini, kulağıyla sesler âlemini, burnuyla kokular âlemini hissedebilir. Hâlbuki melekler, ruhani varlıklar, elektrik, çekme ve itme kanunları gibi nice bilinmeyenler vardır ki, bunlar ne görülürler, ne işitilirler ancak tezahürleriyle bunların varlıkları ve hakikatleri anlaşılabilir.
Bu gerçeği anlamak istemeyen inkârcılar "Görmediğim şeye inanmam"diyerek, bütün varlık âlemini sadece gözleriyle gördükleri maddi varlıklardan ibaret sanmakla büyük bir hataya düşerler. Bizim bir şeyleri göremememiz onların olmadığının delili olamaz. Bu âlemde görmediğimiz şeyler, gördüklerimizden çok daha fazladır. Hatta insan vücudunda kiakıl, hayal, hafıza, vicdan, sevgi, korku, öfke, merak gibi görünmeyen şeyler, gördüklerimizden daha çoktur.
"Görmediğim şeye inanmam." safsatasının altında, aklın vazifesini göze yükleme yanlışlığı yatmaktadır. Hâlbuki insandaki her bir his, ayrı bir âlemin kapısını açar; birinin vazifesi diğerinden beklenemez. Hiçbir duyu organı bir başka organın vazifesini yapamaz.
Meselâ göz, kulağın; burun dilin vazifesini göremez. İnsan, gözü ile ne yemeğin tadını, ne kuzuların melemesini duyabilir, ne de çiçeklerin kokusunu alabilir. Göz bu azaların vazifelerini yapmaktan aciz iken, elbette aklın vazifesini hiç mi hiç yüklenemez. Aklın vazifesi kâinatı mana-i harfiyle okuyup, varlık âlemini ve tezahürlerini kavramaktır. Yani Marifetullah’ı bilmektir.
Çünkü bir eser göz ile görülür, ustası ise akıl ile idrak olunur. “Görmediğime inanmam” diyen bir kimse, eserin ustasını inkâr durumuna düşer. Bu yanlışlık Kocatepe Cami’sinin ustası, planı, programı yoktur demekle eş değerdir. Aynen öyle de bir insanın, şu muhteşem kâinatı seyir edip, ondaki harika sanata, muhteşem intizama ve derin hikmetlere hayran kaldığı halde, onun sanatkârını göremiyorum diye inkâra kalkışması alay konusu olacak derece büyük bir cahilliktir.
Böyle bir insan, bu kâinatta her an tecelli eden ve Allah'ın varlığını güneş gibi gösteren yaratma, hayat verme, rızık verme, büyütüp geliştirme, şekil verip güzelleştirme gibi sonsuz işleri nasıl açıklayacaktır?
Cenâb-ı Hakk'ın kullarına görünmemesi “şiddet-i zuhurundan ve zıddının yokluğundandır.”Evet, "her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyatta kördür." Onun için yüce Allah’ın varlığını ancak eserlerindeki sanatını görerek anlayabiliriz.
Madde perdesini ortadan kaldırıp, o maddeyi mana-i harfiyle okuyabilirsek, işte o zaman hayatın, şuurun ve ruhun varlığını da açık olarak görebiliriz. Bilemediğimiz ruhlar ve şuur sahibi mahlûklarla o madde perdesinin altındadır. Onları görebilecek kalp ve göze ihtiyaç vardır. Madde, bilemediğimiz ruhani varlıkların varlık âleminin üzerine örtülmüş tenteneli bir perdedir. Perdeyi kaldıracak kabiliyete ulaşabilirsek, onları görme imkânına kavuşabiliriz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.