
Habibi Nacar YILMAZ
Kovancılar Günleri ve Farkı Fark Etmek Üzerine
Daha önce de "Kovancılar Günleri" adıyla iki yazı daha yazmıştık. Bununla üçüncü oluyor. Kovancılar, Cumhuriyetin ilk yıllarında, bazı Bulgar muhacirlerin buraya getirilmesiyle kurulmuş bir ilçe. Konumu itibariyle ilgi çekmiş ve gelişmiş. Şu anda da Elazığ'ın en büyük ilçesi.
Küçük mahdumun Kovancılar adliyesindeki görevi vesilesiyle, üçüncü belki de son defa bu ramazanda on günlüğüne Kovancılarda bulunuyoruz. Geldiğimizin ertesi gününde, yine İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne uğradık. Her zaman olduğu gibi, fevkalâde bir ilgiyle karşılandık. Eğitimden sorumlu Emrah Kaya Beyle, Kaymakamlıktan onaylı olarak, yedi iş gününde, gündüz okullara, gece de pansiyonlara uğramak için program yaptık.
İlk uğradığımız okul Kovancılar Ortaokulu oldu. Okulun merdivenlerinde "farkı fark etmek" üzerine yazılmış yazılar gözüme ilişti hemen. Ben de gençlere, taze beyinlere ne anlatayım derdindeyim. Mutlaka anlatabileceklerimiz vardı ama kısa bir zamanda, daha bir faydalı konuşma yapmak istiyorduk.
Her konuşmamızdan önce, Saf Suresinin "Ey müminler, yapmadığınız ve yapmayacağınız şeyleri niçin anlatıyorsunuz?" mealindeki ikinci âyeti bu fakiri bir reset eder. Bu yüksek hitabın altında epey bir ezilirim. Daha doğrusu, yapmadığım veya yapmayacağım şeyi anlatmaya utanırım, haya ederim. Biraz üzülürüm, biraz da yüzüm kızarır. Mesela "İsraf etmeyiniz, etmeyelim." dediğimde; hemen aklıma "aklım, dilim, gözüm" gelir. Aklımızı ziyadesiyle israf ediyoruz.Onu boş şeyleri düşünmekle kullandığımız oluyor. Dilimizi tutmada, gözümüzü yönlendirmede yeterince hassas değiliz, değilim. Ama bize verilen bu pahalı cihazları israf etmememizi konuşuyoruz. Konuşunca ağzımız oduna dönüyor o zaman. Anlattığım şeyin zirvesinde olmalıydım, diyorum.
Kırk dakika konuşacaktık, öğrencilerin ilgi ve istekleri ile bu, elli dakikaya uzadı. "Elinizin, ayağınızın, gözünüzün, aklınızın farkında mısınız?" diye sordum çocuklara. At veya deve, bir elmaya bakar; fakat onu bir yiyecek olarak görür. Biz de bir elmayı öyle görür ve ona sadece yiyecek nazarıyla bakarsak, onların derecesine düşmez miyiz? Halbuki bizde akıl var. Bizden farklı bir şey bekleniyor. Bu yüzden, farkınızı fark edebildiniz mi? Nedir bizde beklenen peki? "Bu elmayı bize kim, niçin gönderdi?" sorularını sormak. Bu vazifemizi ve farkınızı fark ettiniz mi?
Biz dünyada misafiriz. Burada kalıcı değiliz. Ama burada, bu dünyada misafir olan sadece biz değiliz ki. Hayvanlar da var misafirler arasında. Fakat onların sofralarıyla bizim sofralarımızın farklarını fark ettiniz mi? Bizdeki pahalı cihazlar, şu dünyaya sığmıyor. Hatta bütün dünya saltanatıyla birlikte hayalimizi bile tatmin etmiyor. Öyleyse insan, farklı bir mekânın yolcusu, farkında mısınız?
Konuşma bitti, artık ayrılıyoruz. Meslekte yeni bir arkadaşımız geldi yanımıza. "Hocam ben din dersi öğretmeniyim, etrafımda ateist insanlar var, onlara cevap için neler tavsiye edersiniz?" diye sordu. Hemen cebimden bir Nur Risalesi çıkardım, verdim değerli öğretmen arkadaşa. "Hocam, bunları okuyacaksınız, başka çaremiz yok." dedik. "Hocam bunları okuyorum." dedi. O zaman onlarda, okuduklarında biraz daha derinleşeceksin, dedim. Nereye gitsek, aynı dert. Fakat anlattıklarımız kıvılcım oluyor, hedef gösteriyor. Bunların izini sürenler, kendilerini toparlıyor ve ulaşacaklarına ulaşıyorlar. Bunların faydasını çok görüyoruz sonradan. Ekilen tohumlar, hemen fideye dönmüyor. Aceleye gerek yok. Bizler seferle mükellefiz, zaferle değil. Zafer bizim vazifemiz olmadığı gibi, ebedî âlemin de mesul olduğumuz suallerinden değil.
Başka bir liseye gidiyoruz. Orada da tekvini âyetlerden başlıyoruz anlatmaya. Hemen yanımızda oturan öğretmen arkadaşlara yöneliyoruz ve "âyet" kelimesinin anlamını soruyoruz. Soruyu yönelttiğimiz arkadaşlar arasında, din dersi öğretmenleri de var. Âyetin, "eser, inkârı mümkün olmayan delil" olan anlamını pek aklına getiren olmadı arkadaşlardan. Biz, âyet derken, sadece yaygın anlamıyla Kur'an'ın âyetlerini anlıyor ve biliyoruz. Bunu gördüm arkadaşların cevaplarından. Evet, Kur'an'ın kelâm sıfatından gelen âyetleri var, doğru. Kelâm elbette kelâmın sahibine delildir. Var ki konuşuyor elbette. Bütün âyât-ı Kur'aniye, Cenab-ı Allah'ın varlık delilidir.
Fakat "işaret, inkârı mümkün olmayan delil" anlamında, bütün kâinat mikro âlemden makro âleme kadar her şey hem de bütün vasıfları ile, inkârı mümkün olmayacak derecede birer nurlu âyettir, alamettir. Meselemiz, bunların birer âyet, alamet olduğunu, her bir sanatın bir sanatçıya işaret ettiğini anlatabilmekte. Aklın işini göze indiren maddeci bakış, bunu görmekte ve anlamakta zorlanıyor. İnsan bunca teknolojiyle sütü üretemiyor. Ancak sütü inceliyor ve sütün içindekilerini ortaya çıkaran tesis kurabiliyor. Gençlere bunu anlattım ve süt fabrikası görüp görmediklerini sordum. Sonunda her bir devenin, ineğin, koyunun ve keçinin hiçbir şeyleri israf olmayan birer süt fabrikası olduğunu fark ettiler.
İlk hafta sonunda gittiğimiz ortaokulda ise, bütün öğrencilerin sığdığı büyük salonda öğrencilere ve öğretmenlerine hitap ettik. Müdür Bey, başta tedirgindi. Daha önce değerler eğitimi için bir cami imamının geldiğini ve konuşmasının pek dinlenmediğini anlattı. Acaba bizim de öyle mi olacaktı, diye biraz rahat değildi. Cami imamı, cemaatine hitap eder gibi konuşunca verimli olmamış. Biz de Trabzon'da buna şahit olmuşuzdur gerçekten. Göze bakıp kalbe seslenebilmek, öğrencilerin seviyesine göre cümleler ve örneklerle konuşmak tecrübe ve ayrı, özel bir birikim istiyor. Bizim rahatlığımız, kaynaklarımızdandı. Bir inci söz olan Birinci Söz, Altıncı Mesele, Gençlik Rehberindeki her bir bahis, birer konuşmaya öncü olabilecek nitelikte. Önemli olan, kuş değil, koyun olup önce okuduğunu hazmetmek ve süt hâline getirip takdim edebilmek.
Evet dostlar, hepsinden önemlisi nedir biliyor musunuz? Samimi talep. Yani talibi olduğun hakikatleri, muhtaç gönüllere taşıma heyecanı duymak. Burada da herhalde konuşmaların asıl ve birinci muhatabının bizzat kendimizin olduğunu unutmamak önemli.
Selam ve dua ile.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.