
Muhammed Emin ŞÜKRÎ
Yalnız Onun âşkı kıskançlığı kaldırmaz
'Âlemler Rabbi'ne hamdederim. Çünkü mutluluğum yalnızca benimle ilgili değildir. Sevdiklerimin de mutlu olması lazım mutlu olabilmem için. Evet. Ve dahi aldırdığım herşeyin 'varlıklarına aldırdığım şekillerde' varlıkta kalması lazım mutlu olabilmem için. Hem varlığından neşe bulmadığım şeylerin ademi için bile 'Âlemler Rabbi'ne ihtiyacım var. Subhanallah. Yani şu 'ben' öyle bir meseledir ki sadece 'ben'imle ilgili değil. Ben sadece ben değilim. "Bir mısra bir kainattır..." demiş ya Ahmed Hamdi Tanpınar. Hem "Bir elmanın varlığı için kocaman bir kainat da gerekir..." denmiş ya. O sırla demiş işte Zamanın Bediî de: "Herşeyi yaratamayan hiçbirşeyi yaratamaz." Neden? Çünkü "Herşey herşeyle bağlıdır." O yüzden âşık oldum sana zaten. Bir ezelî tanışıklık idi ki, nihayet tezahür ile, kalbimi kalbine rapteyledi. Sen görünce tanıdın beni. Ben görünce tanıdım seni. Ama tanışıklığın sırrı ezelî-ebedî...
Madem vücud kaostan varolmuyor. Madem her düzenin arkasında kaderi de var. Ve madem varlığa ilimsiz çıkılmıyor. Ve madem ilimsiz varoluş muhal. O halde, sen de ben de, hem de Allah'ın ilminde, yazılı idik hilkatimizin vakt u saatini beklerken. Ta ezelden bilinmekte idik, yazılmış idik, yıldızlar varolmayı gözlerken. Evet, tevhid, herşeyin ellerini birbiriyle tutuşturuyor. Gönül eriten bir ülfet bağışlıyor. Bizim de kalbimizi tutuşturmuş çok mu?
Subhanallah. Bakacakları yaratılmazdan evvel bakacakları yazılıydı gözlerimizin. Güneş görmeye gözden önce hazırlanmıştı yani. Fakat göz olmayınca güneşin de anlamı yoktu. Tıpkı okunmayacak kitabın abesliği gibi... Gözümüz âleme anlam kattı. Maşaallah. Güneş gözümüze âlem kattı. Maşaallah. Ancak daire-i ilimde bu aşkın hamuru çoktan karılmıştı. Her nesne gelip o pazardan payını aldı. 'Bilinmek İsteyen Hazine'ye hazineleri sayısınca hamdederim o yüzden. Zira, aşk bahsinde, bilinmen için benim, bilinmem için senin, sivrisineğin gözüyle güneşin, pirenin midesiyle manzume-i şemsiyenin... vesileliği yazılmıştır hep. Gözüme güneş gibi gözüktüysen de bundan.
'Âlemler Rabbi'ne hamdederim. Hamdim yalnızlığımı da alır. Çok şükür. Aşk bahsinde de yalnız değilim çok şükür. Korkacak birşey yok. Yangınımın alemleri âlemi benden önce sarmıştı. Ne yıldızlar patlamıştı ben 'sen' nedir bilmezken. Gönlümdekinin sıkletini de yaralı omuzlarımdan Onun rahmetine bırakırım. Nehrin üstündeki çalıçırpı akacağı yönü belirleyemez. Bana böyle bir iş eylendiyse mutlaka benden alınacak bir hasat vardır. Ona bakmalı...
Yanmak bağışlandıysa mutlaka nurumdan da istifade eden vardır. Baksana şu güneşe! Ne kadar zamandır yanıyor da hiç yakındığını duydun mu? Hem ne kadar âşık onun yangınının gölgesinde varoluyor. Büyüklerin yangınlarının gölgesi küçükler için rahmettir. Biz de Muhammed Mustafa aleyhissalatuvesselamın gönlünün yangınında gölgelendik çok şükür. Sahib-i Miraç, çıktı, gördü görüştü, sonra döndü geldi. Kendine hasreti seçti bize vuslatı verebilmek için. Onun şefkatini başından aşkı da alamadı. Çünkü, Mâşuk'unun 'Âlemler Rabbi' olduğunu, cümle âlemlerin aşkını hakettiğini biliyordu. Diğer âlemler de Mâşuk'larının hakkını verebilsinler diye vuslatından vazgeçip geri döndü. Geldi âlemlerimizi alemlere uyandırdı. Ne yiğit âşıktır O. İblis'in, kıskançlığından âşıkların yolunu kesmeye ahdetmesine bedel, O, yollar açtı âşıkânı bulmaya. İşte, aşkına hapsedilmeyecek bir 'Âlemler Rabbi' olduğunu bilmek çıkar buradan, sevdiğinin. 'Âlemler Rabbi'nin hamdini ancak âlemler kaldırabilir. Nurs'un Sultanı'nın dediği gibidir yine: "Hiçbirşey Onun teveccühünü başkasından çevirip kendisine hasredemez."
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.