Habip ARTAN
Demografik Tehdit: Nüfusun Yaşlanması
Yaşlı nüfus oranının toplam nüfus içindeki payı yüzde 10’u geçmesi durumunda nüfusta yaşlanma başlangıcının göstergesi sayılmaktadır. Son çeyrek asırda gençlerin ve çocukların nüfus içeresindeki oranında bir azalma görülmektedir. Türkiye Avrupa’ya kıyasla genç nüfusa fazla sahip olsa da yaşlıların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. 65 yaş ve üzeri yaşlı nüfus olarak bilinmektedir. TUİK verilerine göre, ülkemizde halı hazırda yaşlı nüfus oranı toplam nüfusun yüzde 10,2 sini oluşturmaktadır. Kısaca son on yılda Türkiye’de yaşlı nüfus sayısı yüzde 49 artmış gözüküyor. Evlenen çiftlerin sayısı 2001 yılında 544 bin iken 2002 yılında 510 bine düşmüş, 2008 yılında 641 bine çıkmış 2009 da tekrar düşmüş. Pandeminin etkili olduğu 2020 yılında 488 bine gerilemiş. 2023 yılında 565 bine ancak çıkabilmiştir. Bu tabloya bakıldığında ekonomik krizlerin olduğu kritik yıllarda evlilik sayısında azalmanın olduğundan söz edebiliriz. Ayrıca 2001 yılında evlenme hızı 8,35 iken bugün gelinen noktada 6,63’e gerilemiştir. 2001 yılında kabaca boşanma oranları 1,41 iken bugün gelinen noktada 2.15’e yükseldiği görülmektedir. Toplam doğurganlık hızı 2001 yılında 2,39 iken bu oran 2023 yılında 1,51’ e gerilemiştir.
Kısaca yukarıdaki istatistiklere baktığımızda;
Evlilik sayısında azalma, boşanma sayılarında artış, yaşlanma sayısında artış, yeni doğan çocuk sayısında azalma ve haliyle genç nüfus oranında da azalmanın olduğu görülmektedir. Genç nüfusun artışı yeni doğan sayısına bağlıdır. Burada en büyük etken olarak evlilik sayısında azalmayı göstermek mümkündür. Üniversite, askerlik, KPSS, iş hayatına atılma derken bir gencin evlilik yaşı otuza dayanmış durumda. Çocuk nüfusundaki bu derece azalmanın asıl nedeni de geç evliliklerdir. Geç evlenmenin asıl sebebi ise iş hayatına geç atılmaktır. Dün elimizde altında bebek olarak taşıdığımız öyle kardeşlerimizi tanıyorum ki, şimdi yaşları otuzu devirmiş ve yüz hatlarına baktığınızda kırklı yaşlara varmış gibi çökmüş durumdalar. Üniversite ise üniversite, diploma ise diploma, yüksek lisans artısı, sürücü ehliyeti var, yabancı dil ha keza, geride ne kaldı? KPSS, ah birde o olmasaydı sen görürdün ben nasıl olacaktım. Özel sektör adamın suyunu çıkarıyor, kamu da istihdam olabilmek aslanın midesinde gibi.
Gençlerin bakış açısı değişiyor mu?
İş bulan erkek nasıl geçineceğim diyerek atanan bir bayan arayışında, hayat müşterekmiş diyorlar, bu gencimiz aslında kendisine ahiret arkadaşı aramaktan ziyade çalışma arkadaşı ve hizmetçi arıyor. Tabii atanan kız kolay kolay bulunmuyormuş, bulunsa da kendi evsaflarında olmadığı için evliliği deep-freeze koymaya karar vermiş. Her dağa göre kar yağışı böyle olur. Tabii yaş geçtikçe standartlarda değişiyormuş diyorlar. Bugün evet dediğine yarın hayır diyebiliyorsunuz. Bir level daha atlamış oluyorsunuz. Neyse buldum! Bir an evvel köşe oluruz. Hadi bakalım. Acele et, ama dikkatli ol, ya elimden uçarsa! Aman sende, şimdilik evlenir bakarız, hoşumuza gitmezse dünyanın sonu değil ya, tak sepeti koluna herkes kendi yoluna der gideriz.
Risale-Nur’un tavsiyesi
Risale-i Nur’da Hanımlar Rehberinde mana olarak: Bu zaman, eski zamana benzemiyormuş. İslam terbiyesi yerine terbiye-i medeniye yarım asra yakın içtimai hayata yerleştiği için, bir erkek bir kadını ebedî bir hayat arkadaşı olarak dünya ve ahiret hayatının saadetine sebep olması, sair günahlardan kendini muhafazası için tercih etmesi gerekirken; daima tahakküm altında, yalnız dünyevi muvakkat gençliğinde iken sevenler çoğalmış. Bir kısım kendini bilmez kocalar bazen hanımlarına verdiği rahatın on misli onu zahmetlere sokarlarmış. Eğer eşler birbirine denk olmazsa, hayatları daima azap içinde geçebilirmiş. Kıskançlık da müdahale ederse daha işler daha berbat olabiliyormuş. Hem his ve heveslerimizin esiri olup kendimizi evliliğe mecbur görmeyelim. Hem kadın fıtraten, maişet noktasında bir yardımcıya muhtaç olduğundan, o ihtiyaç için şimdiki İslami terbiyeden ders almayan serseriliğe, tahakküme alışanlardan o küçük bir geçim derdinin hatırı için tahakkümler altına girmeye gerek yokmuş. Hem riya eder derecesinde kocasının rızasını tahsil etmek uğrunda, dünya ve ahiret hayatının esası olan ubudiyetini ve ahlâkını bozacağına köy kadınları gibi kendi nafakasını kendi çalışmasıyla kazanması on defa daha rahat ve kolaydır. Hem namazsız ve ahlakını kaybetmiş bir kocayı aramak, riyakârane çalışıp tahakkümü altına girmektense tam muvafık ve dindar ve ahlâklı bir münasip koca denk gelmeden kendilerini onlara beğendirmeye çalışmasınlar diyor.
Toplumda bireyselleşmede artış var
Bireyselleşme hemen hemen her alanda kendisini gösteriyor. Bir iş veya işyeri yeri açacaksanız tek başına olmak işinize geliyor. Kimsenin derdini çekemem diyerek birlikten kuvvetin doğacağını göremiyorsunuz. Evlenerek iki kişi olup daha sonra çoluk çocuğa karışmaktan korkarak kendinizi tecrit edip bi-kâr kalmayı tercih ediyorsunuz. Bir güzel yemek yerken bunu bir başkası ile paylaşacağınıza bencillik ederek kendinizi düşünüyorsunuz. Aman sırf nazar değmesin diye Allah’ın verdiği bir nimeti bile kullardan saklayarak sevincinizi paylaşmayacak derecede korkak oluyoruz. Dünyaya gelmenizde en çok emek sarf eden, yaşlanan ana babaları izole ederek rahatınız bozulmasın diye yanınıza yaklaştırmıyorsunuz. Gün geçtikçe huzurevi tabelalarının artmadığı, birkaç kuşağın aynı çatı altında beraberce yaşadığı, yardımlaşma ve iyi ilişkilerin kesintisiz sürdüğü, ana ve babasını huzur evine bırakanların azaldığı ve onlarla beraber yaşayan evlatların çoğaldığı, bireyselleşmeden uzak toplum istiyoruz.
En az üç çocuk tavsiye ediliyor ama:
Bu gün gibi hatırlıyorum çeyrek asırdır devlet yetkililerimiz sürekli nüfusumuzun genç kalmasını tavsiye ediyorlar, hatta evlenen çiftlerin en az üç çocuk dünyaya getirmesi için manen teşvik ediyorlar. Öyle bir zaman gelecek ki Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de yeni doğan çocuklara teşvikler getirilecektir. Üç çocuğun tavsiye edilmesi dile kolaydır, ancak genç nüfusun artması için gençlerin iş hayatına erken atılması ve istihdam edilebilmesi şarttır. Gençlerin haliyle erken evlenmesi ve ortanca yaş dediğimiz 34 yaşına kadar çocuklarını dünyaya getirmiş olmaları bu şekilde sağlanmış olur. Aksi takdirde bir takım istihdam ve geçim sıkıntısı ile ekonomik kaygılarla, gelecek endişesiyle evlenemeyen gençlerin sayısında artış, evlilik yaşında yükselme ve dolayısıyla çocuk doğurma oranlarında düşme görmek kaçınılmaz bir sonuç olur. Eğer böyle gidecek olursa, Allah korusun yaşlı nüfusunda hızla bir artış, buna bağlı olarak kronik hastalıklarda yükselme, hasta ve hastane sayılarında artış, okullaşmada azalma, inşaat sektöründe gerileme ve tek artı emlak piyasasında kısmi bir ucuzlama görülebilir kanaatindeyim. Son söz olarak; Türkiye’nin hem genç hem de iyi yetişmiş bir nüfusa sahip olması için gençlerimize istihdam sağlayarak üretime teşvik ederek önlerini açmamız gerekiyor.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.